
Brian Ritchie özelinde birkaç başka kişiye daha
Erkenden bitmişti sigaraları,
En eski taşlarının üstünde şehrin, oturuyorlardı.
Yukarıda kusacakmış gibi bir his,
Aşağıda kargaşa, çiçek kokusu,
Deniz ve uçurtma kargıları…
Boşluğa sarılıp, tekrar tekrar
Aynı uyağı selamlıyorlardı.
Başka taşlar da mümkündü aslına bakılırsa,
Sarılmak için havadan daha hacimli tanrılar da vardı.
Sağ cenahta, birazdan
Nevri dönebilirdi binaların,
Sol cenahta da çeşitli ihtimaller,
İmkân verilse ikisini de kovar, kovalardı.
Sadece adımlamak yetecekti nefes almaya
Ama onlar
Güneşi yolculamaya tek sigara bırakmamış,
Oturuyorlardı.
Özünde, aylardır
Tek bir lokmasız,
Bir parça yanak olmadan mesela,
Biraz boyundan ya da enseden yoksun
Karınlarını doyuracak,
En sevdikleri yemeği düşleyip
Oturmuşlardı.
O kadar oturmanın üstüne
Para yetiştirilirdi pahalı restoranlara,
Bakılınca öyle uzaktan,
Zaten beklerdi onları dağlarda
Sımsıkı eti vahşi hayvanların,
Onlar en sevdikleri göçü
Bekleyedurmuşlardı.
Kırlar, çayırlar, onca mera
Yahut tarla, orda gözyaşıyla ıslanmış…
Gözde uyku varken umulmamış bilmek,
Kimmiş burda istediği
İstediği kelleyi uçuran,
Bildikleri yoktu sultan kimdi.
Sadece iklimdir, demişlerdi,
Başka illerde duyulmayan sesleri
Bu taşın üstünde duyuran.
Tek derdi, mektuplarını
L. Cohen, diye imzalamaktı
Bakana göre sağdakinin,
Soldakinin haykırışları gözlenebilirdi
Dikkat edildiği zaman:
I am so strong
Wee Scottish mannie!**
But, heyhat, işte parmak kadar kibrit
Ve tırnak kadar yanışı kibritin…
Tabidir, soğuk taş üstünde yanmaktansa
Sıcak kum üstünde de hal değiştirilir.
Hayır, diyecek yiğit bulunamaz
İki adım ilerideki pınarın başına çöküp
Su içmek önerilse.
Ama alas! Sağlı sollu iki kişilerdi,
Sanki gelecek varsa
Denizden gelecekmiş gibi,
Taş üstünde put eyleyerek kendilerini
Beklemişlerdi.
Tapılmaz bize, derdi
Eninde sonunda içlerinden birisi.
Sandıktan birer oy çıkarmak için
Mührü kendimize ismimize basmalıyız.
Bak, yalnız antika taşlar
Damgalar kaderimizi.
Bin yılda bu kadar yıkılmışlığı evimizin,
Bir günde başımıza çökme ihtimali…
Söylenebilirdi bunlar
Ama yıllardır bu konuda tek laf etmemişlerdi.
Belli belirsiz, geçmişe bakma, dedi sağdaki,
Mevzu derin.
Lüzumluysa icabına bakılır
Diğer serserilerin.
Elim bıçakta, on yıldır,
Avlusu geniş yatakları dar
Bu eve gömülmeyi bekledim.
Güneşin, aldanmamak lazım parlaklığına,
Bugün hava serin.
Çünkü bileklerimde aranmalıdır
Benim bütün kederim.
Bileklerimdedir çünkü on yıl hiç konuşmayarak
Kederi bileklerime ben ekledim.
Besbelli gülüverdi diğeri,
Dedi, imza L. Cohen ama rahat ol
Ben wee Scottish mannie.
Sigaraları yoktu erkendir beri,
İstemeksizin düşündüler:
İlk kim kalkıp gider de
Döner sözünden geri?
Kalkar kalkmaz
Sormaya başlayacaktı birileri:
Neden peki, neden bu saate kadar
Gitmemişlerdi?
Havada bulut,
Şemalinde av tedirginliği…
Neden evi terk etmediler, diye sormak,
Bacağından sakatlanmış
Bu tarz tedirginliklerin
Nedenini bilmeye çalışmaya benzerdi.
Bir avdı bu, ki niyeti her av kadar manalı,
Bir avdı dökülecek kanın
Dökülüşü kadar manasız macerası.
Tek satır yazılamadı,
Bekledi durdu pullar çekmecelerde.
Yalnız anılarda kaldı sağlar,
Aç karnına İskoçya’ya varılamazdı.
Durmaktaydı orda işte
Bir bıçak olarak hayatları,
Ve hayat olarak körelişi o bıçağın…
Amerikan sigarasının pakedi
Yerde yenik, uzanmış,
Oturuyorlardı ve oturacaklardı.
Oturuyorlardı ve oturacaklardı.
Oturuyorlardı… Yalnız… Oturuyorlardı.
Furkan Çolak
* Ah evet, hemen şimdi!
** Çok güçlüyüm, ben küçük İskoç adam.