Nitelikli yayıncılık yapma uğraşında olan yayınevlerini daha yakından tanımak için başlattığımız dizimizde konuğumuz, NotaBene editörlerinden Turhan Yalçın Bürkev.

IMG-20191017-WA0002.jpg

NotaBene ne zaman, kimler tarafından kuruldu?

Notabene Yayınevi, 2009 yılında Ankara’da genel olarak kitap piyasasının belirli alanlarında boşluk olduğunu düşünen bir dizi arkadaş ve akademisyen tarafından kuruldu. Bunlar arasında Turhan Yalçın Bürkev, Ersin Vedat Ergür, Metin Özuğurlu, Yasemin Özdek, Aynur Özuğurlu, Özgür Tüfekçi, Bahadır Ahıskalı gibi isimler vardı.

Hulki Aktunç’un “yeni” yazarlara sorduğu gibi soralım: Yayıncılık dünyasında nasıl bir eksiklik gördünüz ki NotaBene’yi kurmaya karar verdiniz? Bununla bağlantılı olarak, yayınevi politikanızı nasıl tanımlarsınız?

Dünya büyük bir değişimin eşiğinde. Gezi öncesi ve sonrasında Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde de önemli değişim dinamikleri ortaya çıktı. Siyasal İslamcı çizginin iktidar oluşuyla devlet politikaları da aslında kabuk değiştirdi. Siyasal, toplumsal, ekonomik olarak yeni bir dönem yaşanırken, bu dönemi teorik olarak tartışan ya da açıklamaya çalışan çabanın yetersizliği bizi, bu boşluğu doldurmaya katkı sunabilecek bir adım atmaya itti. Notabene Yayınevi’nin kurulduğu yıllarda yayıncılık alanı liberal hatla ulusal hattın ciddi baskısı altındaydı; yayıncılık bu iki hat tarafından domine ediliyordu. Soldan aktörlerin ise ya bu çizginin etkisi altında ya da fazlasıyla Ortodoks kaldıklarını gözlemliyorduk. Bunların dışında yenilenmeci sol bir çizgiye büyük ihtiyaç vardı. Bu perspektifle kuram alanında düşünsel üretimi teşvik edecek ve teorik tartışmalara kapı aralayacak bir çizgiyi hayata geçirmeye çalıştık, çalışıyoruz. Ayrıca çocuk edebiyatında da alternatif yayınların eksikliği, çocuk kitaplarındaki ticari, ideolojik yönelimler bizler için önemli bir sorundu. Çocuğu müşteri, tüketici ya da yönlendirmeye açık savunmasız bir kitle olarak gören ticari yayıncılığın ağırlığını kırmaya dönük adım atmak gerekiyordu. Benzer bir durum edebiyatta da geçerliydi; bugün olduğu gibi o yıllarda da, yeni yazarlara kapı açma, edebiyata her açıdan özgürlükçü bir soluk kazandırma ihtiyacı vardı. Notabene fikri bu şartlarda gelişti ve ilk yıllarda kuram ağırlıklı bir çizgi izledi. Peşinden edebiyat, sonra çocuk geldi. Yayınevi politikamızı; genç ve yeni yazarlara açık olmak, yayıncılık dünyasında kolektif ruhu beslemek, alternatif bakış açıları içeren, verili zeminlere sıkışmayan ve eleştirel yaklaşan, deneyselliği teşvik eden, meselesi olan eserlere yer vermek şeklinde özetleyebiliriz.

Piyasa koşullarının çetin olduğunu biliyoruz. Karşılaştığınız başlıca zorluklar neler? Bunlarla nasıl mücadele ediyorsunuz?

Yayınevi kurulduktan sonra, yeni bir yayınevinin piyasada kendisine yer açmasının ya da raflarda yer almasının ne kadar zor olduğunu hemen hissettik. Bunun üzerine biz de çıkış için alternatif çözümler düşünmeye başladık ve bulduğumuz ilk çözüm abonelik sistemiydi. O güne kadar kitap aboneliği yoktu, dergi aboneliği vardı; bunu yapabileceğimizi düşündük ve bir kampanya haline getirdik. Bir yıla kalmadan 1400 abonemiz oldu. Bu abone sistemi yayınevimize bir yandan ciddi bir maddi katkı sağlarken, aynı zamanda kitaplarımızın hızlı bir şekilde tanınabilmesini ve paylaşılmasını sağladı. Öte yandan abonelerimizle yayınevi arasında farklı bir hukuk da gelişti ve bu her zaman bize güç verdi. Aboneler yayın çizgimize katılarak, destekleyerek ve zenginleştirerek katkı sunarken, diğer yandan gereğinde denetleyen de oldular. Bize göre bu da gerekli bir durumdu ve kuruluş ruhumuza uygundu. Böylece yayınevi on yılda sadece kuramsal eserlerle sınırlı kalmayıp edebiyattan çocuk kitaplarına dek ciddi bir yol kat etti. Sendika, oda, vakıf, inisiyatif gibi kuruluşlarla ortak çalışmalara ve emek alanına her zaman özel bir ilgi gösterdik, gösteriyoruz. Çeşitli ortaklıklar, köprü projeler gerçekleştirerek Notabene’yi kolektif dinamiklerin sahiplenebileceği bir duruma getirdik, bu tutumumuz devam ediyor. Üzerimizde baskılar yok değil; bunlardan en önemlileri tekelleşmenin getirdiği baskılar ve sansür olarak belirtilebilir.

