d0f7c-de_havilland_mosquito_xviii

Los Angeles’da küçük bir kiralık evin giriş katındaki televizyon setinin yanında ölü bulundu. Karım markete dondurma almaya gitmişti. Birkaç blok ötede bir markete. Akşam olmuştu. Canımız dondurma çekmişti. Telefon çaldı. Karımın kardeşi, babasının bu ikindi öldüğünü söylemek için aramıştı. Yetmiş yaşındaydı. Karımın dondurmayı alıp gelmesini bekledim. Babasının en az acıyla öldüğünü söylemenin en iyi yolunu bulmaya çalıştım ana ölümü sözcüklerle kamufle edemezsiniz. Sözcüklerin sonunda illa ki biri ölür.

Marketten döndüğünde çok mutluydu.

“N’oldu?” dedi.

“Los Angeles’tan kardeşin aradı.” dedim.

“Bir şey mi olmuş?” dedi.

“Baban, bu öğleden sonra ölmüş.”

Bu olay 1960 yılında olmuştu ve şimdi 1970’e gireli birkaç hafta oldu. Öleli neredeyse on yıl oldu ve ben bu arada ölümünün hepimiz için ne anlama geldiğini epey düşündüm.

1. Alman kanı taşıyordu ve Güney Dakota’da bir çiftlikte yetişmişti. Büyükbabası, üç yetişkin oğluna küçük çocuklarmış gibi davranan bir tirandı. Onun gözünde çocukları hiç büyümüyordu ve çocukları da kendi gözlerinde büyüyemiyordu. Bundan emindi. Çiftlikten hiç ayrılmadılar. Elbette evlendiler ama çocuklarının babası olmak dışında özel işlerinin hepsiyle babaları ilgilendi. Kendi çocuklarına, çocuklarını yetiştirme imkanı tanımadı. Onlar adına o yaptı bunu. Karımın babası, kendi babasını, büyükbabasının hiç dinmeyen gazabından kaçmaya çalışan bir erkek kardeş gibi görmüştü hep.

2. Zekiydi. On sekizine geldiğinde öğretmen oldu ve çiftliği terk etti. Bu, o günden sonra kendisini ölmüş kabul eden büyükbabasına karşı bir isyandı. Babası gibi olmak, ambarların arkasında sıkışıp kalmak istemiyordu. Ortabatı’da üç yıl öğretmenlik yaptı ve sonra otomobil işinde satış elemanı oldu.

3. Aile gardırobunda sallanan bir iskelet gibi hissettiren, çünkü sır olarak kalmasını istemişti, bir erken evlilik ve hemen ardından da boşanma atlattı. Muhtemelen çok aşık olmuştu.

4. Birinci Dünya Savaşının hemen öncesinde, onun dışında herkesin öldüğü korkunç bir trafik kazası geçirdi. Ölenlerin ailelerinde ve arkadaşlarında dönüm noktası olan, derin ruhsal izler bırakan türden bir trafik kazasıydı.

5. Amerika 1917 yılında Birinci Dünya Savaşına girdiğinde, yirmili yaşlarının sonlarında olmasına rağmen pilot olmaya karar verdi. Ona bunun imkansız olduğunu, çünkü bunun için çok yaşlı olduğunu söylediler ama uçma arzusuna enerjisini öyle bir yansıtmıştı ki pilot eğitimine kabul edildi, Florida’ya gitti ve pilot oldu.

1918 yılında, Fransa’ya gitti, bir De Havilland uçurdu ve bir tren istasyonunu bombaladı. Başka bir gün, Almanya semalarında uçarken, etrafında küçük bulutların oluştuğunu fark etti. Çok güzel olduklarını düşündü ve uzun bir süre aralarında seyretti, onların kendisi vurmaya çalışan Alman uçaksavarları olduğunu fark edene kadar.

Başka bir kere, Fransa üzerinde uçarken, uçağının kuyruğunda bir gökkuşağı belirmiş ve uçağın her manevrasında, gökkuşağı da aynı manevrayı yapmış. 1918’de bir öğle sonrasında, gökkuşağı Fransa’nın göğünde onu takip edip durmuş.

6. Savaş bittiğinde pilotluğu bırakmış. Texas’a giden bir trendeyken yanında oturan ve yaklaşık üç yüz mildir sohbet ettikleri orta yaşlı adam şöyle demiş: “Senin gibi genç olsaydım ve biraz nakidim olsaydı, Idaho’ya gider ve bir banka kurardım. Idaho’da bankacılıkta iyi bir gelecek var.”

