Varlık Dergisi’nin 15 Mart 1957 tarihli 450. sayısının son sayfasında yer alan “OKUYUCULARIMIZLA BAŞBAŞA” başlıklı bölümde okuyuculardan gelen sorular, yorumlar, eleştiriler ve derginin bunlara cevapları var.

Mehmet Vehbi GÜRSES sormuş: “Şahsi kütüphaneniz yok olursa ilk satın alacağınız on kitap hangileri olacak? diye bir anket açacağınızı söylemiştiniz, bir hayli önce. Mayk Hammerlerle yalnız çıplak kadın vücudu teşhir ederek genç dimağları zehirleyen roman ve dergilerin piyasayı doldurduğu şu günlerde böyle bir soruşturmayı faydalı bulmuyor musunuz?”

Cevapta imza yok ama muhtemelen Yaşar Nabi Nayır da şöyle cevap vermiş: “O anket sorusunu yazar arkadaşlarımızdan bir kısmına dağıtmıştık. Tek birinden bile cevap alamadık. O zaman bu soruya cevap vermenin güçlüğünü düşünerek vazgeçmek zorunda kaldık.”

Sorunun güçlüğü ortada ama 63 yıl sonra Parşömen olarak biz tekrar sormak istiyoruz: “Şahsi kütüphaneniz yok olsa ilk satın alacağınız on kitap hangileri olurdu?”

Trende
Meltem Gürle

Şahsi kütüphanem kaybolsa satın alacağım ilk 10 kitap hangileri olurdu? Gerçekten zor bir soru.

Her şeyden önce, böyle bir durumla karşılaşsam bir daha kütüphane kurmaya cesaret edebilir miydim emin değilim. Kitap almak yerine Şehir Kütüphanesi’ne üye olup kaderime boyun eğerdim herhalde.

Fakat madem sordunuz, deneyeceğim. Kütüphanemin temel taşlarını bu yolla geriye alamayacağıma göre, en azından kişisel tarihimde yeri olan ve taşıdıkları anılar nedeniyle yanımdan ayırmak istemeyeceğim kitapları sıralayayım:

1. Harper Lee – Bülbülü Öldürmek
2. Carson McCullers – Yalnız bir Avcıdır Yürek
3. Cemal Süreya – Sevda Sözleri
4. Yannis Ritsos – Dikkatli Ariostos
5. Furuğ Ferruhzad – Yeryüzü Ayetleri
6. Fyodor Dostoyevski – Budala
7. Iris Murdoch – Melekler Zamanı
8. Ursula K. LeGuin – Yerdeniz Serisi
9. Oğuz Atay – Tutunamayanlar
10. Tezer Özlü – Çocukluğun Soğuk Geceleri

BONUS: Walter Benjamin – Kitaplığımı Yerleştirirken : )

dscf0216-2
Ethem Baran

Cervantes – Don Kişot
Marquez – Yüzyıllık Yalnızlık
Sait Faik – Bütün Öyküleri
Ahmet Hamdi Tanpınar – Huzur
Virginia Woolf – Bayan Dalloway
Yaşar Kemal – İnce Memed
Tolstoy – Anna Karenina
Flaubert – Madam Bovary
Şükrü Erbaş – Bütün Şiirleri
Hasan Ali Toptaş – Kayıp Hayaller Kitabı

Parşömen2
Hakan Sipahioğlu

Çıkıntılık yapmak gibi olmasın ama şahsi kütüphanelere karşıyım. Devrimden sonra nasıl iki evi olanlardan birini alıp evi olmayan bir başkasına vereceksek, bence okunmuş kitaplar da onu henüz okumamış olanlara doğru durmaksızın yönlendirilmeli. Olmaz, katiyen olmaz, ya benim dönüp dönüp başvurduğum temel metinler, tekrar tekrar okuduğum klasikler ne olacak, haykırışlarını duymuyor değilim. İnanın o klasiği yeniden okuyamama ihtimaliniz benim de yüreğimi parçalıyor. Bu nedenle kabul, orijinal okurun yeniden ihtiyaç duyması hâlinde elinden alınmış olan o kitap kendisine bir süre için yeniden yönlendirilebilir. Ücra bir yayla köyündeki çeşme sorununu Haluk Levent üzerinden çözebilen bir toplumun herhangi bir ferdinin dönemsel kitap ihtiyacını çözemeyeceğini zannetmiyoruz herhalde.

Yukarıda açıkladığım sebepten ötürü benim bu soruyu yanıtlamam zor, çünkü soru “Kütüphanenizin en nadide on parçası nedir?” ile aynı anlama geliyor. Oysa benim kitaplığıma anlam veren şey okuduğum en nadide eserlerin yokluğudur, zira bu kitapları okur okumaz “Onların da hayatını değiştirsin” düşüncesiyle sevdiğim birilerine vermişimdir. Gözümün nuru Zorba’nın başına gelen de buydu, Küçük Şeylerin Tanrısı’nın ve Şampiyonların Kahvaltısı’nın da. Otomatik Portakal Allah bilir şimdi kimlere vitamin sağlıyor, Görünmez Kentler’i göremeyeli de hayli oluyor.

Zaten şahsi kütüphanelerin “klasikleri tekrar tekrar okumak” gibi ulvi bir amaçtan ziyade, bir kez bile vitrinden indirilip sofraya konmayan çeyizlik yemek takımları gibi, sahibine ziyaretçileri karşısında kimlik ve özgüven vermeye hizmet ettiğini sanırım içten içe hepimiz biliyoruz. Kitaplığınızda duran Cioran’a ömrünüz boyunca belki bir, çok çok iki kez daha dönüp bakarsınız, ama “Ah! Demek sen de tutkulu bir Cioran okurus-” cümlesinin yarım kalmışlığının (çünkü bir anda yükselen şehvetle dudaklar çoktan birleşmiştir) hayali haftada bir-iki kez yoklar.

Bu nedenle, zikredeceğimiz on kitap isminin aslında reel bir ihtiyaca değil, kendimizi nasıl sunmak istediğimize denk düşeceğinin farkındalığıyla yanıtlayacağım bu soruyu. Bahaneyle beşinin adını yukarıda andım zaten. Diğer beşini de sıralayalım da olsun bitsin.

Sineklerin Tanrısı’nı alalım, bir dünya görüşü kurgu marifetiyle nasıl savunulur, ders kitabı niteliğinde. (Hem Küçük Şeylerin Tanrısı da yalnızlık çekmesin.)

Odysseia mutlaka, her karış toprağı mitle yoğrulmuş Akdeniz’e hürmeten.

Memleketimden İnsan Manzaraları pek tabii ki, demiri dövenler ağların da sahibi olsun diye.

Yerdeniz Büyücüsü illâ ki, erkek çocuklar Ursula Ana’yla büyüsün diye.

Ve elbette Çürümenin Kitabı – Cioran, çünkü kendisinin tutk-