Meşhurdur Ankara’nın pavyonları. Bir “kültür” haline gelmiştir. Ankara deyince “pavyon” da gelir insanın aklına. Bir de oyun havaları vardır Ankara deyince insanın aklına gelen. “Hayatı tesbih yapmışım”, “Alkol aldım sallanıyorum”, “Benim adım Elvan Dalton” gibi şarkıları Ankaralı olmayanlar da bilir. Ankara oyun havalarının beste fabrikası Hüseyin Kağıt ile Sincan’daki ofisinde; yaptığı argo göndermeler dışında, Çalgı Çengi filminde duyduğumuz şarkısıyla da adından sıkça söz ettiren Elvan Dalton ile Cebeci’deki Beş Yıldız Erkek Kuaförü’nde buluştuk. Ankara’yı, ülke gündemini ve pavyonları konuştuk.
Emre Yüksel

Küçükken, evde abimin sazı vardı. Beni oynatmazlardı sazla. Oynatmadıkları için bir heves başladı; ama abim müzisyen olamadı, ben oldum. İlk kez 2009 senesinde ismim duyuldu. Bu da kolay olmadı tabii. Meşhur olabilmek için hep müzik şirketleriyle çalıştım; beni belki biri görür, bir şekilde keşfeder diye. İçimde hep bir heves vardı meşhur olacağım diye; ama kimse keşfetmedi. Ben de baktım olacak gibi değil, zaten beste yapıyordum, insanlara bedava beste vermeye başladım. Rica ettim “Okur musunuz?” falan diye. O verdiğim besteler de ufak ufak patlamaya başladı.
Kendime ait bir tarzım var. Baktım bestelerim insanların hoşuna gidiyor, dedim kendim okuyayım. Evde ufak bir odam vardı. Yaklaşık 10-15 parçayı evde, kendim yaptım. İnsanlar “Tamam güzel olmuş; ama müzikalite açısından biraz zayıf olmuş” dediler. Sonra bu bestelerin içinden birkaç tanesini seçip bir albüm yaptım, kendi çabalarımla. Albüm patladı. Ondan sonra işlerimiz arttı. Gazinoya başladık, gazinodan gelen paraları diğer albüme yatırdık. O da çok ilgi gördü, büyük satış yaptı. Sistemimiz hep aynı. Kazandığımız parayı biriktiyoruz, reklama harcıyoruz. Öyle öyle bu zamana kadar geldik. Bedava gittiğim işler de oluyor bu arada. Saatlerce sahnede kalmıyorum; ama 10-15 dakika söylüyorum. Hayırsever bir insanım.
Bu ara Ankara müziği patladığı için müthiş bir saldırı var. İnsanlar çok talepte bulunursa farklı tarzda şarkılar da söylerim. Başarıyla söyleyebileceğime inanıyorum. Piyasaya çıkan bütün albümleri alıp incelerim, ne söylemek istediklerine bakarım. Günde en kötü bir film izlerim. Genellikle şiir kitapları okurum. En sevdiğim şair Cemal Safi.
Hayatım boyunca en iyi bildiğim şey disiplinli çalışmak. 1000’e yakın bestem var. 26’sı düet, 4’ü solo olmak üzere de toplam 30 tane albümüm var. Eserlerimin sözlerinin, oturulup teker teker incelenmesini talep ediyorum. Bana göre farkım; tarzım. Giyinişimden saç tıraşıma kadar kendime ait bir stilim var. Sigara ve içki kullanmıyorum. Şu sıra çekimi devam eden bir dizide oynadım. Ayrıca 22 Kasım’da vizyona girecek olan “006 Kaçış” filminde de rol aldım. Kendime ait bir televizyon programım da var 1 senedir.
Yıldız Tilbe’ye hayranım. Hiç görüşmedik, yan yana gelme imkânımız olmadı. Eğer o da isterse kendisiyle bir düet yapmak isterim.
Kolumdaki dövmeler sporcu olduğum yıllardan kalma. Eski güreşçiyim ben. Karşımdaki insana, rakibime, korku salmak; onun psikolojisini bozmak için yaptığım bir şeydi.
Ben içki kullanmıyorum ama çok da bunaltmaya gerek yok insanları. Bu ülkede uyuşturucu da yasak; ama kullanıyorlar. Ben imkansızı başardım, assolist olarak çıkıyorum sahneye. Her gün 10’da sahnedeyim, 12’de inerim. Müşterim de ailesiyle iyidir, sorun yaşamaz. En geç 1’de evine gider. Pavyon kültürü bana göre bin yıllara dayanır, çok eski bir kültürdür. Bu insanlar bundan vazgeçmez. Yasaklar iyi değildir. “Sigarayı mı bıraksak?” dedik bir şarkıda, sigarayı yasak ettiler şarkıdan sonra. Ben içki ve sigara kullanmıyorum; ama insanlar bunları kullanıyor. İnsanlar eskisi gibi eğlenemiyor çünkü yasaklar sinirlendiriyor insanı.
