Adsız
İlhan Durusel, Ayda Mülteci Kampı’nda (Filistin, Mart 2019). Fotoğraf: Francesca Çıtak.

2019-11-11

bunlar, bu parçalar
benim günlüklerim + benim güncelerim
düzşiirler düzyazılar gibi
günlük bunlar ama ses kaydından doğan günlükler
ben bir sesten doğdum. sesin oğluyum ben. ol denildi oldum.

2018-01-15
Bir Gölgeden

Bir gölgeden geri kalmış çökelti.

Bir gölgeden arta kalmış çökelti.

Gölge artığı. Yemek artığı gibi. Dünden kalan gölge. Dünden kalan gölgeden kalan bir çökelti.

Gölgem çöküntü.

Çöküntüye gölgem düştü.

Çöktü gölgem.

2018-01-13
Eski Rehberler

Eski İstanbul rehberlerinden birini açıp, yanımda getirdiğim bir tanesini… Sadece 1994 yılının İzmir Altın Rehberi’ni yanımda getirmişim. Onu açıyorum ve ordan bir adres, gelişigüzel bir isim ve bir adres buluyorum. Oraya telefon ediyorum. Orda hala aynı kişiler mi yaşıyor?

Aynı kişi varsa, ona diyorum ki, beyfendi, hanfendi, ne ise adı, sanı, Sizinle ilgili bir hikaye yazdım ben, diyorum. Bunu yayınlamak istiyorum. İzin verirseniz. Ve hikaye o andan sonraki konuşmayla ilgili bir hikaye oluveriyor. Yani o andan sonra biz ne konuşuyorsak hikaye o oluyor. Yani bir diyalog hikayesi. Eflatun’un Sokrates’in diyalogları… Eğer konuşma iyi giderse, sonra diyorum, yıllar önce ben sizinle ilgili bir şarkı da yazmıştım. Bunu herhangi bir yerde duymak mümkün olmadı belki sizin için çünkü ben sadece dost meclislerinde çalar söylerdim bunu. Dostlarım dinlerdi. İsterseniz bunu da gönderebilirim size. Kasetçalarınız var mı?

Bir fotoğrafınız varsa, gönderebilir misiniz bana, nasıl gönderirseniz artık. İsterseniz mektupla, isterseniz e-mail yoluyla, isterseniz kargoyla, nasıl isterseniz yani, nasıl kolayınıza gelirse. Ama bir fotoğrafınız varsa sizi bana tekrar hatırlatacak olan bir fotoğrafınız onu da gönderirseniz çok sevinirim.

Ondan sonra Amerika’ya geldiğimden beri görüşmediğim, beni unuttuğunu tahmin ettiğim, ya da umduğum birini, bende hala telefonu olan birini, arıyorum. Açan kim olursa olsun nerde oturduklarını tahmin edebildiğim için diyorum ki üst kattaki komşunuz şöyle şöyle bir şey yapıyor şimdi, şu anda. Ona gidip şunu şunu söyler misiniz?

2018-01-12
İnsanlardan Çok Eşyalar

İnsanlardan çok eşyaları hatırlıyorum, onlara ilişkin hatıralarım daha belirgin. Hele bir tanesi var hayatımda bir kere gördüğüm bir gereç, bir daha yıllar boyunca görmedim.

Birkaç Almanla bir kayıktayız. Bir tükenmez kalem var elden ele dolaşan. Başka başka renklerde yazabilen bir kalem. Multicolor pen. Bir düğmeyle mavi, bir düğmeyle yeşil, bir düğmeyle siyah yazabilen bir kalem. Kırmızı da yazıyor tabii ki. Bu bir eşya. Bir gereç. Bir şey. Bir nen.

Bir ucu kaşık, bir ucu çatal olan bir alet var. İzcilerin kullandığı. Jandarmalar, komandolar da kullanıyor bunu diyorlar. Spork diyor Amerikalılar. Çaşık ya da Katal denebilir belki. Kaşal? Soyadı gibi. Konya’nın Ermenek ilçesinin Bozbeyli köyünden bir sülale. Erkekler köse. Kadınlardan bazılarının sakalları var. Torunlardan biri Gazi Eğitim’deyken siyasi suçlu olarak tutuklanıp Mamak’ta zindana atılıyor. Kızkardeşi Aydın’ın Germencik ilçesine savcı çıkıyor. Bugün Kaşal 20. yy’da donmuş kalmış bir soyadı. Eskiler çarşıda Kaşal diye duyduklarında Bozbeylili misin sen? diye sorarlardı.

