23.Mart.18

Öykülem dergisinin 11. sayısında (Kış 2018) Tıpkı Basım başlığıyla Orhan Veli’nin bir hikaye çevirisi yayımlanmış: “Yaşasın Aşk”

Çeviri ilkin Vatan’da, 17 Kasım 1952 tarihinde yayımlanmış. Öykülem ekibi de bu güzel hikayeyi tekrar yayımlamış, tıpkı basımıyla.

Vatan’da yayımlandığında hikayenin yazarı belirtilmemiş, yalnızca “Türkçeye çeviren: Orhan Veli” notu var. Öykülem ekibi de bir not düşmüş: “Öykünün yazarı kim, bilmiyoruz!”

Orhan Veli çevirisini okuyunca hatırladım. Öykü aslında William Saroyan’a ait. Memet Fuat’ın seçip çevirdiği Saroyan öykülerinden oluşan “Yoksul İnsanlar” (Adam Yayınları) kitabında yer alıyor öykü. Nedir, Memet Fuat “Aşk Bana Göre Değil” adıyla çevirmiş öyküyü.

Memet Fuat çevirisi gayet iyi ama şeytan dürtüyor işte, öykünün aslını bulup bir de ben mi girişsem çevirisine acaba!

24.Mart.18

CerModern’deki “Dizelerin Renkleri” sergisini gezdik bugün. Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Özdemir Asaf, Orhan Veli, Cemal Süreya, Birhan Keskin, Hulki Aktunç, İlhan Berk ve daha birçok şairin (toplamda 37 şair) el yazması şiirleri ve Zafer Gençaydın, Ali Kotan, Onay Akbaş, Devrim Erbil, Gören Bulut, Metin Yurdanur, İbrahim Örs, Hanefi Yeter, Habip Aydoğdu, Filinta Önal gibi 37 ressam ve heykeltıraşın bu şiirlerden yola çıkarak yaptıkları eserler sergileniyor. Biz son günü diye gittik ama 15 Nisan’a kadar uzatılmış sergi. Vakti olanlara öneririm. Üstelik, hiç hesapta yokken, d Grubu sergisini de görmüş olduk (ki o da 30 Mart’a kadar uzatılmış).

d Grubu sergisi başka bir mevzu ama şu kadarıyla yetinelim şimdilik, Peyami Safa’nın yazdığı manifestodan bir tutam sarkıtalım buraya, dursun: “Söze ve nazariyeye düşmeyelim ve buyurun sergiyi gezelim. Eğer orada bizim görüşümüze tıpatıp uyan bir eser varsa kötüdür. Çünkü aynı şeyi görme hassası, aynada, fotoğrafta ve öküzde vardır. Bizim gibi görmeyen d Grubu’nun gözlerinden öperim.”

Hamiş: Peyami Safa’nın bir parçasını aktardığımız manifestosu, Londra’da Penguin Books’un Modern Classics serisi kapsamında yayınlanan “Why Are We Artists?” başlıklı kitabına alınmış. Bu kitap, 1909 ve 2012 yılları arasında yazılmış ve dünya sanatına yön vermiş olan 100 manifestoyu bir araya getiriyormuş.

4b98a-foto25c4259fraf0315

Latif Sözcükler (Sanki Latif Olmayanı Varmış Gibi): Kerime, şvester, fırdolayı, görmezlenmek, kınalı yapıncak, temayüz, mesadet, kesret, kebe, sine, akabinde, müteakip, tebelleş, büzüktaş, matrak, cıvık, lalezar, ketum, merkep, mertek, pörtlek, çöküntü, uğunmak (uğuntu?), kerte, katre, şavkarmak, vitray, ikona, ikonoklast, muştu, hilti, kasatura, zorba.

25.Mart.18

Füruzan, Gül Mevsimidir… Nerden başlasam, nasıl anlatsam! Belki önce “tür”ünden başlayabiliriz. Gül Mevsimidir öykü mü, uzun öykü mü, novella mı? Bana sorarsanız, novella. Hoş, novella’yla uzun öykü arasında tam olarak ne fark var, bilmiyorum ama novella’yı daha romanımsı bir şey olarak düşündüğüm için buna varıyorum. Cahillik işte.

Füruzan’ın bu novellası, Erdal Öz’e ithaf edilmiş. Çünkü olaylar şu şekilde gelişmiş: Erdal Öz, Gül Mevsimidir’in de içinde olduğu Kuşatma adlı kitabı beşinci basımına hazırlarken bunun “olağanüstü bir uzunöykü” olduğunu düşünmüş, açmış telefonu Füruzan’a ve Gül Mevsimidir’in ayrı bir kitap olarak basılması önerisini getirmiş. Füruzan da kabul etmiş ve 1985 yılından itibaren ayrı bir kitap olarak basılıyormuş Gül Mevsimidir. Kitabın sonunda Erdal Öz ve Füruzan’ın kısa bir sohbeti var. Erdal Öz soruyor, Füruzan yanıtlıyor. Erdal Öz, aslında ehemmiyeti olmadığını bilerek, sırf Füruzan’ın ne kadar iyi bir yazar olduğunun altını çizmek için soruyor bence, diyor ki Mesaadet Hanım’ın yaşamınızda bir karşılığı oldu mu? diyor ki (novellada geçen mekanlardan) İzmir’de yaşattığınız o ortamı, bahçeleri köşkü de mi görmediniz? diyor ki bu uzunöyküyü, belki de ilk kez, yaşamınıza bu kadar uzak ve bu kadar yabancı bir çevrede oluşturmuşsunuz… Kastettiği şey, Füruzan’ın, yarattığı soylu ve zengin Mesaadet Hanımefendi karakteriyle aynı sosyo-ekonomik sınıftan gelmiyor oluşu aslında.

