Özdemir Asaf’ın ilkini 1968’de kendisinin yayımladığı, Oscar Wilde’ın Reading Zindanı Balladı’nın çevirisi ve Wilde’ın Asaf tarafından yazılmış yaşam öyküsü, “Özdemir Asaf’ın Kaleminden Hayatı ve Reading Zindanı Balladı” adıyla geçtiğimiz Şubat ayında Kırmızı Yayınları tarafından yeniden yayımlandı.

Oscar Wilde, Özdemir Asaf’ı derinden etkileyen yazarların başındadır. 1948 yılında Ankara Piyade Okulu’ndan Erzurum Topalak Köyü’ndeki birliğine gittiği zaman, karısını ve kızını yanına aldıramayan Asaf, görevli olmadığı zamanların tamamını çeviri yaparak geçirir. İşte, Oscar Wilde’ın hapishanede geçirdiği sıkıntılı günlerinde yanına bir idam mahkumu gelmesi üzerine yazdığı Reading Zindanı Balladı’nı bu dönemde çevirmeye başlar. Ve 1968 yılında “Reading Zindanı Balladı”nı kendi matbaası olan Sanat Yayınevi’nde yayımlar. Bu yayının son paragrafını “Edebiyatımızda balad geleneği olmadığından o türün ölçü ve uyaklarını uygulamak olumsuz bir çaba sayılacağı gibi, anlamlardan da uzaklaşmayı gerektirecekti. Hece ölçüsü (7+7 ve 7) kullanıldı.” diyerek bitirmektedir. O kitabın arka kapağında da, Asaf’ın çeviri anlayışını ve yazara olan büyük saygısını ifade eden bir açıklama yer alır: “READING ZİNDANI BALLADI’nın 645 satır (109 altılık) tutan tamamı, Türkçe’ye şiir olarak aslındaki değerinin eşitliğinde aktarılmıştır.”

Her insanın sözcükleri vardır. Sözün büyücüsü şairlerin sözleri ise bambaşkadır, yaşamsal ilaç niteliğindedir. Özdemir Asaf, kendine özgü kelimeleri çok ama çok zengin olan bir şairdir. Kitabı yayıma hazırlayan Seda Arun’un da belirttiği gibi O, kimi sözcüklerini yazım kurallarına hiç uymadan yazar, kimilerini konuşulduğu gibi yazarken, Fransızca ve Osmanlıca kökenli bazılarını ise bilinenin dışında yazar ve kullanır. Hatta bir kısmının Fransızca yazılışları yanlıştır, özel isimlere kesme işareti koymayabilir, özel isimleri küçük harfle yazabildiği gibi özel isim olmayan kimi kelimelerin de ilk harfini büyük yazmıştır. Burada şu noktanın altını çizmek gerekir: Özdemir Asaf, derinden etkilendiği Oscar Wilde’ın hayatını yazarken ve çevirdiği Reading Zindanı Balladı’nda işte kendi şiirinin bu özgün sözcüklerini kullanmıştır.

Kırmızı Yayınları’ndan çıkan bu yeni kitabın giriş yazısında Doğan Hızlan, “Şiiri en iyi şair çevirir ve ancak sevdiği şairleri çevirmelidir şair” diyerek Oscar Wilde ile Asaf arasında bir ruh akrabalığının, bir dünya görüşü beraberliğinin bulunduğuna işaret eder. Asaf’ın şiirleri duygu ve düşünce yoğunluğu taşıdığı kadar alay ve taşlama içerir. Keza Wilde da esprili diliyle tanınır; çizdiği karakterler aptallıklarını sergiler, ayrıca Wilde aristokrasi ile burjuvaziyi alaya aldığı salon komedyalarıyla üne kavuşmuştur. “En güzel eserim hayatımdır. Ben dehamı hayatıma verdim.” diyen Oscar Wilde’ın Reading Zindanı Balladı çevirisini, Asaf eşine, “Yaşadığını yazan ile yazdığını yaşayanın bu şiirini çevirmekle iyi ettim, biliyorsun” diyerek imzalamıştır.

Oscar Wilde, her ne kadar dehasını hayatına verdiğini söylemişse de ardında hayatından da büyük eserler bıraktığını biliyoruz. Yine yeni bir yayın olan ve dilimize Zeynep Avcı’nın çevirisi ile Sel Yayınları’nın kazandırdığı, Elliot Engel’in “Oscar Nasıl Wilde Oldu?” isimli kitabının bir bölümü Oscar Wilde’ın hayatına ayrılmıştır. Bu bölümde yazar, Asaf’a paralel düşünmüş ve Wilde’a ilişkin olarak “…onunla ilgili asıl anımsadığımız şey hayatı –özellikle bu hayatın trajik yanı– olur… Yaşamını tartıştığınız zaman onun büyüklüğünün özünü başka herhangi bir yöntemle yapabileceğinizden çok daha çabuk kavrayabilirsiniz” görüşünü dile getirmiştir. Asaf da O’nun, şiirini çevirirken, öyküsünü/romanını yazmıştır. Kırmızı Yayınları’ndan çıkan bu yeni kitap, Wilde’ın yaşamı ile şiirini birlikte sunan yetkin bir yapıt olmuştur.

