Edebiyat ortamımız, ülkemizin diğer ortamlarından farklı değil. Yani, kaos hakim. Çok fazla kitap yayımlanıyor, eleştiri yok denecek kadar az ve sair. Bunlar hepimizin bildiği şeyler. Ve fakat ne şekilde, nasıl olursa olsun ilk kitabın heyecanı da ayrı. Hem, kağıt oyunu oynayanlar bilir; ilk elin günahı olmaz. İlk kitaplar da, tıpkı sonrakiler gibi, kusurlarıyla güzeldir. Kendimize ait, bize kendi yolumuzu açacak güzel yanlışlarımız olmazsa ne anlamı var yazmanın?

Bu ve benzeri düşüncelerden hareketle ilk kitaplarını çıkarmış yazarlarla söyleşi yapma fikri gelişti. İlk kitabını çıkarmış her yazara sorulabilecek ortak sorular belirlemeye çalıştım. Samimiyetle sorulan sorulara verilecek sahici cevaplar, belki, ortak dertlerimizi anlamaya, birlikte düşünmeye vesile olur. Hiçbir şey olmasa bile, bir yazar dostumuzun ilk göz ağrısının heyecanını paylaşmış oluruz.

cc02b-25

Kitapsız bir hevesli olmaktan kitaplı bir yazar olmaya giden süreç nasıl gelişti?

Öncelikle çok teşekkür ediyorum söyleşi için. Klişe olacak belki ama okumayı öğrendiğim günden beri düzenli olarak okurum. Lise yıllarımda şiir yazardım gençliğin verdiği coşkuyla. Bir de kitap dosyası hazırlamıştım, Kemalettin Tuğcu kitaplarına benzer. İki yıl kadar sonra oturup baştan okumaya karar verdim. Kendimi çok kötü hissetmeme neden oldu. Çocukça duyarlılıkla yazılmıştı, kimse okusun istemiyordum. Kış mevsimiydi ve ortada harıl harıl yanan bir soba vardı. Kapağını açtım ve dosyayı alevlerin arasına bıraktım. İş, güç, annelik derken zaman hızla geçti. Yazdıklarımın kül oluşunu izlemenin verdiği güvensizlik otuz iki yıl sonra engel olamadığım bir yazma isteğine dönüştü. Yazmalıydım ama nasıl? Kafamda roman yazma fikri vardı. Bir arkadaşımın tavsiyesi ile belediyenin açmış olduğu yazı atölyesine başladım. Öyküyle ilk tanışıklığım orada başladı. Yıl sonunda yazdıklarım sponsor aracılığıyla bir araya getirilip hemşire meslektaşlarıma hediye olarak dağıtıldı. Motivasyon için iyi bir fırsattı. Notos’un “Bu resmin öyküsünü yazar mısınız?” bölümünde öykümün kabul görmesi ile kendime olan güvenim iyice arttı. Kitap yayımlatmış kadar mutlu oldum. Bir süre de oradaki atölye çalışmalarına katıldım.

Yazma uğraşını neden başka bir türde değil de öyküde yoğunlaştırdın?

Tamamen tesadüf diyebilirim. Şiir ayrı bir yerde elbette ama başlamak için oldukça geç kalmıştım. Katıldığım ilk atölye roman atölyesi olsaydı belki öykü değil romana yoğunlaşacaktım. İyi ki öyküyle başlamışım.

Yayınevini nasıl belirledin? İlk kitabın yayımlanma sürecinde neler çektin?

Kitap dosyam iki yılda yayınevine gönderilecek hale geldi. İki yayınevine gönderdim, birisi kabul etmedi. Ben büyük bir umutla öbür yayınevinden haber beklemeye başladım. Bu arada Haydarpaşa Kitap Günlerinde Edebiyatistyayın yönetmeni Fatih Ayan’la sohbet ettik. Daha önceden tanışıyorduk zaten. Ona sıkıntılarımdan bahsettim. Sağ olsun. “Hiç dert etme, ne zaman istersen bize gönder,” dedi. Aradan aylar geçti yayınevi dönmedi, telefonla aradım kayıtlarımızda öyle bir dosya yok dediler. Aynı gün Fatih Ayan’ı aradım dosyamı gönderdim. Yayın kurulundan geçtikten kısa bir zaman sonra yayımlandı.

Kitabı yayıma hazırlama sürecinde sana yol gösteren, yardımcı olan bir editörün oldu mu? (Eğer olduysa, editöründen razı mısın?)

Kitap dosyasını hazırlarken atölye arkadaşlarım, grup arkadaşlarım ve hocamdan çok destek gördüm. Yayınevi editörüm Kemal Albayrak dosyamı kısa sürede inceledi yayına hazırladı. Süreçten memnunum.

İlk kitabınla hayatında neler değişti? Neler ummuştun ne buldun?

Çok şey değişmedi aslında. Piyasa koşulları malum, emek her zaman hak ettiği değeri görmüyor. Elli yaşından sonra yazmaya başlayan birisi olarak çok büyük hedef koymadım kendime. Benden geriye bir soluk bir nefes kalsın yeter.

Telifini alabildin mi/alabilecek misin?

Kitap ya da ücret olarak alabileceğim söylendi. Önce ücret fikri cazip geldi nihayetinde kitap olarak almaya karar verdim.

Dergiler için edebiyatın mutfağı denir. Sen salona, misafirlerin karşısına çıkmadan önce mutfakta ne kadar zaman geçirdin?

Yazmaya başlamamdan bu yana üç yıl geçti. Öykülerim Notos, Edebiyatist ve Edebiyat Nöbeti dergilerinde ve internet sitelerinde yayımlandı. Salona çıkmak için uzun süre bekleyecek yaşta olsaydım biraz daha mutfakta kalırdım ancak bu lüksüm yok ne yazık. Yaşlandıkça zaman pahalanıyor.

Kitabın yayımlandıktan sonra yakın çevrenin ve ailenin yazmak/okumak uğraşına bakışları değişti mi? Yazıyla ilişkinde ciddi olduğuna ikna oldular mı? Kitap sana bu anlamda bir özgürlük alanı ya da dokunulmazlık zırhı kazandırdı mı?

Eşim, çocuklarım karar verdiğim andan itibaren hep destek oldular. İstediğim şeyi başarma azmimi bilir beni tanıyan herkes. Şimdi mutluluğumu paylaşıyorlar.

Peki, bundan sonra?

Son nefesime kadar yazmaya, okumaya devam edeceğim. Öykü içime doğup beni yaz dediği zaman karşı koymak mümkün değil. Bu arada romana başladım. Öykü ve roman ikisi bir arada yol alacak.