45c42-sfdsdffsfsfsfsfsf

Eleştirmen Ahmet Berktay Yüksel az şekerli kahvesini yudumlarken gözünün ucuyla televizyondaki kültür sanat programını izliyordu. Birazdan kendisini arayacaklar ve kente gelen ünlü yazarla ilgili değerli yorumlarını rica edeceklerdi. Ahmet Berktay Yüksel de dünyaca ünlü bu yazarla yıllardır süren dostluğunu, yazarın çevrilen ve henüz çevrilmemiş olan kitaplarının dünya edebiyatındaki yerini ve ayrıca Türk okurunun bu ünlü yazarla olan ilişkisini –biraz gözlüğünün üstünden bakarak ve parmak sallayarak– tatlı sert üslubuyla anlatacaktı.

Masasının üstündeki kaşelere baktı, daha vakti vardı, düzenleyebilirdi. Sıradan insanların sıradışı hikayeleri yazan kaşeyi aldı eline, çekmeceye attı. Günlerdir masasında bekleyen ve küçük bir yayınevinden gelen kitaba tiksinerek baktı, on saniye kadar karıştırdı ve kaşelerin arasında el yordamıyla buldu aradığını. Farklı bir dil ve öykü dünyası yazan kaşeyi kitabın imzalı olan ilk sayfasına bastı ve telefona sarıldı. Sekreter gelene kadar birkaç kitabı daha bu şekilde halletti. Ustaca kotarılmış dil ve kurgusuyla, modern zamanların çelişkilerle dolu dünyası… diye devam eden en büyük kaşeyi, beşinci kitabını çıkarmış olan yazarın kitabına bastı sözgelimi. Sonra, facebook ve twitter’da çok popüler olan Ahsen Yaprak’ın en yeni kitabına Gündelik dili öykü diline başarıyla dönüştürmüş yazan kaşeyi bastı. Sekreter içeri girmiş, başında dikiliyordu ve bir yandan da televizyona bakıyordu.

“Kızım bunları al, arkadaşlara dağıt. İçlerine notları düştüm. Yazılar bittiğinde kontrole getirin bana. Bir de televizyondan ararlar birazdan, ayrılma yerinden.”

Genç kadın başını hafifçe öne eğerek talimatları anladığını belli etti ve hoş kokusunu da ardında bırakarak odadan çıktı.

Şu kızı bir ara uyarmalı, diye düşündü. Topuklu ayakkabı giyiyordu sürekli. Taş zeminde çıkan sesler yazıcı arkadaşların dikkatini dağıtabilirdi.

Masasını toplamaya devam etti. Masanın ucuna doğru uzanmak isterken ayağı bir koliye çarptı. Ahmet Beyin jürisinde olduğu on iki yarışma için gönderilmiş kitaplardı bunlar. Bir ara, ofisteki okuyucu elemanlara dağıtması gerekiyordu çünkü –kazananı baştan belli olanlar dışında– bazı yarışmaların ödül törenine bir iki hafta kalmıştı.

Zarfları düzenlerken Eğirdir Belediyesinin düzenlediği Öykü ve Şiir Dolu Günler adlı etkinliğin davetiyesini gördü. Göl kenarında rakı içmek hoş olurdu doğrusu.

Telefon çaldı. Televizyondan arıyorlardı.

Onur Çalı 

Yazarın notu: YM Dergi’nin 15. sayısında ufak birkaç hatayla yayımlanmıştır. Öykünün aslı budur. Buraya alırken sevgili dostum Burcu Firdevs Demirağ da, sağ olsun, güzel bir çizimle eşlik etti.