NotaBene’ye dosya göndermek isteyen yazarların bilmesi gerekenler nelerdir?

Bize dosya gönderen yazar arkadaşlarımız, öncelikle dosyalarının mutlaka okunacağından emin olmalılar. Dosyaların okunmaması gibi bir durum söz konusu olamaz; editör arkadaşlarımız bütün dosyaları incelikle değerlendirip bir raporla kendilerine yanıt veriyorlar. Bu konuda kimseye dönük olumlu, olumsuz bir ayrımcılığımız da asla olamaz, olmadı. Önce metni okuyup, sonra yazarın kim olduğuna bakıyoruz. Ayrıca belirtmem gerekir ki, Notabene’de en çok şansı olanlar, kendi sesini bulmuş ve meselesi olan arkadaşlarımızdır.

Önümüzdeki dönemde yayımlamayı düşündüğünüz kitaplar hakkında bilgi verir misiniz?

Notabene’nin sonbahar programı oldukça yoğun. Örneğin bu ay yeniden basımlar dışında 13 kitapla giriyoruz. Edebiyatta ise yeni bir süreç başlattık; Notabene, yerli eserlerin yanında edebiyat kuramı ve çeviri kitaplarla okurların karşısına çıkıyor. Frederick Campbell Crews’ın E. M. Forster eserlerinde modern düşüncenin izlerini sürdüğü incelemesi Hümanizmin Tehlikeleri’ni önümüzdeki süreçte yayımlayacağız. Ve Darcy O’Brien’ın James Joyce’un Vicdanı adlı eseri de yakın süreçte basılmış olacak. Tabi yine birbirinden güzel öykü ve romanlar yayınlamaya devam edeceğiz. Öte yandan kuram alanında önemli kitapları okurlarla buluşturmaya devam ediyoruz. Kuramda Hegel’in Felsefe Tarihi’nin bütün ciltlerini basacağız. Bir ve ikinci cilt yayınlandı, üçüncü cilt ise önümüzdeki süreçte yayınlanmış olacak. Dünya Yeniden Şekillenirken serisinin ikinci kitabı çıktı. İki cilt halinde Ortadoğu’da Sol kitabını hazırlıyoruz. Uluslararası düzeyde tanınmış bir sosyalist dergi olan Socialist Register, düzenli olarak Notabene tarafından yayınlanmaya başlandı. Yine Kaos-GL ile birlikte Uçucu Bedenler kitabı hazırlanıyor. Daha önce Toplumsal Varlığın Ontolojisi eserini çevirdiğimiz Lucas’ın Genç Hegel’ini önümüzdeki süreçte yayımlayacağız. Neoliberalizm, Bilgi ve Üniversiteler’i yayınladık. Daha önce Akademisyenlerden KHK Öyküleri kitabını yayımlamıştık, yakın süreçte ise zorunlu olarak yurt dışında bulunan barış akademisyenlerinden Hudut Dışı Öyküler kitabını yayınladık. Bu kitapları önemsiyoruz. Sadece bazı kitapları anmak istedim ama kuram ve edebiyat alanında oldukça zengin bir yelpazemiz var.

Çocuk edebiyatı alanında da alternatif yayınlar devam ediyor. Anti-prenses anti-kahraman serilerimiz önümüzdeki süreçte yeni kitaplar ve sürpriz isimlerle sürecek. Ses getiren bu dizilerimizi sürdüreceğiz. Arkadaşlarımız, alternatif çocuk kitaplarını Latin Amerika’dan, Avrupa’dan ya da başka coğrafyalardan özenle seçerek çevirmekteler. Sevgili Ayla Çınaroğlu’nun kitaplarının tümünü de önümüzdeki süreçte çocuklara ulaştırmaya devam edeceğiz.