7. Babasının yaptığı bu oldu.

8. Idaho’ya gitti ve kısa bir süre içerisinde üç bankaya ve büyük bir çiftliğe dönüşecek olan bir banka kurdu. Yıl 1926’ydı ve her şey yolundaydı.

9. Kendisinden on altı yaş küçük bir öğretmenle evlendi, balayı için Philadelphia’ya gittiler ve orada bir hafta geçirdiler.

10. 1929’da borsa çöktüğünde kötü etkilendi, bankaları ve zaman içerisinde edindiği marketi elinden gitti ama ipotek koydurmak zorunda kalsa da çiftlik hâlâ elindeydi.

11. 1931’de koyun yetiştirme işine girmeye karar verdi ve büyük bir sürü aldı. Çobanlarına karşı çok iyiydi. Çobanlarına karşı o kadar iyiydi ki Idaho’nun o bölgesinde dedikodu konusu olmuştu. Koyunlar korkunç bir hastalığa yakalandılar ve hepsi telef oldu.

12. 1933’te büyük bir sürü daha aldı ve çalıştırdığı adamlara çok iyi davranarak dedikodu kazanına odun eklemiş oldu. Koyunlar korkunç bir hastalığa yakalandılar ve 1934’te hepsi telef oldu.

13. Adamlarına büyük bir ikramiye verip koyun işinden ayrıldı.

14. Çiftliği sattıktan sonra tüm borçlarını kapatacak ve yeni bir Chevrolet alacak parası kalmıştı. Ailesiyle arabasına bindi ve her şeye yeniden başlamak üzere California’ya doğru yola çıktı.

15. Kırk dört yaşındaydı, yirmi sekiz yaşında bir karısı ve yeni doğmuş bir kızı vardı.

16. California’da kimseyi tanımıyordu ve Bunalım yıllarıydı.

17. Karısı bir süre bir hangarda çalıştı ve Hollywood’da çok araba park etti.

18. Küçük bir inşaat şirketinde muhasebeci olarak iş buldu.

19. Karısı bir erkek çocuk doğurdu.

20. 1940’da kısa süreliğine California emlak piyasasına girdi ama çok geçmeden bıraktı ve inşaat şirketindeki muhasebecilik işine geri döndü.

21. Karısı bir markette denetçi olarak çalışmaya başladı. Orada sekiz yıl çalıştı ve yöneticilerden biri ayrılıp kendi dükkanını açınca, onun için çalışmaya başladı ve hâlâ da orada çalışıyor.

22. Aynı dükkanda, yirmi üç yıldır denetçi olarak çalışıyor.

23. Kırkına gelene kadar oldukça iyiydi.

24. İnşaat şirketi onu işten çıkardı. Hesap defterlerini tutmak için çok yaşlandığını söylediler. “Senin dinlenme vaktin geldi” diye şakalar yaptılar. Elli dokuz yaşındaydı.

25. Yirmi beş yıl boyunca aynı evi kiraladılar. Oysa o evi peşinat ödemeden, aylık elli dolar ödeyerek satın alabilirlerdi.

26. Kızı liseye giderken, onun okulunda hademeliğe başladı. Kızına koridorlarda rastlardı. Okulda hademe olarak çalışmasından evde pek bahsedilmezdi.

27. Annesi ikisinin öğle yemeklerini hazırlardı.

28. Altmış beş yaşındayken emekli oldu ve çok ölçülü bir tatlı şarap alkoliğine dönüştü. Viski içmeyi severdi ama ona parası yetmiyordu. Vaktin çoğunu evde geçirirdi ve karısı marketteki denetçilik işine gittikten birkaç saat sonra, saat on sularında içmeye başlardı.

29. Gün içerisinde epey içiyordu. Şarap şişelerini mutfakta bir dolapta saklıyordu ve evde yalnız olmasına rağmen gizli gizli içiyordu.

Taşkınlık yapmazdı. Karısı işten geldiğinde evi hep temiz bulurdu. Bir süre sonra, alkoliklerin sarhoş olmadıklarını göstermek için takındıkları yürüme alışkanlığını çok özenli bir şekilde uygulamaya başladı.

30. Tatlı şarabı hayatın yerine koydu çünkü artık yaşayacak hayatı kalmamıştı.

31. Öğleden sonra televizyon izledi.

32. Bir zamanlar, Fransa göğünde bir gökkuşağı tarafından takip edilen, bomba ve makineli tüfek taşıyan bir savaş uçağı kullanıyordu.

33. “Baban bu öğleden sonra öldü.”

Richard Brautigan

İngilizce aslından çeviren: Onur Çalı

14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergisinin 2. sayısında yayımlanmıştır.