Ona çırak durduydum ben ilk… Zeki ustaya… Beşi bitirince… Dört sene olmuş bu hesap.
Anam çok istediydi okuyayım. Okuyayım da kurtarayım yokluktan yoksulluktan canımızı ama nerdee bende o kafa. Nato kafa, nato mermer yani…
Aklım sokakta. Kuş avlamak, it taşlamak, mahalle kavgaları.. nerde bela, orda ben. Arabalara meraklıyım bir de. Böyle kalın tellerden araba yapıp yarıştırıyoruz. Baş edemeyince babam çırak verdi babam Zeki ustaya. Canıma minnet.
Adamın hasıymış Ustam, daha ilk gün anladım. Boşa konuşmaz. Ağzından küfür, kalay çıkmaz ama sanayide herkes çekinir ustamdan. Tokata ne hacet, bir yan baksın, adamı yerine mıhlar ustam; o kadar yani. Ağzı açık dinler gelen arkadaşları. Bir de böyle yeşil yeşil, asker parkalı, postallı, pala bıyıklı okumuş çocuklar gelir. Ustam fısır fısır konuşur onlarla. Kitap, gaste bırakırlar giderken. Resimsiz… Resim var da böyle hacı emmim gibi sakallı ihtiyarlar. Bakmasan da olur. Bakarım, okurum ama hiç kafam basmaz, bi bok anlamam. Bize resimli olacak… Akıl acıtmayan cinsten, afedersin böyle kızlı-mızlı hani, bilirsin işte…
Dedi o gün… Şey, dedi, Oğlum, dedi, geç bu sevdadan dedi. Güzel çocuksun, hoş çocuksun lâkin yetmez. Bak, bozum olursun dedi. Olursam olurum. Kıskanıyo dedim içimden, kıskanıyo ustam beni. Ondan yakışıklı olmamı kıskanıyo.
Bıkmadı anlattı, işte sınıf-mınıf dedi, davul dengi dengine, dedi ama kim dinler. Tabi ona göre hava hoş… Çok hoştu Sibel hanım, çok güzeldi. Bi görsen!
Dedim ya, öteki ustalara benzemez, boş zamanlarda paso okurdu. Kaç kere kavga ettim yandakilerle. Oolum senin usta kominismiş falan diye damarıma basarlardı. Ustama laf ettirmem ben… Dalıyom bunlara kafadan, daha senin ustan, der demez. Tabi ağız burun dağılıyor. Bir zaman sonra şikayet ettiler. Ustam dedi, niye dövüşüp duruyon alemin çıraklarıyla? Sustum, söylemedim bir vakit. Bir kaç vukuattan sonra kulağına gitmiş bunun, dedi bir daha kavga etme, doğru diyorlar, ben kominisim. Anlamadım ben, estağfurullah usta dedim, senin gibi bir güzel usta kominis mi olurmuş? Olur, olur, bal gibi olur dedi yeminle bak. Sonra, bak, dedi, ben kötü bir adam mıyım? Yok estağfurullah usta olur mu hiç dedim… Kes şu estağfurullahı, attırma tepemi. Tamam usta dedim. E, o zaman kominislik de kötü bir şey değildir tamam mı, deyince valla dilim tutuldu. Ama hakkaten iyi adamdı, düzgün adamdı. Da, işte kominislik, ne bileyim…
Poğaça gibiydi Sibel Hanım. Yani elleri… sıcacık, yumuşacıktır, diye geçerdi aklımdan. Sabahları çayın yanında poğaçaya dokunamazdım bir vakit… Elleriymiş gibi dururdu o poğçalar, yeminle bak…
Umut işte, ya olursa diyom içimden. Ya olursa! Elele Sibel’le… Şöyle bi elini tutsam ölecem belki, bilmiyom. Ölsem ne gam? Bi de var ya, araba da araba ha! Üstü açılıyor böööle. Pırıl pırıl, binmeye kıyamazsın, o kadar yani. Bi gün gene tamire geldiydi. Öğle paydosu, usta kahvede nasılsa diyerek direksiyona oturacak oldum, arkamdan bi öksürük… Öhö, öhö! Düşüp bayılayazdım. Usta, dedim debriyaja bakacaktım. Bakma! dedi böyle kurşun gibi. Bakma! Bir hışım, döndü gitti. Tövbe dedim o gün ama umut insana her şeyi yaptırır.
Hem sen Sibel’i gördün mü? Görmedin tabi… Görsen böyle konuşmazdın… Nerden bilecen… Oof, of!
Ustam öldü. Allah taksiratını affetsin. Komünistti ama iyi adamdı. Kendisi de söylerdi ya öyle olduğunu, yine de iyi adamdı. Bende çok emeği var, allah gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Beni yetiştirdi, dışardan liseyi bitirtti. Yoksa ite kopuğa takılıp gitmiştim.
Askerde, bizim buranın çocuklarını hep doğuya gönderirler. Soğuk görmemişiz biz, o bile düşman bize. Gene de ucuz yırttım. Biraz ayağım aksıyo ya, olur o kadar. Maaşım var hiç değilse. Dükkanı da bana bıraktı Zeki usta. Geçinip gidiyoruz aslında ama işte geçen olaylarda bi kaç eli yüzü düzgün genci içeri alıp sakladım ya, başımız belada. Zabıta her gün burda, açık arıyo pezevenkler.
O değil de, geçen bir hatun geldi. Başta tanıyamadım. Afedersin, kalçası anamın çamaşır leğeni gibi. Kara bi jip, kara gözlükler. Adımı söyledi, allah allah dedim. Zeki ustayı sordu. Dayanamadım, sordum. Sibel değil miymiş? Şu poğaça elli Sibel. Türbana girmiş, elleri de hakkaten poğaça gibi olmuş şişmanlıktan. Yazık olmuş.
Oğlum, bana bi çay söyle, o Şevket ibnesine söyle, ehl-i namus olsun diyor ustam de. O anlar oğlum, sen öyle söyle.
Servet Şengül – Onur Çalı
:)) sizi seviyoruuum gökten düşer mi hiç elma?kökü toprakta üç elma ???
🙂 düşer arada