Türk edebiyatının tarihinde yıllıklar vardır. Nesin Vakfı Yıllıkları, Memet Fuat’ın hazırladığı yıllıklar, Mehmet H. Doğan’ın şiir ve Kemal Gündüzalp’in öykü yıllıkları bunlara örnektir.
Gördüğümüz kadarıyla son birkaç yıldır yıllık hazırlama işi iyiden iyiye tavsadı. Oysa yıllıklarda bir yılın dökümü yapılır, o yıl yayımlanan eserlerden seçmeler yayımlanır, yıl içinde yaşanan edebiyat tartışmaları özetlenirdi. Yıllıklarda bir de soruşturma bölümleri olurdu.
Biz burada, en azından yıllıkların soruşturma kısmını yaşatalım istiyoruz. Nedir, Parşömen Sanal Fanzin olarak, bunu internet yayıncılığı yapan bir e-mecmua olmamızın sınırları içerisinde yapabiliriz: Az soruyla, soruşturmaya yanıt veren her değerli katılımcının yanıtlarını ayrı ayrı yayımlayarak. Bunlar birtakım teknik meseleler.
Öte yandan, soruşturmada az soru olmasına rağmen, “açılmaya” veya “genişletilmeye” müsait konulara işaret ettiğimizi düşünüyoruz. Yanıtların uzunluğu konusunda hiçbir kısıtlamamız yok. 2019 henüz bitmediği için soruşturmayı yanıtlayan değerli katılımcılar, değerlendirmelerine 2018’in son aylarını da dahil edebilirler.
Eleştiri ortamımızın çoraklığı ortada. Bu yüzden soruşturmanın son sorusunu çok önemsiyoruz. Yalnızca “en iyi” listeleri yapmakla yetinmek istemiyoruz. Sorunları ortaya koymanın birlikte düşünmeye, giderek çözümler üretmeye varacağını umut ediyoruz. Bu soruşturmaları önümüzdeki yıllarda da sürdürmek istiyoruz.
Bu tür soruşturmalar ekseriyetle aynı kişilere sorulur. Biz bu tavrı da “demokratikleştirmek” istediğimiz için eleştirmenler, yazarlar, çevirmenler, akademisyenler, şairler ve editörlerin yanısıra okurların da soruşturmaya katılımını sağlamaya çalıştık, çalışacağız.
2020’nin edebiyat açısından daha verimli, barış dolu bir yıl olmasını dileriz.
Yıl içinde yayımlanan ve beğenerek okuduğunuz ama yeterli ilgiyi görmediğini düşündüğünüz kurgu kitap ya da kitapları (telif ya da çeviri), beğenme nedenlerinizden de kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?
Bu yıl, çeviri kitaplar içinde hem öykü hem de roman türünde, ilk kez tanışıp çok sevdiğim yazarlar oldu. Bunlar, Erlend Loe (Bildiğimiz Dünyanın Sonu), Jenyy Erpenbeck (Gidiyor Gitti Gitmiş), Carys Davies (Kuytu), Lydia Davis (Neredeyse Hiç Hatırlamıyor), Carlos Maria Dominguez (Kağıt Ev), Sergio Chejfec (Benim İki Dünyam), Breece D’J Pancake (Kışın İlk Günü), Giuseppe Tomasi Di Lampedusa (Siren), Wladimir Sorokin (Tipi) isimli yazarlar ve kitaplarıydı.
A. Zee, Kütleçekim; Ben Larner, Şiir Nefreti; Celal Soycan/Metin Cengiz, Sokak Yazıları; Fevzi Demir, Bulaşıcı Salaklık; Giorgio Agamben, İçeriksiz Adam; Paul Rıcoeur Hafıza, Tarih, Unutuş; Sema Kaygusuz, Aramızdaki Ağaç; Walter Benjamin, Hikâye Anlatıcısı; John Berger ve Selçuk Demirel de Saat Kaç? isimli kitaplarıyla daha da çoğalttılar beni.
Öykünün de en güzel yıllarından biriydi diyebilirim son on yılda olduğu gibi. Şimdiye kadar, Ahmet Büke’nin Varamayan, Ercan Y. Yılmaz’ın Son Güzel Günlerimiz, Ferdi Çetin’in Evimizi Böyle Yaktım, Gamze Arslan’ın Kanayak, Hüseyin Peker’in Hasır Lokantası, Işık Ergüden’in Zifir Olsun, Kadri Öztopçu’nun Kimsenin Bilmediği İnsanlar, Mine Söğüt’ün Gergedan, Mevsim Yenice’nin Bilinmeyen Sular, Onur Çalı’nın Kaplumbağa Makamı, Özlem Keskin’in Dünya Kaç Kere, Polat Özlüoğlu’nun Peri Kızı Af Buyrun ve Zafer Doruk’un Kimselere Yar Olmayan Kuşlar’ını sevinçle okudum. Hepsinin de gözden kaçırılmaması gereken kitaplar olduğunu düşünüyorum.
Şiir, ne yazık ki yine uzaklardaydı okurdan; tıpkı 2018’de yayınlanan birçok iyi şiir kitabının başına geldiği gibi. Oysa ulaşabildiğim kadarıyla Ada Pancar’ın 2. Bölüm, Ahmet Güntan’ın İzmirli Ahmet, Altay Ömer Erdoğan’ın Mızıka Çalan Çocuklar İçin İlk Yardım Bilgisi, Cem Uzungüneş’in Sessizlik Korkusu, Coşkun Tugay Göksu’nun Rüyada Replay’ı, Elif Sofya’nın Hayhuy’u, Erkut Tokman’ın Lupoc, Enis Akın’ın Müjgan’ı, Gonca Özmen’in Bile İsteye’si, Hüseyin Ferhad’ın Nihayet Bir Cümledir İnsan’ı, İlhan Durusel’in Dil Tutulması, İlhan Kemal’in Yitik Kitap’ı, Neslihan Yalman’ın Anglosakso’su, Salih Mercanoğlu’nun Nefes’i bu yılın en iyi şiir kitapları arasındaydı kanımca. Dilerim, onlar da ıssız kalmazlar; tıpkı, 2018’de sadece şiir kitabı yayınlayan yayınevlerinin yayınladığı şiir kitapları gibi.
