21.Temmuz.17

Karşılaştırmalı Edebiyat

Murat Yalçın’ın Kontrol Kalemi’nden öğrendiğime göre, Bilge Karasu şöyle demiş Güven Turan’a: “Okur, bir canavardır, ağzını açıp yazara çevirir. Yazarın ara ara bu ağza bir şeyler koyması gerekir, yoksa ağız başka bir yazara çevrilir. Aşırı doldurulursa da gidip kusar ama…”

İletişim’in Edebiyat Takviminden (21 Temmuz Cuma yaprağı) öğrendiğime göre ise Ahmet Hamdi Tanpınar şöyle söylemiş: “Ahmet Mithat; roman, gazete makalesi, hikâye, halka indirilmiş bilgi eserleriyle daima bir nevi ailesi saydığı okuyucu kitlesini bir dev gibi besledi.”

184b3-o-lydia-davis-facebook

Lydia Davis, bir kısa öykücü, çevirmen. Daha önce birkaç öyküsünü çevirmiş idim. (Merak eden buradan yakabilir.) Onun Yapamam ve Yapmayacağım adlı kitabını (Encore Yayınları, Çeviren Elif Bereketli) okurken “Ödön Von Horvath Dolaşmaya Çıkınca” diye bir öyküsüne rast geldim. Ödön Von Horvath ismini Tanrısız Gençlik romanından hatırlıyorum; iyi bir roman diye kaldı aklımda (Kendime serzeniş: Not almayınca, hakkında bir şeyler karalamayınca böyle oluyor işte). Neyse efendim, gelin biz Lydia Davis’in öyküsüne gidelim:

Ödön Von Horvath bir zamanlar Bavyera Alplerinde gezmeye çıktığında, patikanın az uzağında bir insan iskeletine rastladı. Anlaşılan uzun bir yürüyüş yapmakta olan bir adama aitti iskelet, sırt çantası hâlâ üstündeydi. Von Horvath neredeyse yepyeni görünen çantayı açtı. Bir kazak ve başka giysiler buldu içinde; küçük bir torbada eskiden yiyecek olan bir şeyler bulunuyordu; bir günlük vardı; ve Bavyera Alplerini gösteren, gönderilmeye hazır bir postakartı. Şunlar yazılıydı kartta: “Çok iyi zaman geçiriyorum.”

***

Bu hafta duyduğum, okuduğum ve hoşuma giden sözler, sözcükler:

Falan filan Inter Milan: Falan filan’ın afillisi.

Kesene Hızır uğrasın!: Kesene bereket’in afillisi.

Şekerrenk: Eskiden beri dost olan iki kişinin aralarındaki dostluk ilişkisinin bozuk olduğunu, bozulduğunu belirtmek için kullanılır. Mış.

Örnek cümle: “Vergi kâtibi ile de araları şekerrenk olmuştu.” E. E. Talu

Hemağuş: Murathan Mungan’ın hazırladığı Tren Geçti adlı seçkiyi Dost’ta karıştırdım geçen gün. Hüsnü Arkan’ın öyküsünde (Nisa) rastladım bu sözcüğe. Sarmaş dolaş, kucak kucağa olmak gibi bir anlamı varmış.

22.Temmuz.17

İş Bankası Kültür Yayınları arasında yayımlanan Gezindim Boş Odalarda, Sevim Dabağ’ın bir çalışması. Sevim Hanım, birkaç (erkek) şairin eşleriyle görüşmeler yapmış. İki gözüm Salâh Bey’in eşi Jale Hanımla da görüşmüş. Keyifli, yararlandığım bir söyleşi okudum, sağ olsun. Ve fakat söyleşinin bitimine eklenen Salah Birsel biyografisine göz atınca gerçekten dumur oldum. İki başlık (Yaşamıve Eserleri) altında bazı bilgiler verilmiş Salah Beye dair. Eserleri kısmında; bazı kitapların adı yanlış yazılmış (Kikirikhane, Rumba Rumba), hiç olmayan kitap adları uydurulmuş (Hacivat Günlüğü ve Keloğlan), harf hataları var (Doğrusu Kuşları Örtünmek olan günlük, bir yerde Kurları Örmek, başka bir yerde de Kuşlar Örtünmek olarak yazılmış). Bazı kitapların, parantez içinde, yayım tarihleri verilmiş, bazılarının ise –nedendir acep– verilmemiş. Bazı kitapların yayım tarihleri yanlış verilmiş. En kötü hazırlanmış internet sitesinde bile daha az hata içeren biyografilerini bulabilirsiniz Salâh Birsel’in. Biyografinin eksikleri çok; söz gelimi, kitabın ilk basımı 2011 yılında yapıldığı halde, Salah Bey’in günlüklerinde en son Nezleli Karga’nın adı geçmiş. Oysa Nezleli Karga’dan sonra yayımlanan üç günlüğü daha var Salâh Bey’in. Salâh Bey Tarihi’nde de hakeza. Sevim Dabağ’a göre Salah Bey Tarihi tek kitaptan oluşuyor. Felaket. Ve fakat bununla da bitmiyor ki!

