Akif Kurtuluş’un, 2009 Behçet Aysan Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmanın metnidir.

Sraffa, Gramsci’nin yakın arkadaşıydı. Gramsci’nin Hapishane Defterleri, onun sayesinde dışarı çıktı. Sraffa, Gramsci’nin ölümünden yıllar sonra, “Arkadaşlar ölüyorlar ve doğmuyorlar. Bunu biliyor musunuz?” demişti.
Ben, Behçet, bu salonda bulunan Behçet’in kuşakdaşı dostları, ölümleri yeniden doğmakla tarif etmeye çalışan bir siyasi kültürle yetiştik.
Oysa hayat, sert ve acımasız bir gerçekle bizi baş başa bıraktı: “Arkadaşlar ölüyorlar ve doğmuyorlar. Bunu biliyor musunuz?”
On beş yıl önce, 2 Temmuz 1993 akşamı aldığım haber karşısında yüzüme çarpan ilk duygu çaresizlikti.
Nisyanın, yani unutuşun karşısında çaresiz kalmamak için, döndüm Sraffa’dan yardım istedim.
Nisyanın karşısına hafızamı dikmek, hafızamı nisyanın vahşetinden çekip almak için, bu basit ama kabullenmesi çok zor sözlerden medet umdum.
Gülüşün ve Unutuşun Kitabı’nda Kundera’nın kahramanı, “İnsanın iktidarla kavgası, belleğin unutuşla kavgasıdır” der.
On beş yıl önce, 2 Temmuz 1993’de benim bir dostum öldü. “Yaşamak zaten yara almaktır” diye bir söz bulursanız bir yerde, altına bakın. Hiçbir unutuşun silemediği bir imza göreceksiniz orda: Behçet Aysan! İyi yaklaşın bu sese. Orda Behçet’in nefesini hissedeceksiniz.