Size göre bu yılın önemli edebiyat olayları nelerdi?
a. Yayınevlerinin her türlü ekonomik ve toplumsal olumsuzluğa rağmen inatla edebiyat ve edebiyat kuramları alanında kitaplar yayınlamayı sürdürmesi.
b. Şiir dünyamıza özenli baskı ve nitelikli şiir kitapları kazandırmış Heterotopya Yayınları’nın, dağıtım ve ekonomik koşullar nedeniyle 2019 yılı Mart ayında Süreyyya Evren’in Kırılgan Kitap isimli güncel sanat üzerine yazılar kitabını yayınlayarak yayın dünyasına hüzünle elveda demesi.
c. 160. Kilometre, Edebi Şeyler, Dergah Yayınları, Hayal Yayınları, Hece Yayınları, Kanguru Yayınları, Kırmızı Kedi Yayınları, Klaros Yayınları, Manos Yayınları, Natama, Şiirden, Öteki Yayınevi, Şiiri Özlüyorum, Temren Yayınları, VE Yayınevi, Yitik Ülke ve Yapı Kredi Yayınları’nın kitap baskı sayılarını azaltarak da olsa inatla şiir kitabı yayınını sürdürmeleri.
d. Çeviri anlamında çağdaş dünya edebiyatı yazarlarının yapıtlarının Alakarga, Alef, Jaguar, Yüz vb. yayınevlerince (Can Yayınları, Everest Yayınları, Metis Yayınları, Sel Yayınları, T. İş Bankası Kültür Yayınları, Yapı Kredi Yayınları gibi yayınevlerini de bu yönde kışkırtarak) dilimize kazandırılması.
Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar, eksiklikler ve sıkıntılar görüyorsunuz?
a. Dünya insanlığı, biçimlendirilmiş görsellik, kurgulanmış popülerlik, hayatımızı tutsak almış hız kavramı, totaliter çerçeveler içine tıkıştırılıp tek tipleştirilerek farklı biçimlerde köleleştirilme, korkunç bir bencilleşme, vicdansızlaşma, iletişim kuramama, saldırganlaşma, her şeyi çabuk unutma, çiğneyip tükürme, çöpleşip hiçleşme çağında yaşıyor. Bu anlamda da, hem ülkemizde hem de dünyada, genel anlamda sanat, özelde de edebiyat, toplumun büyük çoğunluğundan giderek daha da uzaklaşıyor. Buna karşı verilen, popüler dergiler, e-kitap ve e-dergilerle okura ulaşma çabası da okurun daha çok yozlaşmasını ve edebiyattan uzaklaşmasını getiriyor.
b. Edebiyat ortamımızsa, sayısı anlamsızca çoğalıp anlamlı ödülleri de törpüleyen ödüller sağanağıyla; sanal âlemdeki saçma sapan, düzeysiz, hatta içinde hakarete varan sözler barındıran anlamsız tartışmalarla; etki gücü büyük oranda azalmış edebiyat dergileri ve gazete kitap ekleriyle oldukça ıssızlaşmış durumda.
c. Edebiyat/sanat örgütlenmelerinin, artık güven vermeyen eskimiş ve çürük yapılarının yerine, (bu potansiyel olsa da) umut, paylaşım ve yeni bir bakış açısı vadeden genç ve yeni edebiyat/sanat örgütlenmeleri yaratılamamakta.
d. Sanat dalları tümüyle kendi kabukları içinde dolaşıp başlarını kaldırıp diğer sanat dallarına göz atmamakta. Bu da sanatların birlikteliğinden ve etkileşiminden kaynaklanacak parıltı ve güzelliği ortadan kaldırmakta. Yani, herkes kendi kozasında ıssız!
e. Eleştiri dersek, çok sınırlı, hatta yok denecek kadar az. Artı, eleştiriye karşı da inanılmaz olumsuz bir tepki var. Bunun nedeninin de, genel toplumsal hastalığımız olan “aşağılık duygusu”ndan kaynaklanan, kendisini “en büyük” görme ve ilan etme hastalığı olduğunu düşünüyorum. Bunun mutlaka aşılması gerek.
f. Saydığım bunca olumsuzluğa rağmen, (daha çok kadınlar ve gençlerden oluşan bir şekilde) toplumun, şu an azınlıkta da olsa kendi aralarında okuma grupları oluşturarak bu kaostan çıkmaya çabalaması gelecek için en büyük umut.
g. Edebiyat ortamımızın da bilim, felsefe, sosyoloji, arkeoloji, tarih ve sanatın tüm dallarında (müzik, resim, heykel, sinema, vb.) ve kendi aralarında (öykü, şiir, roman, deneme vb.) ürün verenlerle dirsek temasını olağanüstü şekilde arttırıp hem o dallardan beslenmeyi, hem de dirsek temasına geçtiği dallarda sıkışmış insanları edebiyatla yeniden barıştırmayı başarması gerek diye düşünüyorum. Çünkü gelecek çok seslilikte; tıpkı doğanın çok renkliliği, çok sesliliği ve çok çeşitliliğinde olduğu gibi.