Bir arkadaşım var. Üç kere evlendi. Ne komparsitayı, ne çarlistonu bilir hayatında. İntizar’la evlendi, İntizar’la boşandı hep. Sakın bir söz söyleme. Ailesinin son üyesi oldu. Gurur duymadı bundan, yekinmedi, gocunmadı da. Hayattan, kendilerinden, yalnızlıktan korkanların kalesi nikah. Yuva değil özlenen çünkü. Bir mekan, bir sığınak. Kendine katlanamayanların başkalarına sığınması. Sabahları utangaç ve suçlu. Gündüzleri munis bir tebessüm. Akşam mahir, mahmur. Geceleri sığıntı. Kendi evinde yanaşma.

2017-12-05
Deniz İçin Simurg
 

Deniz için bir kitap yazacaksam bu yıl, 2017 Aralık ayının 23’ündeki doğum günü için, 1994’te 23 Aralık’ta doğan oğlum Deniz için bir kitap yazacaksam sanıyorum bunun artık dille, yabancı dillerle ve yabancı illerle, şehirlerle, başka ülkelerle, uzak diyarlarla, dere tepe düzlüklerle ilgili olması gerekiyor. Yani bir varmış bir yokmuş diye başlayıp Pennsylvania’dan Lehigh Vadisinden yola çıkan ve durmadan dünyayı dolaşan, dünyayı dolaşırken aradığı şeyi kendinde bulan bir Simurg hikayesi. 30 yaşına kadar da bekleyebiliriz tabii ama 30 yaşına kadar beklemenin bir anlamı yok. Ona bir Simurg hikayesi bulacağız, uyduracağız, bir uydurma, bir travelog, bir gezi hikayesi, bir seyahatname olacak bu. Gittiği her yerden bir şeyler öğrenen, gittiği her yerin dilini, kültürünü seven ve saygı duyan, gönlünü açan, açtığı gönlünden başkalarını da yararlandıran, başkalarının da yararlanmasını sağlayan bir charitable, bir philantropist. Yolcu. Gezgin.

2017-12-05/2
Şiir Pazarı & Pazara Şiir

Yani şiirin pazarlanması konusunda konuşurken “pazarlama süreci”ni ticari anlamda kullanmıyoruz, promosyon anlamında kullanıyoruz, yani marketing değil de promoting, tanıtma amacı. Ürün tanıtımı gibi. Ticari değil mi o da? Evet ama tüccarlık değil de yaratıcılık var, işin artistik yani var gibi. Yanılıyorum belki de. Yeni kuşaklara şiirin tanıtılmasında şair ne yapıyor? Şairlerin hepsi, ya da büyük çoğunluğu, küçük gruplar halinde orjilerini sürdürüyor, imza günüydü, konuşmaydı, çalıştaydı, kurultaydı, işte tay-taydı… bütün bunları yapıyor kendileri ama kendilerinin bildiği insanlarla küçük meclisler içinde yapıyorlar, yani bir cumhur fuhuş denen bir orji gibi bir şey. Evet, şiiri okuyan, şiirin bugün yaşamasını sağlayan da bu küçük gruplar ama bugün şiirin başka kuşaklara, toplumun başka kesimlerine ulaşmasını sağlamak için ya da ulaşması yolunda şairler ne yapıyor, ben bunu tam bilmiyorum. Belki de haberdar değilim. Bugün, tartışmaya açık bir şey bu, bu benim düşüncem, şiiri hiçbir önyargısı olmadan büyük bir mutlulukla iki kolunu açarak karşılayan bir grup var: çocuklar. Şair çocuklar için ne yapıyor? Yani şair şiiri çocukların hayatında bir yere yerleştirebiliyor mu? Bu, üniversite profesörlerinin, yayınevlerinin görevi değil mi öbür taraftan? Küçük görebilirsiniz bu küçüklere pazarlama uğraşını ama okuru küçük görmeye başladığınız anda şiiriniz de yok olur gider. O yazdığınız şiir bir dünya kurabilecekse eğer bu ilk aşamada okurun varlığıyla mümkün olabilecek bir şey. O okur da gençlik olmalı, etkisi olan tek kitle. Şiirin son kalesi. Kitap fuarına, Şiir Pazarı’na hazırlanalım.