98d5f-il_fullxfull.301353460.jpg

Herkesin yaptığını yapıyorum: San Francisco’da yaşıyorum. Bazen Tabiat Ana tarafından otobüse binmeye zorlanırım. Örneğin dün. Clay Sokağında, yürüyemeyeceğim kadar uzak bir yere gidecektim, otobüs bekledim.

Ilık bir güz günüydü ve hava oldukça açıktı. Yaşlı bir kadın da benim gibi otobüs bekliyordu. Son derece olağan bir durum. Büyük bir el çantası ve ellerine sebzelerin zarları gibi yapışan beyaz eldivenleri vardı.

Çinli bir adam motosikletle geçti. İrkildim. Daha önce Çinlilerin motosiklet kullanabileceklerini düşünmemiştim. Bazen gerçek müthiş yakındır, yaşlı kadının ellerindeki sebze zarları gibi.

Otobüs geldiğinde mutlu oldum. Beklediğiniz otobüs geldiğinde belirli bir mutluluk gözlenir. Bu tabi, mutluluğun küçük ve özel bir şeklidir; öyle büyütülecek türden değil.

Yaşlı kadına yol verdim ve klasik ortaçağ geleneği içerisinde, beni otobüse çıkaran kale duvarlarını izleyerek arkasından seğirttim.

İhtiyacım olmadığı halde, 15 centimi kutuya atıp biletimi aldım. Hep böyle yaparım. Otobüsteyken elimde oyalanacak bir şey olsun isterim. Aksiyona ihtiyaç duyarım.

Oturdum ve kim var kim yok diye bir bakındım. Bir dakika içerisinde otobüste yanlış giden bir şeyler olduğunu fark ettim, diğer insanların da otobüste yanlış giden bir şeyler olduğunu fark etmeleri aşağı yukarı aynı sürede oldu. Yanlış giden şey bendim.

Gençtim. Otobüsteki diğerleri, yaklaşık on dokuz kişi, altmışlarında, yetmişlerinde ve seksenlerindeki kadın ve adamlardı. Bir tek ben yirmilerimdeydim. Bana gözlerini diktiler, ben de onlara gözlerimi diktim. Hepimiz mahcup ve rahatsız olmuştuk.

Bu nasıl olmuştu? Neden birdenbire zalim kaderin elindeki oyunculara dönüşmüştük ve gözlerimizi birbirimizden alamıyorduk?

Yetmiş sekiz yaşlarında bir adam kabanının yakasına umutsuzca yapıştı. Altmış üç yaşında olabilecek bir kadın beyaz bir mendille parmaklarını tek tek siliyordu.

Kayıp giden gençliklerini, zalim ve alışılmadık şekilde geçen uzun yıllarını onlara hatırlattığım için kötü hissettim. Neden böyle bir köşeye atılmıştık, lanet olası bir otobüsün koltuklarında servis edilen tuhaf bir salata gibi?

Bir sonraki durakta hemen indim otobüsten. Herkes benim gidiyor olmamdan memnundu ve ben hepsinden daha memnundum.

Orada öylece dikildim, gözden yitene dek baktım zaman seyahatinde gittikçe uzaklaşan otobüsün ardından, ilginç yükü şimdi emniyetteydi.

Richard Brautigan

İngilizce aslından çeviren: Onur Çalı

14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergisinin 3. sayısında yayımlanmıştır.