Wilde’ın dünya görüşünde önce kendisi sonra düşünceleri gelir. Güzelliğe tutkundur. Hayatı, Asaf’ın deyişiyle “Büyük bir yangın gibi alevlenir, parlar ve gene o aynı yangınlar gibi azametini kaybeder ve söner. Bu büyük hayattan, geride muazzam bir enkaz kalmıştır”. Oscar Wilde, şair bir anne ve cerrah bir babanın ikinci oğludur, annesi o doğana kadar O’nun kız olması için dua etmiştir. Derin görünmeye çalışanlardan farklı olarak derin bir kişilikte uçarı görüntüdedir. Şık giyinir, yakışıklıdır ve düzgün konuşur. Daha yirmili yaşlarında Amerika’yı baştanbaşa konferanslar vererek dolaşır. Yazdıkları beklenir, oyunları sergilenir ve alkışlanır. Hızla yükselen görkemli bir hayatın içerisinde baskıcılığı ve muhafazakârlığı ile bilinen Viktorya dönemi İngiltere’sinde eşcinsellikle suçlanır ve yargılanır. Davası görülürken bu kez adı en ağır küfür olarak kullanılır. Kürek mahkûmu olarak çok ağır şartlarda zindana kapatılmıştır. Asaf, bu kitapta Wilde’ın hayatını yazdığı kısmın “Yargı” başlıklı bölümünde “Anormal aşklar cemiyetlerde nefretle karşılanır. Koyu Katolikler gibi herkes aşağı yukarı aşkı, bir doğumun başlangıcı olarak görmek, tanımak ister. Bu etin bu maksattan gayrı arzularla yanması halinde o vücudu cemiyet taşa tutar… İlk taş atıldıktan sonra, ötesi malûmdur.” demekle, insanlığın her döneminin hâlâ değişemeyen yargısını işaret eder.

4c260-347398

Özdemir Asaf, kendi “Evrensel Ballad”ında;

“Bir öykümüz olsa, duyan öykü sansa…
Öykümüz böylece dallanıp budaklansa…
Bir sevi’den, bir övü’den o bizim öykümüzden
Giderek buluşan eller evreni sarsa…” derken Oscar Wilde’ın yıkımına sebep olan yargılara karşı hümanizmi savunmaktadır.

Oscar Wilde, şüphesiz yaşamı ve eserleriyle edebiyata ve insanlığa hizmet etmiş büyük yazarlardandır.

İnsanların yaptığı her bir tutuklarevi
Utanç tuğlalarıyla kurulup yapılmıştır,
İsa görmesin diye parmaklık takılmıştır
İnsanın kardeşini nasıl da ezdiğini.

Reading Zindanı Balladı adıyla bilinen bu ünlü şiiriyle, İngiltere’de cezaevlerinin yeniden düzenlenmesine, ceza infaz sistemlerinin düzeltilmesine, günümüze uzanan idam karşıtlığı bilincine ve idamın ceza olamayacağı düşüncesine öncü olmuştur. Reading Zindanı Balladı hem eski tarzda, uyaklı yazılmış bir aşk şiiri hem de insana ruhu kadar yakın ve topluma duyarlı bir şiirdir. Bu şiir, karısını öldürdüğü için idam edilen kişinin işlediği cinayeti, onun ruh halini, cezasının infazı öncesi yaşadığı son derece zorlu hapishane şartlarını, görevlilerin ona davranışlarını duygu yüklü şekilde eksiksiz anlatmaktadır.

Ama herkes gene sevdiğini öldürür
Bu böylece biline,
Kimi bunu kin yüklü bakışlarıyla yapar,
Kimi okşayıcı bir sözle ile öldürür,
Korkak, bir öpücükle,
Yüreklisi kılıçla, bir kılıçla öldürür.

Wilde, zindandan bedenen perişan çıkar, yalnızdır. Sevdiği insanın isteği üzerine açtığı davadan önce yanında olanlar ve en önce de sevdiği insan, artık şairin yanında değildir. Görkemli bir süreçten korkunç bir sefalete düşer. Yine de ölümüne çok yakın günlerde bir arkadaşına yazdığı mektubunda “Gerçek ki, çoğu zaman mutsuz olacağım, ama daha onu (davayı açmasını isteyen sevdiği Lord Alfred Douglas) seviyorum: Yaşamımı yıkmış oluşu bile bana sevdiriyor onu. ‘Seni seviyorum, çünkü beni yitirdin’. Bu söz, Anatole France’in Sainte Claire Kuyuları’ndaki nuvellerden birinin son cümlesidir, ki korkunç bir sembolik gerçektir bu.” demiş, ödenecek bedeli ne olursa olsun, sevip sevilmek gerektiğine olan inancını yinelemiş; kimisine göre bir sefalet olan son günlerinde de en büyük eserim dediği hayata saygı ve bağlılığını yitirmemiş, eserine devam etmiştir.

Berna Özpınar

21 Nisan 2011 tarihli Cumhuriyet Kitap Ekinde (1105. sayı) yayımlanmıştır.