Günışığı. Rüzgâr tül perdeyi dalgalandırıyor, pembe bir leke geziniyor tavanda. Ampul sallanıp dönüyor. Baş ağrısı. Derinden duyulan sesler dolanıyor odada: ilkokul bahçesinden çocuk, sokaktan simitçi. Üstteki komşu kadın küçük oğlunu oyuncaklarını toplaması için tembihliyor; toplamazsa akşam eve geldiğinde onu babasına söyleyecek. Çocuk büyümüş gözlerle, bir babasının çatılmış kaşlarına, bir annesinin bugün nasılsa toplamamış olduğu oyuncaklarına bakacak.
Kımıltısızlık, kımıldama korkusudur. Doğrulup bacaklarını sarkıtıyor yataktan. Yavaşça ayağa kalkıp adımlarını sürüyerek banyoya gidiyor. Çamaşır makinesinin önüne atılmış kirliler. Yığına tekme savurma isteği. Yanıp sönen baş ağrısı, dönmesi. Zonklama.
Düşsem başımı çarpsam bayılsam kim bilecek kim arayıp soracak çocuk yapmalıydım çocuksuzluk yüzünden oluyor dokunabildiğim kanlı canlı bir varlık değiştirirdi her şeyi onun karşısında saygılı olurdu kendinden parça diye bağlanırdı ona bana
Mutfağa koridor boyunca duvar kenarından yürüyor. Evye bulaşık dolu, öbek öbek yemek artıkları, tencere devrilmiş yerde, bardak tabak kırıklarından bir parça saplanıyor ayağına. Gözyaşı şişini sızlatıyor ve dün gece, soğuk mermer tezgâhtan, bıçaktan sökün edip akın akın doluyor belleğine. Saçlarını eline doluyor, başını tezgâha defalarca vuruyor, bıçağı kapanmamış diğer gözüne doğrultuyor, “bak, iyi bak, söz dinle” diye bağırıyor. İçeriye sürükleyip yatağa doğru fırlatıyor. Üzerine çıkıp, çırpınmalarına tokatla karşılık veriyor. İleri gittiğini düşününce, dişleri arasına yerleştirdiği bıçağın sapını kavrayıp boğazına dayıyor. İtirazsızlık sağlanınca bıçağı yeniden ağzına alıp soyunmaya devam ediyor.
Gitmemiş olabilir mi saklanıyor mu kapının ardında mı oh neyse çıkmalıyım gitmeliyim bu evden komşudan yardım mı istesem ne der o bir anne anlar mı çok geç olmadan hazırlanmalıyım yatak odasına yürümeliyim bayılmamalıyım duvar kenarından yürü bilet alacak param yok borç isterim verir mi ne olur kusura bakmayın eşimden sabah istemeyi unutmuşum tanışmak için kötü bir başlangıç ama bugün halletmem gereken bir mesele var annemden isteyemem otur oturduğun yerde gelme diyecek birkaç parça eşya hepsi bu çanta evde dursun önce komşuya çıkayım gelince
Anahtarlar yok. Kapı kilitli. Kafesinde kaplan gibi dolanıp duruyor kapı önünde, ardında. Bir çıkış olmalı, olmalı.
Günışığı. Perdenin kabarıp sönen dalgalanmaları kesilmiş. Tavanda gezinen pembe leke kaybolmuş. Yukarıdaki komşunun küçük oğlu uyuyor olmalı. Sokak günün en sakin zamanını yaşıyor. Pencereyi iyice açıyor. Baş dönmesi yok. Tüm gücüyle sesleniyor:
Yardım edin!
Zeynep Sönmez