Seda Tunç’un uzunhikâye’deki çevirileri sayesinde tanıdım Lydia Davis’i. Sonra oturduk, çevirileri çoğalttık (ortak bir iş ama Seda Tunç’un katkısının daha çok olduğunu söylemeliyim). Aşağıda, Lydia Davis hakkında özlü biyografik bilgiyi ve öykülerinden minik bir derlemeyi bulacaksınız. İyi okumalar!

Onur Çalı

lydia-davis-man-booker
Yaptığı çevirilerle Marcel Proust’u, Jean-Paul Sartre’ı, Michel Foucault’yu İngilizceye kazandırmışlığının yanında, kendine çok özgü hikâyeciliğiyle de tanınan Lydia Davis, iki yılda bir verilen ve 2009’da Alice Munro’nun aldığı Man Booker Ödülü’nün 2013 yılı sahibi.

Yapısı ve eti-kemiğiyle maharetle damıtılmış Davis hikayeleri, özellikle çeviri sürecinde minimalist oymalarıyla ince işçiliğini belli ediyor. İnsan psikolojisinin ve ilişkilerinin eski kodları, Davis’in dar alanlara sıkıştırdığı cümlelerden buharlaşarak düşünceye bazen tiril tiril yayılabiliyor. Sıradan görülene olan yakın ilgisi, minimalist biçimciliği ve sadeliğini yitirmeyen dili, 1960’larin Frank O’Hara’lı, John Ashberry’li, Kenneth Koch’lu New York Okulu şairlerini de anımsatan zengin bir karakterin parçaları. Ya da Jonathan Franzen’in, Davis’in Fransızcaya olan hakimiyeti ve yaptığı sayısız çeviriyle bağlantı kurması açısından da önemli olan sözüyle: Proust’un aramızdaki kısa hali o.

Köpek ve Ben

Bir karınca da başını kaldırıp bakabilir size ve kollarıyla sizi tehdit bile edebilir. Köpeğim elbette bilmiyor benim insan olduğumu, çitlerin üzerine sıçramadığım halde beni köpek olarak görüyor. Güçlü bir köpeğim. Ama ortalıkta dolaştığımda ağzımı beş karış açmıyorum. Sıcak bir günde bile dilimi sarkıtmıyorum. Ama ona havlıyorum: “Hayır! Hayır!”

Nietszche

Ah, zavallı babam. Nasıl üzgünüm dalga geçtiğim için senle.
Şimdi, Nietszche’yi yanlış yazıyorum ben de.

Yasaklı Konular

Hakkında konuşmak isteyebilecekleri neredeyse her konu bir diğer tatsız olayla ilişkilendiriliyor ve hakkında konuşamayacakları bir konu oluveriyor, böylelikle zaman geçtikçe hakkında güvenli olarak konuşabilecekleri konular azaldıkça azalıyor ve sonuç olarak, havadisler ve okudukları şeyler –ki okuduklarının da tamamı değil– dışında geriye bir şey kalmıyor. Kadının birtakım aile bireyleri, adamın çalışma saatleri, kadının çalışma saatleri, tavşanlar, fareler, köpekler, birtakım yiyecekler, birtakım üniversiteler, sıcak hava, gece ve gündüzleri odanın sıcaklık ve soğukluk dereceleri; yazın, akşam açık tutulan ve kapalı tutulan ışıklar, piyano, genel olarak müzik, adamın ne kadar para kazandığı, kadının ne kazandığı, ne harcadığı vs. hakkında konuşamazlar. Ama günlerden bir gün, yasaklı bir konu hakkında –her ne kadar yasaklı konuların en tehlikelisi değildiyse de– beraber konuştuktan sonra, kadın, yasaklı bir konu hakkında, sakin ve dikkatlice bir şey söylemenin, bazen, mümkün olabileceğini ve böylelikle konunun, yeniden hakkında konuşulabilecek bir konu haline gelebileceğini ve sonra, yasaklı bir diğer konu hakkında sakin ve dikkatlice bir şey söylemenin mümkün olabileceğini, böylelikle hakkında yeniden konuşulabilecek bir başka konunun daha olacağını ve hakkında yeniden konuşulabilecek konuların artmasıyla, kademe kademe, kendi aralarında daha çok konuşmanın olacağını ve daha çok konuşmayla daha çok güvenin oluşacağını ve yeteri kadar güvenin oluşmasıyla yasaklı konuların en tehlikelisine bile yaklaşmaya cüret edebileceklerini fark eder.

Kuşatma Altındaki Bir Evde

Kuşatma altındaki bir evde, bir adam ve bir kadın yaşardı. Korkudan sindikleri mutfakta, adam ve kadın küçük patlamalar duydular. “Rüzgar” dedi kadın. “Avcılar,” dedi adam “Yağmur” dedi kadın. “Ordu” dedi adam. Kadın eve gitmek istiyordu ama zaten evdeydi, kırların ortasında kuşatma altındaki bir evde.

Sinekle İşbirliği

Sözcüğü sayfaya ben koydum,
ama kesme işaretini o ekledi.

Sıkıcı Arkadaşlar

Yalnızca dört sıkıcı insan tanıyoruz. Arkadaşlarımızın geri kalanını ilgi çekici buluyoruz. Ancak, ilgi çekici bulduğumuz arkadaşlarımızın çoğu bizi sıkıcı buluyor: en ilgi çekici olanlar, bizi en sıkıcı bulanlar. Karşılıklı olarak birbirimizi ilginç bulduğumuz, ortalarda bir yerde olan küçük kısma itimat etmiyoruz: her an bizim için çok ilgi çekici hale gelebilirler ya da biz onlar için.

Özel

Çok özel olduğumuzu biliyoruz. Yine de hangi şekilde olduğunu bulmaya çalışıyoruz: Bu şekilde değil, o şekilde değil, o zaman ne şekilde?

Doğru ve Yanlış

Kadın, haklı olduğunu biliyor ama haklı olduğunu söylemesi yanlış oluyor, bu durumda. Haklı olmak ve öyle olduğunu söylemek yanlış, belli durumlarda.

Haklı olabilir ve bunu söyleyebilir, belli durumlarda. Ama çok ısrar ederse yanlış olur, öyle yanlış olur ki haklılığı yanlış olur, dolaylı olarak.

Düşündüğü şeyin doğru olduğuna inanması doğru bir şey ama doğru olduğunu düşündüğü şeyi söylemesi yanlış, belli durumlarda.

Doğru olduğuna inandığı gibi davranması doğru bir şey, hayatında. Ama doğru davranışlarını duyurması yanlış, birçok durumda. O zaman doğru davranışları bile yanlış olabilir, dolaylı olarak.

Kendini överse, söylediği şeyler doğru olsa bile bunu söylemesi yanlış olur, birçok durumda, bu yüzden ya övgüyü iptal eder ya da tersine çevirir, böylece övgüyü hak edecek belli bir şey yapmak üzereyken, övgüyü artık genel olarak hak etmez.

Yalnız

Beni kimse aramıyor. Telesekretere bakamıyorum çünkü şimdiye kadar hep buradaydım. Dışarı çıkarsam, ben dışardayken birisi arayabilir. O zaman, içeri geri döndüğümde telesekretere bakabilirim.