Bizim edebiyatımızda ve genel olarak kültür yaşantımızda gerçeklere dayanmak, tanıklıklara dayanmak fetişi vardır. Koskaca adamların, kadınların kurgunun, yaratma gücünün ne olduğu hakkında zerrece fikirleri yoktur sözgelimi. Edebiyatın dışında olanlar için mazur görülebilir bu bilisizlik. Nedir, edebiyat içre insanlar da bu yanlışa düşebiliyorlar. Özellikle Orhan Pamuk’un Kars’a gidip (vurgulu) Kars’da geçen bir roman yazmasından sonra pek bir moda oldu bu iş: Yazacağınız mekana gidip görmek ve öylece yazmak. Bunu da özellikle belirtmek. Sanki bu yazdığınız metne bir fevkaladelik katacakmış gibi… Oysa yazıyla, edebiyatla iştigal eden herkes bilir ki yazarın yazacağı karakterleri gerçekten tanımış olmasının, mekanları gerçekten gidip görmüş olmasının ya da yazarın yaşının, sosyo-ekonomik konumunun zerrece önemi yoktur. Bana sorarsanız, bir önemi ya da etkisi varsa bile, bu okuru zerrece ilgilendirmez. Okur metne bakar, iyi bir metin gönendirir okuru. Yazarın yazma sürecinde nasıl çalıştığı, nerelere gidip geldiği, kimlerle konuştuğu konu dışıdır. Ancak edebiyat magazinin konusu olabilir.

Ezcümle: Füruzan’ın bu novellasını (uzunöyküsünü, öyküsünü, romansını, kısa romanını, her ne ise onu) okuyunuz derim. Güçlü bir yazarın, çok katmanlı, çok boyutlu bir “şeyi” nasıl ustaca hikaye ettiğine tanıklık edeceksiniz.

Novella ne mi anlatıyor? Konusu ne mi? Özetleyebilir miyim? HAYIR!

Söz, Erdal Öz’ün sorusuna verdiği yanıtla Füruzan’ın: “Gül Mevsimidir’i özetlemek, dediğiniz gibi elbette güç. Pek çok sanat yapıtı gibi. Sayıların buyurganlığı ve her şeye evet denilen bir zamanın insanlarıyız biz. Ve neyse ki sanatı özetlemek bunların hep dışındadır. Ancak sanat, olaydan çok, olayın etkileyip değiştirdiği insanı gösterebilir.”

Hamiş: Okurken, bitirdikten sonra sözlerini şöyle deforme ettiğim türkünün sözleri dolaştı benim içimde:

Gül kuruttum gül kuruttum
Yâri mazimde uyuttum

***

Ufuk Akbal’ın Sağcılık Şiirleri’ni bulup okuyamadım, geç kaldım, baskısı tükenmiş. Yeni kitabı çıkmış bu arada, onu bulup okuyabildim: Ormanları Hayvanlardan

Bebeğin doğuşundaki yalınlık vaad ediliyor rakuna
Fek’at sanatça fek’at güzelce
Feda edemezsiniz ceylanları, kaplumbağaları düşününce
Minik benekli ve bıyıklı hayvanatı
Sen yaralanırsın, onlar da
Sen yaralısındır, onlar da

Kitabın yayıncısı Dünyadan Çıkış Yayınlarına not ya da geç kalınmış temenni: Punto keşke biraz daha büyük olsaymış.

***

A. Barış Ağır da uzun süredir okumak istediğim bir şairdi. Ancak fırsat bulabildim. Yeniden Dünya adlı dördüncü kitabı Heyamola Yayınlarından çıkmış:

evlerimizi
ve bahçe çitlerimizi düşledik
gece partilerinde esrar kokan ağızlarımızla
prag’ın karlı köprüleri altında
hiç olmamış sandığımız sevişmeleri
bilardo, tavuk kroket, şampanyalar
uyumadık hiç çıkmadık sığınaklarımızdan
ağzımızdan çıkan dumanlar gibi
hepimiz herkesin
candan geçmiş ateşleriydik
düşündük bütün bunları yazlar gelip geçerken
yakılan kütüphaneleri
ve donmuş nehirlerde
kızakların takır tukur seslerini işittik
yaz gelip geçti binlerce kez
binlerce kez bir savaş alanı gibi
dünya kamp ateşleri ve kulelerle çevrili iken

***

Şu notumuzu da sarkıtalım buraya: Büyük yayınevlerinden çıkanlar müstesna, şiir kitaplarını kitapçılarda bulmak çok zor. Mecburen internet kitapçılarına müracaat ediyoruz. Öykü kitaplarında da durum pek farklı değil aslında. Keşke böyle olmasaydı. Bugün, şiir ve (kısmen) öykü okurluğu inatçı bir bilinç ve sabırlı bir heves gerektiriyor. Böyle.

***

musica

Yasak Helva yeni şarkı yayınlamış: Gardrop Fuat. Dinlemek için buradan yakınız.

Onur Çalı