“Yağmur nereye yağıyorsa, tarlasını oraya taşıyor insanlar” diye bir söz var. Bir röportajımda da söylemiştim bu sözü. Öyle ama… İnsanlar her zaman kazananın yanında, hep kazanan takımı tutuyorlar. Başarılı biri varsa hep onun yanındalar.
Son olarak korsan albüm konusunda biraz daha dikkatli olunmasını rica ediyorum… Çünkü korsan albüm sıkıntısı yüzünden, insanlar yakında albüm yapamayacak duruma gelecek.

Küçükken okul tatillerinde inşaatta çalışıyordum. Bir heves bongo ile karşılaştım. Onu almak için epey çalıştım inşaatta. 2-3 ay kadar… Atilla Mayda’yı izliyorum TRT 1 kanalında, ağlıyorum o çalarken. Babam kızıyor tabii gizli gizli yatağın yorganın altında çalıyorum diye. Ümit abi vardı, şimdi rahmetli oldu, Allah rahmet eylesin, çok güzel bağlama çalıyordu. Eşiyle birlikte sahne alıyordu. Bir gün onlara bir ev düğününde denk geldik. Arkadaşlarım dedi ki “Bu arkadaş da bongo çalıyor.” Orada çaldım ilk kez, müzik kariyerim öyle başladı. Sonra ekmek kazanmaya başladım. Askerde de saza başladım.
Benim tanındığım parça “Benim adım Elvan Dalton” parçası oldu. Zaten biliyorsunuz, “Çalgı Çengi” ekibiyle de aile gibi olmuştuk. Yine de aileyiz; ama şimdi denk gelirsek görüşüyoruz. Arayıp sormuyorlar; fakat arayıp sorsalar iyi olur. İnsanoğlunun her zaman birbirine ihtiyacı var. İkinci filmi çekiyorlar. Ben “Deli Kız” şarkısını onlara yapmıştım. Herkese açığım; ama bir şey yapıyorsak artık emeğimizin karşılığını alalım. İlk filmin ücretini henüz alamadım.
Şarkılarımda çok argo ve ironi var. “Borusan’a girmiş çalışıyor” ve “Kobrayı dolarım boynuna” gibi… Şimdi bir de “Deli Kız” var. “Kamalarım seni bak” diye bir parça var. Çok yakında onu da kliple birlikte gündeme getireceğim. Bunları bilinçli yapıyorum tabii ki. Ben gündeme argo ile geldim. Zaten yoğunluk bunun üzerine ve beni herkes böyle tanımış. Bunu değiştirme şansımız yok. Onun için, içinde öyle şeyler geçen şarkılar yapmam gerekiyor.
Argo oyun havası dediysem, o kadar da değil. Ben normal şarkılar da çalıyorum. Ama aralarından birkaç tanesini seçip çıkartıyoruz. Gündeme getiriyoruz. Yoksa ben de festivallere, düğünlere gidiyorum. Benim farkım argo olmuş biraz da. Elvan Dalton deyince insanın aklına hemen “kobra” geliyor.
Favori dizim Behzat Ç.’ydi. Mehmet Ali Erbil’i hiç kaçırmam izlerim. Seda Sultan’ı izlerim. Gökhan Taşkın’ı izlerim, Mesut Yar’ı zaten hiç kaçırmam. Önceden Yaban TV’ye çok ağırlık verirdim. Şimdi de izlerim. Doğa beni rahatlatıyor. Şimdi Yaban TV ile dost olduk. Ali ağabeyler var… Hepsini seviyorum.
Ben albümü Fahrettin Karaardıç’la yaptım. Şarkıdan dolayı Elvan Dalton diye gündeme geldi. Onunla konuşurken dedi ki: “O zaman senin ismin Elvan Dalton olsun.” Elvan Dalton parçası Mehmet Ali Erbil’in dediği gibi ölümsüz bir parça oldu artık. Bir kere dinleyen bir daha unutamıyor. İsmail Baki diyor ya “Sor bakalım kaçtan kaça?” diye. Bizimki yediden yetmiş beşe.
Ankara gece alemi eskisi gibi değil. Parana göre gidiyorsun, parana göre içiyorsun. Eskiden çok cambazlıklar vardı. Müşteriyle uğraşamıyordun. Müşteri gazinoyla uğraşıyordu. Şimdi daha sakin. Pavyonda kons deyince ilk akla çalışan bayanlar gelir. Onlar ekmeği için oradalar. Ekmeğin hiçbir zaman horlanması yoktur. Ekmek ekmektir, gerçek ekmeğin için gidiyorsan. Sarı Tutku’ya da buradan selam olsun. Benim klibimde de oynamıştı. Şimdi de çalışmaya devam ediyor.
Siyasete girmek istemiyorum. Sazımdan başka siyaset tanımam. Ama Şereflikoçhisar’ın doğalgazı yok. Biz neredeyse Ankara’dayız. Bunu biz özel olarak istiyoruz. Başkanımız Hakverdi Altuğ sağ olsun, bir birlik beraberlik düzenledik. Üye toplamakta bildiğim kadarıyla. Son olarak bu isteğimi yineliyorum: Şereflikoçhisar’a doğalgaz gelsin istiyoruz.