Edebiyat ortamımız, ülkemizin diğer ortamlarından farklı değil. Yani, kaos hakim. Çok fazla kitap yayımlanıyor, eleştiri yok denecek kadar az ve sair. Bunlar hepimizin bildiği şeyler. Ve fakat ne şekilde, nasıl olursa olsun ilk kitabın heyecanı da ayrı. Kağıt oyunu oynayanlar bilir, ilk elin günahı olmaz. İlk kitaplar da, tıpkı sonrakiler gibi, kusurlarıyla güzeldir. Kendimize ait, bize kendi yolumuzu açacak güzel yanlışlarımız olmazsa ne anlamı var yazmanın?

Bu ve benzeri düşüncelerden hareketle ilk kitaplarını çıkarmış yazarlarla söyleşi yapma fikri gelişti. İlk kitabını çıkarmış her yazara sorulabilecek ortak sorular belirlemeye çalıştık. Samimiyetle sorulan sorulara verilecek sahici cevaplar, belki, ortak dertlerimizi anlamaya, birlikte düşünmeye vesile olur. Hiçbir şey olmasa bile, bir yazar dostumuzun ilk göz ağrısının heyecanını paylaşmış oluruz.

mfozbey.jpg

Kitapsız bir hevesli olmaktan kitaplı bir yazar olmaya giden süreç nasıl gelişti?

20’li yaşların başından bu yana öykü yazmaya uğraşıyorum. Gün gelir kitaplı bir yazar olur muyum diye hayal kurdum, kurmadım değil. Ancak, illa kitabım olsun diye bir çabam olmadı. Öykü yazmak, kelimelerle uğraşmak bana iyi geldi. Hepsi bu. Yazdıklarımdan geriye kalanlar çöpe gidenleri geçip de birikmeye başlayınca bir dosya hazırladım. En sonunda o dosya ‘Buraya Bakarlar’ oldu.

Yazma uğraşınızı neden başka bir türde değil de öyküde yoğunlaştırdınız?

Masallardaki gibi önüme çıkan yollardan gönlüme düşenini seçtim. Anlatacağım hikâyeler vardı ve ben onları öykü yazarak anlatabildim. Ne zaman başka bir türde yazmayı denesem yazdıklarım öykü oldu. Kendimi bu şekilde ifade edebiliyorum sanırım. Benim dilimi de öykü çözdü.

Yayınevini nasıl belirlediniz? İlk kitabınızın yayımlanma sürecinde neler çektiniz?

Dosyamı birkaç büyük yayınevine gönderdim. Olmadı. Dosya üzerinde tekrar çalışarak Koç Üniversitesi Yayınları’na gönderdim. “Tuhaf Etki” dizisinin yazdıklarımla örtüştüğünü düşünüyordum. Olumlu dönüş aldım. Sevdiğim, yakından takip ettiğim bir yayınevinin yazarı olmaktan mutluyum.

Kitabı yayıma hazırlama sürecinde size yol gösteren, yardımcı olan bir editörünüz oldu mu?

Bu konuda şanslı olduğumu düşünüyorum. Kitabın editörlüğünü Barış Cezar yaptı. Öyküleri tek tek çalıştık. Yol göstericiliği ve ufuk açıcı fikirleri için kendisine teşekkür ederim.

Ayrıca, yazdıklarımı ilk okuyan kişi eşim, İmren’dir. Sıkı bir okur olması sebebiyle onun yorumuna, eleştirisine çok güveniyorum. Bu kitap için en az benim kadar mesai harcamıştır. Bir teşekkür de ona.

İlk kitabınızla hayatınızda neler değişti? Neler ummuştunuz ne buldunuz?

Hayatımda değişen bir şey olmadı açıkçası. Öyle bir beklentim de yoktu. Büyük bir heyecan yaşadım, yaşıyorum. Tek fark bu. İlk kitabın yeni hikâyeler bulmak, onları öyküleştirmek için cesaret verdiğini söyleyebilirim. Ne de olsa kitaptaki öyküler kendilerine bir yer buldular artık. Benden çıktılar. Yenilerini yazmak için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.

Telif aldınız mı?

Telifimi aldım.

Dergiler için edebiyatın mutfağı denir. Siz salona, misafirlerin karşısına çıkmadan önce mutfakta ne kadar zaman geçirdiniz?

2011 yılında Sözcükler Dergisi’nin İlk Ürünler Özel Sayısı’nda öyküm yayımlandı. O gün bugündür dergilerin arasındayım. Yazdıklarımın dergilerde yayımlanması elbette güzel ama benim amacım iyi bir dergi okuru olabilmek. Çünkü, güncel edebiyatı en kolay dergiler yoluyla takip edebiliyorum. Kimin ne yazdığını, nelere kafa yorduğunu görebilmem açısından önemli kaynaklar. Çoğunlukla, edebiyatın mutfağında okur olarak pişmeye çalışıyorum.

Kitabınız yayımlandıktan sonra yakın çevrenizin, okuma-yazma uğraşınıza ilişkin tavırlarında değişiklik oldu mu? Yazıyla ilişkinizde ciddi olduğunuza ikna oldular mı? Kitap size bu anlamda bir özgürlük alanı kazandırdı mı?

Annem ve babamla ne zaman konuşsak yazmayı bırakmamamı tavsiye ediyor, daha sık yazmam gerektiğini söylüyorlar. Okuma-yazma uğraşımda beni ilk ciddiye alanlar onlar. Söz dinleyip yazmaya devam ettikçe yakınımdaki diğer insanlar da bunun geçici bir heves olmadığını anladılar sanırım. Desteklerini esirgemediler. Kitap çıkınca çevremdekilerin en az benim kadar heyecanlandıklarını gördüm. Mutlu oldum. Bundan daha fazla ciddiye alınmak da istemem doğrusu.

Peki, bundan sonra?

Daha disiplinli çalışabilmenin yollarını arıyorum. Bulur da uygulayabilirsem ne mutlu bana. Onun haricinde okumaya, yazmaya devam.