ben hep geliyorum siz hiç olmuyorsunuz
neşeli bir ıslıkla geliyorum oysa kapınıza
Vivaldi’ninki değilse de bir bahar kendimce
geldiğimi bir ben biliyorum bir de pek konuşkan olmayan nesneler
basıyorum zilinize: mekanik bir kuş sesi
güldürüyor bütün kuşları
açmıyorsunuz kapınızı \ niyeyse
birçok anlar geliyor giriyor o ana
sonra çıkıyorlar siz kapıyı açacaksınız ya
eski ikametgahı orman olan o tahta parçasına vuruyorum
belki daha doğal bir ses olur diye
bu sefer de ağaçlar gülüyor şaşıyorum
hiç görmemiştim sonbaharda güldüğünü ağaçların
açmıyorsunuz kapınızı \ belki de duyamadınız
yaprakların ağaçlardan ayrılırken çıkardığı gürültüden
oysa çok iyi hatırlıyorum girdimdi bahçenize
meyvelerinizden yedimdi
ne zamandı hangi çağ(ımız)daydı unuttum
ama girdimdi işte bahçenize evinize değilse de
dönüyorum kapınızdan \ belki evde yoksunuz
Vivaldi’nin güzü geliyor konuyor dudaklarıma
ben hep geliyorum siz hiç olmuyorsunuz
ya zaman yanlış ya da biz \ bilmiyorum o kadarını
Onur Çalı
Beytepe, 2005
Yasakmeyve’nin 35. sayısında (kasım-aralık 2008) yayımlanmıştır.