2016-02-20 Erol’un Eşyaları

Eşyanın ruhunu bilirdi Erol. Nerdesiniz pabuçlarım derdi, gelirlerdi hemen pabuçlar. Ortaokuldan bir dilbilgisi kuralı hatırlıyorum cansız varlıkların çoğul özne oldukları cümlelerde yüklem çoğul eki almaz. Gelirdi hemen pabuçlar demek gerekiyor. Pabuçlar cansız. Cansız ama çift. Çiftleştirmişiz onları. Ömürleri bir çift olarak biçilmiş. Çoraplarım! Nerelisiniz siz? Hangi karakoyunun, hangi tiftik keçinin yünü?

Ben olaydım: Yüncüler loncasının pirinin ayak tozu!

2016-02-16 İsim Babası

Edebiyatımda İsimler Sözlüğü: Behçet. Behçet bir kuş olarak girdi benim hikayeme. Kuş değil tabii, papağan. Kuşlar içinde papağan, insanlar içinde şair, bir Nefi, bir dudukuşu. Behçet Necatigil. Edebiyat öğretmeni. Bir zebra. Şehrin ortasında. Bir papağan. Göçen kuş sürüsünde. Klon Simurg.

2016-02-19 Otlukbeli

Hayatımın en güzel yıllarından ikisini Otlukbeli Dağlarını seyrederek geçirdim. Saint Martel hikayesi gibi bir hikaye. Niye öyle, bilmiyorum ama anılar sadece. Kupkuru. Yalın bir hikaye. Yavan biraz. Bir dağı seyrederek geçen iki sene. Karı öğrendim orda. Kar başka hiçbir şeye gerek duymuyor, soylu o denli. Görkemli, onu anlamamız mümkün değil. Nerde bıldır yağan kar şimdi? Orda, toktağan. Bin yıllık. Kimsenin olmadığı yerlere kar yağması acı verici. Çok hüzünlü. Yaralı bir ceylana yardım edememek gibi yağan karı seyredememek. Deniz öyle değil ama. Onu seyrediyoruz, gizlerini, sırlarını bilinir kılmaya çalışıyoruz diye bizi sevmediğini biliyoruz. Her fırsatta intikam alıyor deniz. İnsan dünyaya uygun değil. Yabancı hissediyor kendini o yüzden sağa sola saldırıyor. Kar da. Başka bir gezegenden apar topar getirilmiş ve burda unutulmuş gibi. Bir gün geri gidecek. Her anını kaydetmemiz gerek.

2016-02-24 Yakışıklı Olmak

Yakışıklı olmayı kıl payı kaçırmış biri. Dört top bilardoyu iştahla oynayıp bundan bir türlü üç topa geçemeyen adamlar. İskambil, okey, masa tenisini zevk için oynayan, parasına oynamaya cesaret edemeyen kumar korkakları. Prensip sahibi olanlar. Çoğu memur. Çoğu astsubay. Hepsinde rüşvet ve yolsuzluk suçluluğu var. Mahalle kahvesinde bile bir ayrıcalık, bir iltimas umanlar; ocakta onlara özel marpuçlar, fincanlar, çaybardakları ve sandalyeler. Bilardo ıstakaları, adları yazılı üzerlerinde. Kumar, asla! Bütün hayatları yolsuzluk ve adam kayırma üzerine kurulu oysa. Eşrefpaşa’daki hayatımdan kesitler. Askerde yemekhanedeki televizyonda Emel Sayın çıktığında herkesi susturup, ışıkları kapattırıp pavyon hayali yaşayanlar. Demek ki memleketin her yerinde bunlar. Komutan, kumandan, reis onlar. Biz her zaman, her yerde: Piyade!!!