
I
Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum’un üçüncü bölümü “Güzel Devedikeni” adını taşır. “Güzel Devedikeni”, bölümde yer alan tek şiirin de adıdır. “Bir yüz. Turgut Uyar. Güzel devedikeni.”, ilk dizesidir şiirin. “Anladınız oturunca niçin ölümü yanına alır oturur, kalkınca niçin birlikte kalkarlar.” dizesi de o şiirin kıymetleri arasındadır.
II
Son ameliyatının ardından, ameliyattan iki ya da üç gün sonra, oğlu Ahmet Berk bazı idari işlemler nedeniyle hastane yönetimiyle görüşmek için hasta odasından ayrıldığında, bana ve kendine, “Kalk” demişti, “az biraz yürüyelim.”
Bir tür gecelikti üstündeki. Sonda takılıydı bedenine. Torbası elindeydi. Koluna girmiştim, yürüyorduk. Koridorun sonundaki geniş pencerenin önünde durdu(k), düşündü(k) bir vakit. Geri döndü(k). Yattığı odanın önüne geldiğimizde, “Şu halime bak da ders çıkart, azalt şu içkiyi-sigarayı. İçki neyse, ama o sigara denen illeti tümüyle bırak. Anlatabildim miii?” diye bir güzel azarladı beni. Sesinin –cümlesinin ilk kelimesinden son kelimesine gelinceye kadarki– yükselen şiddeti, do-si-la-sol-fa-mi-re-do düzenindeydi.
Tabii ki kırılmadım, ama başkalarının, sağlığımla ilgili gereksiz kaygılarını, üstelik de yüzüme karşı dile getirmelerinden oldum olası hoşlanmadığım için, herhalde yüzümle-gözümle, belirttim rahatsızlığımı. Bunun üzerine yeni bir cümle kurdu. Sesinin –cümlesinin ilk kelimesinden son kelimesine gelinceye kadarki– azalan şiddeti, do-re-mi-fa-sol-la-si-do düzenindeydi. Dedi ki: “Bir yığın şey anlattım sana. Bunları ara ara yaz. Ama uzatmadan yaz, kısa olsunlar.”
III
Bir gün, şöyle anlatmıştı: “Turgut’a (T. Uyar) gittim. Bodrum tepelerinde Edibe ile topladıklarımızdan ayırdığım bir yığın ot götürdüm ona. Bak dedim, şu ot şu işe yarar, bu otun faydası budur. Anlatıp durdum, yiyip iç bunları, daha sağlıklı olursun, daha uzun yaşarsın dedim. Donuk bir halde dinledi beni. Dedi ki, ‘Yahu, sen benim uzun yaşamak gibi bir isteğim olduğunu mu sanıyorsun, yok ki böyle bir istek bende!’ Donup kaldım. O güne kadar hiç öyle düşünmemiştim. Birisinin böyle düşünebileceği de geçmemişti aklımdan. Yapacak bir şey yoktu. Susup oturdum. Sonra kalkıp gittim.”
IV
Uzatmadan yazma gayretiyle önüne oturduğum yazı burada bitti.
Sina Akyol
Kitap-lık, Ocak 2010, sayı 134