50f5d-10749072_10204031041229861_574003523_n
Nilüfer Altunkaya

sokak sadece bir sokak gibi akıyor. dağınık bir renk huzursuzluğa boyuyor her yeri. ruhunu sular basıyor, yüreğini ağırlaştırıyor attığı her adım.

kapıları kapalı bir sokak. gölgeler koyulaşıyor. biraz daha yürüyüp, derin bir nefes alıp veriyor. pişmanlık. bozgun.

ya onsuz bir hayat?

bunları düşünmemeli. acımasız olmalı.

yüzleşmek zorunda olduğu gerçeğe yaklaşıyor. günlerdir planladığı konuşmayı yapmak için. neyi anlatabilir ki? uzun zamandır karısının şüphelerini nasıl geçiştirdiğini mi? evindeki rahatlığı, işindeki güveni, oğlunun uyuyuşunu, itibarlı geleceğini ya da bütün geçmişini aşkı uğruna terk edip, yeni bir hayata başlayacak cesareti olmadığını mı?

sokakla birlikte çıkacak merdivenleri. bir apartmanın tanıdık serinliğinden geçerken kendi yorgunluğundan da geçecek. onu bekleyen kadının başka bir kapıyı açışından geçmek için.

kavuşmak için sabırsız değil ilk defa. kapıyı açar açmaz öpüşmeyecekler. oysa nasıl da incecik ve ılık bekler gelişini. bunu unutabilecek mi?

kadın sustuğunda ve adam sadece baktığında başlayan ayrılık, adam sustuğunda ve kadın sadece baktığında da başladı. kadının yüzündeki çiller döküldü. adam onu boşanacağına nasıl da inandırmış olduğunu gördü. bugüne ilk merhabadan nasıl da koşarak geldiklerini ve oyundaki tek yalancının kendisi olduğunu anladı. başka bir yalnızlığı anladı.

kadın dudaklarını ısırdı. canı acısın diye.

adam karanlık bir fare oldu sokağın dibinde. lambalar tek tük yanmaya başladı.

karısı içeriye seslendi: sofra hazır!…

günler sonra kalk, dedi kadın kendine. şu günlük güneşlik sokağa as yüreğini. fareler dökülsün içinden.

Nilüfer Altunkaya