Arkadaşımın (Erkin) “Ben Cortázar okumaya karar verdim, sence nereden başlamalıyım?” sorusunun ardından gelişen olayların Giresun’un Bulancak ilçesinde yaşayan İhsan Bey’e varacağını hiç tahmin etmezdim. Böyle bir karşılaşmanın, ancak içinde Cortázar geçen bir muhabbet ile gerçekleşebileceğine ise pekâlâ inanabilirdim.
Erkin bana Cortázar okumak istediğinden bahsettiğinde nedense aklıma o an Cortázar’ın “Büyüyen Eller” öyküsü gelmiş olacak ki, Cortázar’ın nasıl bir öykü evreni olduğunu ona anlatmaya çalışırken o öyküden de bahsetmeden edememiştim. Toplu öykülerinin sırayla basıldığını, ilk cildi “Ötekinin Rüyası”nı alıp okumaya başlamasını ve okudukça bana görüşlerini söylemesini tembihlemiştim. Yakın çevrem bilir, arkadaşlarıma bir kitabı okumalarını söylediğimde ya da –hiç sevmesem de– benden bir okuma önerisi istendiğinde rahat bırakmam asla, sürekli tetikte olurum, kitabı okuyup okumadıklarını yoklar, görüşlerini almak için gerek mesajla gerek arayarak, gerek yüz yüze geldiğimizde sıkboğaz ederim. Darlamaksa darlamak! Erkin ile konuşmamızın üzerinden ne kadar geçtiğini anımsamıyorum ama ara ara onu yokladığımda kitabı beğendiğini ve özellikle benim de bahsettiğim “Büyüyen Eller” öyküsünü çok sevdiğini söylemişti. Yine tam anımsayamadığım bir vakitte mesaj gelmişti telefonuma. Erkin’den. Yanılmıyorsam mesajda “Büyüyen Eller” yazıyordu ve bir haber sitesinden kopyalanan haber linki ekliydi. Linke tıkladığımda yüzüme muzip bir gülümseme yerleştiğini hatırlıyorum.
Şöyleydi haber başlığı:
“Dili ve elleri her geçen gün büyüyor”
Haber başlığının altındaki açıklama şöyle devam ediyordu:
67 yaşındaki bir tır şoförünün başına gelen ilginç olayda dili ve ellerinin 10 yılda 5 cm büyüdüğü tespit edilirken alnı, çenesi ve ayaklarının da normal ölçülerin dışına çıktığı öğrenildi.
Dünyada her bir milyonda 4 kişide görülen bu hastalığa “akromegali” deniyor. Giresun’un Bulancak ilçesinde yaşayan İhsan Nizam isimli 67 yaşındaki adam da bu hastalığın kurbanlarından biri oldu. Dili, ağzına sığmayacak kadar büyüyen ve elleri ceplerine girmeyen Nizam, bu hastalık yüzünden evden çıkamaz duruma geldi.
Gelelim Cortázar’ın öyküsüne.
Cary ve Plack adındaki iki kişinin kavgasıyla açılan Büyüyen Eller öyküsü, Plack’ın Cary’ye attığı sağlam yumrukların ve onu yere sermesinin ardından neredeyse bir boksörmüş gibi böbürlenerek yürümesiyle devam ediyor. Bu yürüyüş esnasında elinde bir ağrı hisseden ve bu ağrının kavganın etkisiyle olduğunu düşünen Plack, bir noktadan sonra ellerinin büyüdüğünün farkına bile varmaz. Bir şeylerin yere devrildiğini ve yerde sürüklendiğini fark ettiğinde ise yere doğru bakma ihtiyacı duyar, tam o anda on parmağının da yerde sürüklendiğini fark eder, öykü buradan sonra hız kazanır. Plack’ın elleriyle mücadelesi başlar. Elleri giderek büyümeye devam etmektedir, şöyle der anlatıcı “Elleri Afrika fillerinin kulaklarına benziyordu. Yerlerde sürünen devasa et parçaları.” Plack, acilen hastaneye gitmeye karar verir. Kafasındaki plan, durmadan büyüyen ellerini kestirmektir. Fakat ne otobüse ne tramvaya binebilir büyüyen elleriyle. Bir taksi durdurur, taksicinin yardımıyla güç bela taksiye binip hastaneye gider.
Giresun’daki İhsan Bey’in –Cortázar’ın öyküsündeki Plack’ın aksine– yalnızca elleri değil; dili, ayağı, alnı, çenesi de büyümeye devam etmektedir. İhsan Bey’in vücudu neredeyse yekpare büyümeye devam eder. Fakat öyküde anlatılandan yola çıkacak olursak, Plack’ın elleri devasa boyuta ulaşmıştır ve yürümesini dahi engeller. İhsan Bey’in haberine dair olan açıklamada, ellerini cebine bile sokamadığından bahsedilir, ayrıca doktorlar bu garip vakayla karşılaşınca fotoğraf çekmeden edememişlerdir sanki. Öyküde de Plack, taksicinin parasını ödeyecekken şoföre söyler cebinden para almasını. Çünkü elleri, cebine giremeyecek kadar büyümüş, taksiye bile zor sığmıştır. Ayrıca doktorla ilk karşılaşma anından itibaren, doktorun fotoğraf çekme isteğini okuruz öyküde. Hatta doktor, Pensilvanya’daki Tuhaflıklar Müzesine göndermemiz lazım fotoğrafları, der. Ayrıca işlerinin kesat olduğu gazeteci kayınbiraderine bu haberi vermek ister. Bu olayın haberiyle iyi para kazanma ihtimali olduğundan bahseder. Doktorun bu tekliflerini okuduktan sonra, İhsan Bey’in elleri ve diliyle verdiği pozları görünce öykü hareket etmeye başlıyor zihnimde. Yazı da harekete geçiyormuş anlaşılan. 1937’de Arjantin’de –o yıllarda Cortázar Arjantin’de yaşamıyor da olabilir– yazılan bir öykü, 2019 yılında Giresun’da harekete geçebiliyor. Ne diyelim, o nefis kitap başlığından ilhamla: Öykülerden Kurtulabileceğinizi Sanmayın!
Hamiş: İhsan Bey’in ameliyat olacağı ve normale dönme ihtimalinin yüksek olduğundan bahsediliyor farklı haber sitelerinde. Geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Furkan Pişgin