Nitelikli yayıncılık yapma uğraşında olan yayınevlerini daha yakından tanımak için başlattığımız dizimizde konuklarımız, MedaKitap Yayın Yönetmeni Ali Hikmet Eren ve Yayın Danışmanı Serdar Aydın.

MedaKitap ne zaman, kimler tarafından kuruldu?
Yayınevimiz 2015 yılında bir dizi toplantı ve gerekli paranın toplanmasının ardından, 2016 yılında Gökhan Tok, Serdar Aydın, Ali Hikmet Eren, Esme Aras ve Murat Darılmaz tarafından, ki bu kişiler aynı zamanda yayın kurulu üyeleriydi, kuruldu. Sonradan yayın kurulunda bazı değişiklikler oldu. Özer Aykut şiir editörü, İlker Ülgen öykü editörü ve Kerem Şahinboy da sanat danışmanı olarak görev yapıyor.
Hulki Aktunç’un “yeni” yazarlara sorduğu gibi soralım: Yayıncılık dünyasında nasıl bir eksiklik gördünüz ki MedaKitap’ı kurmaya karar verdiniz? Bununla bağlantılı olarak, yayınevi politikanızı nasıl tanımlarsınız?
Açıkça söylememiz gerekirse şiire yapılan haksızlıklara karşı bir duruş sergilemek, amiyane tabiriyle ayağa düşürülmüş şiir ve şiir yayıncılığı olgusuna değer üretmeyi odak alan farklı bir yaklaşım sergilemek başat amacımızdı. Sonrasında bu amacımız edebiyatın bütün türlerine, felsefe ve sanat kitaplarına yönelerek genişledi. Ancak başat vurgumuzun, yineleyecek olsak da “değer üretmek” olduğunu söyleyebiliriz. Bu üretimi samimi ve sahici bir çabayla, derinlikli araştırmalar yaparak, dilimizde olmayan şair, yazarları bulup onların verimlerini okurlarımıza sunarak yapmaya çalışıyoruz. Bu anlamda çeviri edimi en önem verdiğimiz konulardan. Başta Sevgili Tozan Alkan olmak üzere İlyas Tunç, Recep Nas, Damla Gürkan Anar gibi kıymetli çevirmenlerle çalışıyoruz. Kadın şairler için pozitif ayrımcı bir tavrımız var. Sözgelimi Arjantinli Alfonsina Storni, Güney Afrikalı Ingrıd Jonker dilimize kazandırdığımız iki önemli şair. Ayrıca öykü alanında Ernest Hemingway’in “usta” saydığı Stephen Crane, felsefede ülkemizde hiç tanınmayan ve Beethoven’in Odası’nda intihar eden Otto Weininger gibi adları da dilimize kazandırdık. Sohrab Sepehri’nin kendi tümcelerinden oluşan hatıratı da bir başka özel kitabımız. Bir diğer pozitif ayrımcı tavrımız ise Ankaralı sanatçılara yönelik. Yayınevimizi tanımlarken “bozkır dikeni” tamlamasını sıklıkla kullanıyoruz. Bu anlamda bozkırın kadim şairleri, yazarları, sanatçıları her zaman ilgi alanımızda. Örnek vermek gerekirse Ankara’da yaşamayı seçen ve 50 yıldır atölyesinde resim üreten Tayyar Eren için sanatını kritik eden ve sanat serimizin de ilk kitabı olan Hakikat ve Görünürlük adlı kitabımızı geçen yıl yayımladık. Ayrıca İstanbul’da yaşasa da bir Ankaralı ve bozkır dikeni olan, Death Metal müziği ve resim yapan Kerem Şahinboy’un iki kitabını bastık. Yine Ankara’nın ve ülkemiz felsefe dünyasının saygın isimlerinden Ahmet İnam için bir kitap yayımladık. Şimdilerde Ankaralı bir fotoğrafçının karelerini irdeleyen bir sanat kitabı daha hazırlıyoruz. Özetlersek, değer ürettiğine inandığımız herkes bizim ilgi alanımızda.
