f5833bef-cd2d-4361-9929-fa34db778c64.jpg

Editörden

Dag Solstad’ın “Mahcubiyet ve Haysiyet” kitabı Banu Gürsaler-Syvertsen çevirisiyle bu yıl YKY’den çıktı. Kısa sürede yılın en sevilen çeviri romanlarından biri oldu. Eski kitapçıların “beklenen eser” klişesine bazı kitaplar gerçeklik kazandırır, “Mahcubiyet ve Haysiyet” onlardan. Önümüzdeki yıl yazarın dilimizde çıkacak üç romanı daha var: “Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemizi Sarsan Büyük Politik Uyanışa Dair Anlatısı, Profesör Andersen’in Gecesi” ve “Roman 11”, “Kitap 18.”

Solstad’ın yazın evrenine sokulmak, onu tanımak isteyenler için önceki yıl yayımlanış kapsamlı bir söyleşisini kapağa taşıdık. Ane Farsethås’ın yerinde sorularına esaslı yanıtlar vermiş yazar. Bunlardan birini, “Editörlerinizin kitaplarınız üstünde etkisi oldu mu?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:

“Tabii ki oldu ama büyük bir değişiklik yapmamı istediklerini hatırlamıyorum. Çalışırken silip tekrar yazdığım çok olur ama bunları sadece ben görebilirim. Bir defasında, editörlerimden biri, küçük bir ayrıntıyı değiştirme önerisini reddettiğim için uyuyamadığını söylemişti. Ben de kendisine, uykun kaçıyorsa değiştireyim, uykusuz kaldığına değmez, diyerek cevap verdim.

Yazım hataları umurumda değil, yeni baskılarda değiştirmiyorum bile. Bazı bilgilerin doğruluğunu kontrol etmekle de hiç uğraşmıyorum. Romanlarımdan birinde, Roman 1987’de, paten kaymayla ilgili birkaç dünya rekorundan bahsetmiştim. Hepsini hatırladığım kadarıyla yazdım. Hikâye hayatındaki olayları hatırlayan bir adam tarafından anlatılıyor. Hatırlamaya çalışan bir adam, güvenilir bir adam değildir.”

Hem yazarın gerçek dünyayla ilişkisini, hem kurmacanın yazınsal gerçekliğine ilişkin ipuçları veren bir yanıt; romanın uçsuz bucaksız bir olasılıklar dünyası olduğunu, yazarın da bu olasılıklar arasında sınırsız seçenekleri olduğunu kolayca anımsatıyor.

Biz editörler, okurlar, eleştirmenler, akademisyenler, yani kurmacanın varlığına inanmışlar yazarın seçtikleriyle, bize verdikleriyle yetinenleriz; onun gösterdiği pencereden bakanlarız. Yaşadığımız dünyayla kurmacanın dünyası arasındaki gerçeklik bir pencere camıdır. Ne zaman elimize bir öykü, bir roman alsak, hayatında ilk defa cam görmüş insanın karlı bir havada pencereden dışarı bakarken “Dışarısı bu kadar soğukken ben neden üşümüyorum” demesine benzer, nereden geldiği belirsiz bir mırıltı duyarız.

İçindekiler

Dag Solstad: “Mahcubiyet ve Haysiyet’te, bildiğim tek şey, bir öğretmen olan ana karakterin şemsiyesini açamadığı için başlayan bir sinir krizine gireceğiydi.” – Söyleşi: Ane Farsethås

ŞİİR
NİHAT ZİYALAN
SÜREYYA BERFE
GÜLTEKİN EMRE
SALİH BOLAT
METİN CELÂL
MUZAFFER KALE
BETÜL TARIMAN
YÜCEL KAYIRAN
ELİF SOFYA
NİLAY ÖZER

ÖYKÜ
ÂLİM KAHRAMAN – Dal-Ağaç
YALÇIN TOSUN – Uvertür Şarkıcı
ZEHRA TIRIL – “O”
İLYAZ BİNGÜL – Suda Yada Bir Bitkide
HÜLYA TAMZOK – Tırnak Çizikleri
İSMAİL PELİT – papa’nın bir tanıdığı

SÖYLEŞİ
İLHAN DURUSEL – “Anılar bellekte uçuşurken diller de karışıyor” – Söyleşi: Petek Sinem Dulun

DENEME
MEHMET ERGÜVEN – Kırılan Düş

GÜNLÜK
UĞUR KÖKDEN – Simonov Özel Günlüğü

İNCELEME
MUKADDER ÖZGEÇ – Sait Faik’in Kahvehaneleri
OĞUZ DEMİRALP – B. Traven: Anarşist Hayalet

ELEŞTİRİ
M. SADIK ASLANKARA – Romana Küsmek Romandan Küstürülmek
HAKAN SAZYEK – Tutunamayanlar’ın Öteki’leri

MEKTUP
PELİN ÖZER – Yeraltındaki Yazara Mektuplar – 4

BABİL KULESİ
MERT TANAYDIN – Aslı Biçen’le Bir Söyleşi Oyunu
MUKADDER ÖZGEÇ – Belleğin Girdapları’nda Çağdaş Kaçış
NEDİM GÜRSEL – “Furuğ’un şiirini ikinci bir pasaport gibi yanımda taşıdım” – Söyleşi: Merve Yakut
İSMAİL ALPER KUMSAR – Bir Edebî Muhit Olarak Ankara (1923-1980)

BULMACA
ERSİN TEZCAN