Yaşamı bölümünde şöyle bir cümle var: “Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday ile ‘Garip’ akımını kurduktan sonra gruptan ayrılarak kendine özgü şiir yapısını kurdu (1955).” Bu o kadar vahim hatalar içeren bir cümle ki neresinden tutup neresini düzeltmeli, insan şaşıyor. Cümleyi ilk okuduğumda kendimden şüpheye düşüp kütüphanemdeki iki sağlam antolojiyi (Memet Fuat’ın ve Orhan Kahyaoğlu’nun hazırladığı) yere indirip ilgili bölümlere bir kez daha baktım. Belki, Salâh Bey’in şairliğinin ilk yıllarında (ilk şiir kitaplarında) Garip akımından bazı bakımlardan etkilendiği söylenebilir. Belki. Ve fakat Salâh Beye Garip akımını kurdurmak küçük bir hata değil. Yine aynı cümledeki “…kendine özgü şiir yapısını kurdu (1955)” kısmı ise ayrı bir vahamet. Böyle bir şey varsa, hangi kitabıyla kurdu, 1955 yılında ne oldu da “kurdu” kendi şiir yapısını? Sevim Dabağ’a bakılırsa, Salâh Bey’in 1955 yılında yayımlanan bir şiir kitabı yok!

İş Bankası Kültür Yayınları gibi iyi kitaplar basan bir yayınevinin böylesine bir özensizlik göstermesi can sıkıcı. Umarım (eğer kitabın yeni basımı yapılırsa) bu hataları düzeltirler.

23.Temmuz.17

Bugün CerModern’deki Bedri Rahmi Eyüboğlu sergisini gezdik: Sevmek Güzel Meslek. Geçtiğimiz kış aylarında İzmir’deydi bu sergi, oradaki adı Sevmek Güzel Meslek Reis idi. Ankara’ya gelirken Reis düşmüş yolda. Gelini Hughette Eyüboğlu’nun demesine göre; Bedri Rahmi, çok yakın dostlarının bile adlarını hatırlamakta sıkıntı çektiği için herkese Reis diye hitap edermiş. Nazım’ın şiirlerini okuduğu kayıtta da (onu da Hughette hanım sayesinde dinlemiş olduk) Nazım’a “Reis” diye seslendiğini duyarız Bedri Rahmi’nin. Ezcümle; serginin isminde Reis dursaymış keşke…

Sergide Bedri Rahmi’nin resimleri, diğer işleri, özel eşyaları var. Daktilosu, radyosu, diploması… Kendine verdiği yemini, son resmi… Nam-ı diğer Karadut’un (Mari Gerekmezyan’ın) yaptığı Bedri Rahmi büstü de var. Bedri Rahmi’nin Yahya Kemal ve Aşık Veysel resimleri görmeye değer. Sonra, Aşık Veysel’in ona yazdığı mektup… Kapanmadan gidin ziyaret edin, görün derim Reis’i!

042ff-20316816_1616054711746487_1848808914_o

Bedri Rahmi, Türk edebiyatının en önemli, öne çıkan şairlerinden biri olmayabilir belki ama epey şiiri var. Yalın, halk kültüründen devşirerek kurduğu şiirlerinden bazıları da oldukça popüler. Orhan Kahyaoğlu, Modern Türkçe Şiir Antolojisi‘nde “1940-1960: Garip’ten Etkilenen Şiir, Şairler ve Diğerleri” alt-başlığı altında değerlendirir Bedri Rahmi’yi: “…1930’lardan itibaren şiir dünyasında adını duyurmaya başlayan Bedri Rahmi Eyüboğlu, bu yirmi yılda, başlarda Garip’in etki alanında dolaşsa da, Anadolu’nun renkleri, motifleri ve halk kültüründen kıyasıya yararlanıp ilginç bir şiire yönelmiştir. Bu kaynaklardan hareketle ilginç sesler, ritimler yakalamıştır şiirlerinde. Farklı biçim arayışlarında bulunmuştur. Şair, 1945’ten sonra bir nebze daha farklılaştırır şiirini. İlginç tasvirlerin yanında, doğa ile insanın birliği ve çatışmaları şiirinde iç içe geçmiştir. Kendine has bir toplumsalcı şiir ortaya çıkarır Eyüboğlu. Şiirinin tüm dokusunda, halkçı bir yan, doğa tutkusu hissedilir.”

Şiirlerinden bir tanesini, son albümünde şarkılaştırmıştı Hüsnü Arkan: Bölüşmek Şart

9 Aralık 1967 tarihli, Reis’in sağlığında yayımlanmamış şiirlerinden biri olan Şart, şarkıda olmayan şu dizelerle bitiyor:

Bir sinede bir çift meme
Bölüşmek şart.
Bir koltukta iki karpuz
Bölüşmek şart.
Bir taşta iki kuş
Bölüşmek şart.

Hepimize yetmiyor mu şu mavi
Bölüşmek şart.
Ya öteki renkler?
Öteki renkler aslan ağzında.
Yeşil kimin yeşili?
Canım yeşil, rezil ettiler seni, rezil
Ya toprak rengi?
İstersen bölüşme!…

Onur Çalı