Piyasa koşullarının çetin olduğunu biliyoruz. Karşılaştığınız başlıca zorluklar neler? Bunlarla nasıl mücadele ediyorsunuz?
Şunu belirtmek gerekiyor ki, sonuçta bir “butik yayınevi”yiz. Hepimizin yaşamlarımızı sürdürmek için çalıştığımız başka işlerimiz var. Yani yayıncılık asıl mesleğimiz ve tam zamanlı bir uğraş değil. Kimileri azımsayabilir ama, 3 yılı aşan, 4. yılına girmek üzere olan bir yayınevi için 40’a yakın kitap yayınlamak bizim için gurur verici bir olay.
Kağıt fiyatlarındaki oynaklık, dağıtım ve kitapçılarda popüler kitaplar yüzünden işgal edilmiş raflarda ve vitrinlerde yer bulamamak en önemli meseleler. Ama bu konularda da belki şanslıyız ve bozkır dayanışmasının bir sonucu olarak yarattığımız ortak bir enerji var. Mesela birlikte çalıştığımız Kıta Dağıtım, Karizma Ajans ve kitap tanıtımları başta olmak üzere, çeşitli etkinliklerimizde bizi sonsuz enerjileriyle destekleyen Route Sahne en önde gelen yoldaşlarımız. Ve en önemlisi de bizi hiç yalnız bırakmayan ve kitaplarımıza ilgilerini eksik etmeyen kıymetli okurlarımız…
Yayınevinize dosya göndermek isteyen yazarların bilmesi gerekenler nelerdir?
Öncelikle kendi verimlerinin farkında olmalarını ve niçin, niye yazdıklarını idrak etmelerini istiyoruz. Bu idrak oluşursa kendi fark’larını da ortaya koyabilir, kendileri dışındaki insanlara izah edebilirler. Bizler de seve seve dosyalarını okuyup, editoryal görüşlerimizi iletebiliriz kendilerine. Bizim için en önemlisi dosyaların estetik, sanatsal ve yaratıcı değer üretmeleri, bu vasfa sahip olmalarıdır. Böyle bir dosya ile karşılaşınca çok heyecanlanıyor ve kitabı yayın takvimimize alıyoruz.
Önümüzdeki dönemde yayımlamayı düşündüğünüz kitaplar hakkında bilgi verir misiniz?
Birçok projemiz var. En büyük hayalimiz ise M.Merleau-Ponty’in bütün kitaplarını basmak. Ayrıca şiir ve yayınevimizin yazarları başta olmak üzere, öykü ve sanat kitapları basacağız. Yukarıda vurguladığımız fotoğraf sanatına ilişkin kitabımız edisyon aşamasında. Ayrıca Ocak 2020 gibi bir İspanyol yazarın küçürek öykülerini basacağız. Yeni bir görsel sanat var ettiğini iddia eden ve bu sanatın adını “arture sanatı” koyan, ünik sanatçımız Yüksel Arslan için hazırlanmış ve “5 yıldır yayımcı bulamayan”, Arture Sanatı üzerine an itibariyle ülkemizde ve dünyada yazılmış ilk ve tek telif kitap dosyasını da, şaşırtıcı olacağını düşündüğümüz bir sunumla yayımlamayı planlıyoruz. Agnes Richter’le ilişkili projemizin 2. cildi ve Edip Cansever Şiirini analiz eden bir dosya da yazılmakta. Güney Amerika’lı kadın şairler, Rilke’nin Duino Ağıtları’nda gönderme yaptığı bir İtalyan kadın şair, Virginia Woolf’un bilinmeyen öyküleri vb. birçok sürprizimiz var ve okurlarımızdan bizi takip etmelerini rica ediyoruz. Bizden söylemesi…
Medakitap, yayınlamayı tercih ettiği kitaplarıyla okuyucusunun sanat ve ruh dünyasını zenginleştiriyor. Her kitap bir bibliyoterapi niteliğinde…
Ali Hikmet sen misin?