Öğrenci evinde beş arkadaştık o gece.

Devlet uzun zamandır üzerimize çökmüştü. Acımasızdı, kindardı; “Üç bizden, üç sizden!” diyorlardı. Kızıldere yetmemişti. Doymamışlardı öldürmeye.

Yine de umutluyduk. Daha her şey bitmemişti işte. Her şey, çok şeydi. Umudun diğer adıydı. Bizden daha yürekli birileri mutlaka “bir şeyler” yapacak, kurtaracaktı üç kardeşimizi.

Sabaha kadar bekledik. Bir ses, bir işaret… Ankara o gece acayip sessizdi ya da bize öyle geliyordu. Ölüm sessizliği duyuluyordu.

Bir çatlama, patlama sesi duysak sokağa fırlayacaktık. Ne yapacağımızı bilmeden bir şeyler yapmak istiyorduk. Zaten o ses bizi çağırıyor olacaktı. Bizi. Çıt çıkaramıyorduk beklediğimiz sesi duyamayız korkusuyla. Sesi görecekmişiz gibi Ulucanlar yönüne bakıyorduk.

Sonra gün ağarırken nasıl ve nereden geldiyse bizim eve de ulaştı haber.

Hırsımızdan, utancımızdan ağladık.

Servet Şengül