Kitabı Çıkmış Bir Arkadaşlarını Çok Sevenler
Bunlar, o yazar arkadaşlarını yerlere göklere sığdıramadıklarından, sırf ona yer açmak için yani, arkadaşları dışında kalan herkesi, her metni tu kaka edebilirler. Ender durumlarda, yalnızca arkadaşlarını övmekle yetinirler.
Arkadaşı Olmadığı Halde Bir Yazarı Çok Sevenler
Bunlar da bir yazar seçip onu göklere çıkarırlar. (Gökler çok kalabalık, yer kalmadı göklerde.) Hakkında yazdıkları yazarı (aslında o yazarın metinlerini sevdiklerini söylerler) sevdiklerini biliriz. Ve fakat neden sevdiklerini bir türlü öğrenemeyiz. Söz gelimi, “farklı” bir dil kurduğu söylenen bu yazarların nasıl bir “farklılık” yarattıklarını açıklayıp gerekçelendirmez bu yazıları yazanlar.
Bir Yazara Çok Pis Gıcık Olanlar
Bunların yazdıkları yazılar da üstteki maddede anlatılanlarla çok benzerlik gösterir. Yöntemleri, mesnetsizlikleri aynıdır. Tek fark: amaç göklere çıkarmak değil de yerin dibine sokmaktır.
Bir Yazara Hayranlık Duyanlar
Hayranlık duydukları yazarın metinlerini övmek yetmez bunlara. Yazarın edebiyat dışı aşırılıklarını, hatalarını, yanlışlarını bile edebiyatı kullanarak (ya da edebiyat yoluyla) savunmaya kalkarlar. Öyle ki yazar bile kendini bunlar kadar savunmaz. (Bu daha çok sosyal medya ortamlarında karşılaşılan bir olgudur.)
Sınıfın Çalışkan Çocukları
Bunlar ortaokuldaki çok düzgün, çalışkan, düzenli tertipli, edepli arkadaşlarımızı hatırlatır bize. Yazdıkları yazılar düzgündür, yanlışsızdır, iyi çalışılmıştır ve fakat tadı tuzu yoktur.
Dümdüzler
Bunlar da ele aldıkları kitabı öykü öykü anlatırlar. Kitapta, diyelim 24 öykü varsa da fark etmez onlar için. Bu öykülerin hepsindeki “olayları” özetlerler. Bu yazılar genelde uzun olur, sonuna kadar dayanamazsınız.
Okumadan Yazanlar
Hakkında kalem oynattıkları kitabı okumamışlardır. Ya da kitabın tamamını okumamışlardır. İşbu nedenle, yazarın hayatına (özel-kamusal) dadanırlar. Yazarla yapılmış söyleşilerden alıntıları bolca serperler yazılarına. Kitabın arka kapak yazısını bile, bir biçimde, kullanırlar yazılarında.
Çok Bilmişler
Bunlar da yazılarında ne kadar çok şey bildiklerini göstermeyi pek severler. Foucault, Lacan, Derrida’lı cümleler havada uçuşur. Hakkında yazdıkları yazar, bunların yazısını okuduğunda “La ben neymişim böyle!” diyecektir. Mutlu olacaktır garip.
Bi Alex Değil’ciler
Bunlar ısrarla elmayla armudu toplamaya çabalarlar. Edebiyat tarihini bilmeden; eserin ortaya çıkış koşullarından, dönemin sanat anlayışından, değer yargılarından ve beğenisinden bihaber olarak atıp tutarlar. Yeni yazmaya başlayan bir yazarı bösböyük bir yazarla kıyaslayacak kadar da tıynetsizdirler: “Şimdi yaani aynı konuyu Marquez de (Gabo bile diyebilir bunlar) yazmış ama nasıl yazmış, bi de bizimkine bak!”
Abi O Çok Bozdu’cular
Yazarı kendisiyle bile kıyaslayıp, bir müzik grubu ya da şarkıcı hakkında konuşur gibi, şöyle şeyler söyleyebilirler: “Falanca yazar artık eskisi gibi yazmıyor abi, nerde o eski kitapları!”
Politik Doğrucular
Bunlar yazılarında söylemlerinde “politik doğruculuğa” her şeyden fazla önem atfederler. Bazı metinlerdeki sapmalar onları korkunç derecede rahatsız eder ve bu durum, onları metnin tüm olumlu yanlarını görmek konusunda kör eder. Ya hep ya hiççi bir tutum takınırlar. İyi niyetli ve bilinç doludurlar ve fakat edebiyat biraz da (bazen de) doğruluktan sapmaktır, bunu gözden kaçırırlar.
Abiciler, Kızkardeşçiler
Bunlar bazı değerleri, edebiyattan daha çok sahiplenmişlerdir. Kızkardeşlik, biladerlik, abicilik (abicimcilik), ustam benimcilik ön plandadır. Metin değil; yazarın (etnik) kimliği, siyasi duruşu, aktivistliği, (toplumsal) cinsiyeti, sosyal sorumluluk projelerindeki konumu önemlidir.
Gülümsemekten Jim Carrey’ye Benzeyenler
Bunlar edebiyatın e’siyle uğraşan herkese gülümseyip mavi boncuk dağıtırlar. O kadar çok gülümserler, bu sayede çene kasları o kadar çalışır ki Jim Carrey’in o güzelim gülüşüne rakip çıkacaklardır nerdeyse. Sosyal medyada birbirlerini, haklarında yazdıkları yazarları (bunlar da ileride onlar için yazılar yazacaktır elbet) similey manyağı yaparlar. Emojiler konusunda yaratıcıdırlar ve sınır tanımazlar; öpücüklü kalp, balonlu kız çocuğu, sevimli kelebek, mor kalp, gülen ağaç ya da buna benzer emojileri kullanmakta ellerini korkak alıştırmazlar. Kimbilir, edebiyat tarihine bu yolla yapacakları katkılar, yerini ve değerini gelecekte bulacaktır belki de.
ve… İyi ki Varlar
Bunlar azınlıktadır. İsimlerini bir dergi kapağında ya da edebiyat sitesinde görmeyi, belki herkes kadar, seviyor olabilirler ama birincil amaçları bu değildir. Daha ziyade edebiyatı severler. Ele aldıkları yazarlara, kitaplara suhuletle, rikkatle ve sükûnetle yaklaşırlar. Birilerinin ağzının payını vermek için çırpınmaktan ziyade konuşamayanların, gölgede kalmışların, susturulmuşların payını gözetirler. Bazen bir kazaktan, kol düğmesinden, anılarda kalmış bir akşamdan ya da bir ders ortamından edebiyata yürürler. Onlarla birlikte biz de yürürüz. Küçük şeyler öğreniriz, küçük ama derin. Belki bu derinlik herkese çekici gelmediği için değerleri çok bilinmez. Olsun varsın. İyi ki varlar, iyi ki yazıyorlar.
Ozan Çororo
Hay yaşayın siz. Haklarında yazı üstüne yazı çıkanlar olma ümidiyle… 😉