e0080-claire

İrlandalı yazar Claire Keegan’ın öykü kitabı Mavi Tarlalardan Yürü, çağdaş öykünün başarılı örneklerini Türkçeye kazandırarak bizi yeni öykücülerle tanıştıran Yüz Kitap tarafından, Duygu Şahin çevirisiyle yayımlandı. Duygu Topçu’ya ait olan kitabın etkileyici kapak illüstrasyonu, edebiyat açısından da son derece verimli olan uçsuz bucaksız yemyeşil İrlanda topraklarını simgeliyor sanki. James Joyce, Oscar Wilde, Samuel Becket, William Butler Yeats, Bernard Shaw bir çırpıda aklımıza gelen İrlandalı edebiyatçılardan. Kimi zaman İngiliz edebiyatına dahil edilseler de aslında İrlanda kökenli olan bu yazarlar zincirine 1968 doğumlu Claire Keegan’ı da ekleyebiliriz. Çağdaş İrlanda edebiyatının sıkı öykücülerinden biri olan Keegan, İrlanda’da bir çiftlikte büyümüş. Bu çocukluk yıllarının yazarın üzerinde güçlü bir etkisi olmalı ki yazarın hazine sandığında hayvan yetiştiren, doğayla cebelleşen çiftçiler, çiftliklerde yaşayan kadınlar ve çocuklar var.

Yazar öykülerinde İrlanda kırsalında dar bir çevrede yaşayan, yaşam koşulları enikonu belirlenmiş insanları anlatır. Bu insanların duygusal boşluklarını gidermenin neredeyse bir yolu yoktur. İnancından şüphe duyan rahipler, köy yaşantısına sıkışıp kalmış kadınlar, kadınsız erkekler, batıl inançlarının çevresinde bir hikaye oluşturmaya çalışan sıradan insanlar Keegan’ın öykü kişileridir. Mavi Tarlalardan Yürü’de yer alan öyküler birden fazla okumayı hak edecek ölçüde çok katmanlı. Bu çok katmanlı okumalara açık öyküler, farklı bakış açılarından da ele alınabilir.

Claire Keegan pek çok öyküsünde ailenin arızaları üzerinde düşünmeye çağırıyor okuru. Aile kurumunun çoğu zaman zorunluluktan kurulan ve sürdürülen, boğucu, kısıtlayıcı ve hatta kimi zaman zararlı bir ilişki biçimine dönüştüğünü hissettiriyor. Genç bir adamın, annesi ve annesinin yeni kocasıyla geçirdiği birkaç saatin anlatıldığı Su Kıyısında adlı öykü, aile kurumunun neresinden tutarsan elinde kalacağını düşündürüyor okura. Bu öyküde yazar, karı koca ilişkilerinden, çocuklar ve ebeveynler arasındaki hiyerarşiden yola çıkmış ama yalnızca bunları anlatmakla kalmamış. Öyküyü bir başka planda inceleyecek olursanız homofobiden tutun da çocuğun büyükannesinden söz ettiği bir anı üzerinden ucu feminizme dokunan çıkarımlar yapabilirsiniz.

Kitabın ikinci öyküsü Ayrılık Hediyesi de aile meseleleri etrafında dönen bir öykü. Yazar, birbirlerine tahammülleri kalmamış aile üyelerinin çıkışsızlıklarına ve mutsuzluklarına ensest olgusunu da ekleyerek etkileyici bir öyküye imza atıyor.

En uzun ve etkileyici öykülerden biri olan Korucunun Kızı insanın kendine hapishane inşa etmeyi neden istediği üzerine düşündürdü beni. Öykünün kadın kahramanı Martha, mutsuz olacağını hissetmesine rağmen karşısına çıkan ruhsuz çiftçiyle evlenir. Bu da belki geleneksel kodların sezgilerimizi, rasyonel düşünme kalıplarımızı dumura uğratacak denli güçlü olduğunu gösteriyor. Martha mutsuz yaşantısında bir anlık mutluluğu yakalamak için birlikte olduğu bir çiçek satıcısından hamile kalır. Çocuğu doğurur ve adamı bir daha görmez. Martha komşularına hikayeler uydurup anlatan bir kadındır. Bir gün, komşularını eve toplayıp ihanetinin hikayesini, törensel bir havada ve bir başkasının başından geçmişçesine kurgulayarak anlatır. Kocası da dahil herkes gerçeği anlamıştır ama yaşantılarını bir değişiklik olmadan sürdürürler. Martha direnmenin bir yolu olarak gördüğü hikaye anlatmayı seçerek kendince intikamını almıştır ilgisiz kocasından.

Keegan’ın kahramanları sezgilerinin farkında olan ve kaderlerinin gidişatını hissedebilen kişiler ama buna rağmen hayatlarını değiştirip dönüştürecek güce sahip değiller. Yine pek çoğu katı inançlı kişiler. Mavi Tarlalardan Yürü ve Üvez Ağaçlarının Gecesi adlı öyküler, rahip oldukları için cinselliklerini gizli saklı yaşayan kişilerin çevresinde kurulmuş. Mavi Tarlalardan Yürü öyküsünde sevdiği kadınla birlikte olmak yerine rahipliği seçen genç adamın annesiyle ilgili anısını şöyle anlatır yazar: “Onu zorlamadan rahipliğe teşvik etmişti.” (s. 40) Bu tek cümle öyküde anlatılan pek çok meselenin önüne geçer. Birinin geleceğine iyi niyetle de olsa müdahalede bulunmak, anne baba bile olsanız ne büyük yüktür ve suçtur çoğu zaman.

Keegan, öykülerinin hemen hepsinde insanın hayatının yönünü belirleyecek kararların, bir anlık duyguyla neredeyse tesadüfi bir şekilde verildiğini hissettiriyor ki hayatın kendisinde de karar anları böylesine gelişigüzeldir aslına bakarsanız. Bu yüzden Keegan’ın öykü dünyasının gerçekçi iç ve dış gözlemlerle kurulduğunu söyleyebiliriz.

Mavi Tarlalardan Yürü çağdaş öyküyü bilen, bu konuya kafa yormuş, emek vermiş, yerelden evrensele ulaşmayı başarmış bir yazarın usta işi öyküleri.

Aysun Kara