karel-capek_orig
Karel Çapek

Karel Çapek yirminci yüzyılın önemli polisiye, bilimkurgu, fantastik, hatta masal yazarlarından. 1890 Avusturya-Macaristan (günümüz Çek Cumhuriyeti) doğumlu yazar, robot terimini yaygınlaştırmasıyla da biliniyor. Bilimkurgu yazınına keskin özellikler kazandıran, teknik dili daha yoğun kullanan Çapek’in Türkçedeki ilk kitabı, yükselen Nazizm’in gölgesinde yazılmış Semenderlerle Savaş[1] romanı. Burada ana öğe olan kara mizah, Sıradan Bir Cinayet[2] adlı öykü kitabında da metnin önemli bileşenlerinden.

Kitaba adını veren öyküdeki detay anlatılardan birinde şu görüş savunuluyor: Gizemli olan suç değil, başlı başına insanın kendisi. Ne zaman kanuna karşı bir vaka (kaybolma, kaçırılma, cinayet, gasp…) ortaya çıksa, bu insanlık halleri kanun kapsamında incelenir. Ve “kanun ve düzende zerre kadar gizem yoktur.”[3] Buna göre insanın sırlı hallerini açığa kavuşturmak, kimi zaman umulmadık biçimde basit düşünmeyi gerektiriyor. Kitaptaki hemen her öyküde cinayet ve diğer suçların nedenlerinin hiç karmaşık olmadığı, hatta bu nedenlerin sayısının bir elin parmaklarını geçmediği söyleniyor.

Anlatım tekniği, olay örgüsünün doğrusal olmayan sıçramaları ve öykü atmosferi ustaca kurulmuş. Kimi zaman hakikate öyle bir açıdan ve öyle çok yaklaşılıyor ki oldukça ciddi görünen vakalar birden gülünçleşiyor. Böylece kendiliğinden doğan ironi, Çapek metninin olmazsa olmazı haline geliyor. Kitabın ilk öyküsü “Ayak İzleri” iyi kurulmuş atmosferi ve ironisiyle okurun kitaptan alacağı hazzın ilk ipuçlarını daha baştan veriyor. Bu öyküde, tertemiz karın üzerinde, sokak ortasında birden kesilen ayak izlerinin gizemini açığa çıkarmaya çalışan öykü kişisi, polis çağırıyor. Böylece gizemin “kanun ve düzende yerinin olmadığı” fikri, gülünesi diyaloglarla destekleniyor. İç içe olduğu sanılan kanun ve suç kavramları, suçun saklanabilirliği ile ayrışıyor. Kanun, ancak suç açığa çıktığında var, o zaman da gizem yok.

Okur, öğretilmiş hakikate bu denli yaklaşmış ve onun gülünçlüğüne dalmışken, cinayet nesnesi maktulün üzerine eğilmiş halde buluyor kendini: “Yığınla ceset gördüm; ama tek başına yapayalnız bir ölü görmedim hiç. Yanında diz çökerek yüzüne bakıp saçına dokunmadım. (…) O yüz otuz cesedin her biri şunu söylemek için çabalardı adeta: ‘Teğmenim, beni öldürdüler! Ama bakın ellerime, bunlar bir insanın elleri.’”[4] Sıradan bir cinayette, aslında her türden ölümde sıradışı olan şey ölmüşlüğün kendisi. Ansızın kesilmiş bir yaşamışlık ve donakalan bir gelecek, ölüden başka tanığı olmayan ölüm anı ve sözcüklerce adlandırılmamış yaşamdışı olguların bir bedende toplanması… Başına toplanmış kalabalığı çarpan bu dehşet, kitapta çarpıcı olduğu kadar yalın bir cümleyle verilmiş: “…yüzü o kara kan gölüne gömülü vaziyetteyken gördüğü ilgiyi hayatı boyunca görmemişti.”[5]

Kitabın bütününde, özellikle Medyum ve Kesin Kanıt adlı öykülerde, insana dair sırların bildik kural, öğreti ve yöntemlerle çözülemeyeceği, her gizemin kaynağının belki insan sayısı kadar çok olduğu seziliyor. Bununla birlikte insanı suça iten nedenlerse sayılı. İnsanın gizemine dalmak için belki de kanun geri planda kalmalı, kurallara o kadar da kulak asılmamalı. Rekor adlı öyküdeyse bir adam, altı kiloluk bir taşı on dokuz metre uzaktaki bir çiftçiye atarak çiftçinin omzunun çıkmasına ve birtakım kemiklerinin kırılmasına neden oluyor. Ancak polis memuru ile yargıç, söz konusu yaralama vakasının suç teşkil etmesinden çok, bir rekor olması ile ilgileniyor.

Selvin Davası adlı öykü ise “rastgelelik” ve “tesadüf” üzerine eğiliniyor. Zihnin sıradışı işleyişi, pek de zekâ gerektirmeyecek şekilde kişiyi dosdoğru hedefe/çözüme yönlendirebiliyor. Vaka çözen polislere yakıştırılan üstün özellikler ince bir ironiyle tiye alınıyor. Böylece suç sebebine ulaşmanın zekâdan çok, rastlantısal bulguların değerlendirilmesiyle mümkün olacağının altı çiziliyor.

Öykü türünün en önemli bileşeni atmosfer, Çapek öykülerinde oldukça kuvvetli. Kimi zaman okur tek bir cümleyle kurgu dünyasına dalıyor. Öykü kişileri kısa bir diyalogla bile ustaca karakterize ediliyor, klişe tiplere yer yok. Yaşadığı çağın ötesinde bir yazar olarak Çapek, hâlâ aynı güncellikte okunabilir.

Pelin Buzluk

[1] Semenderlerle Savaş, Çapek K., Everest Yayınları, 2008.
[2] Sıradan Bir Cinayet, Çapek K., Okuyan Us Yayınları, 2010.
[3] a.g.e. Ayak İzleri adlı öykü, s. 12.
[4] a.g.e. Sıradan Bir Cinayet adlı öykü, s. 24.
[5] a.g.e. Sıradan Bir Cinayet adlı öykü, s. 23.