Galeano’dan her güne bir masal değil, her güne bir gerçek. Bir takvim formatında yazılan Ve Günler Yürümeye Başladı, 1 Ocak’tan 31 Aralık’a her gün için yakın tarihte ya da eski çağlarda o gün yaşanan özel bir hikâye anlatıyor. Eduardo Galeano, Aynalar‘da olduğu gibi kadın, erkek, iktidar, yerliler, ırkçılık, emperyalizm, kültürler, daldan dala atlayarak; değinilmedik konu, ulaşılmadık coğrafya, çoğaltılmadık ses bırakmıyor.
Sürekli daha ileriye taşımaya çalıştığı minimalist stili ise zirvede. Fazladan tek bir sözcük bile kullanmak istemiyor, her şeyin özüne inmeye çalışıyor: konunun, insanın, sözcüğün, tarihin… Söylemek istediğini mümkün olan en kısa biçimde aktarmak; herhalde Galeano edebiyatının en güzel özeti budur.
Hüzünlü sayfaların ağırlığı kaçınılmaz olsa da geleceğe yönelik umudu her satırda hissettirerek “dünyanın vicdanı” yakıştırmasını Eduardo Galeano’nun ne kadar hak ettiğini, bu kitap bir kez daha teyit ediyor.
Ocak 6 – Bekleyen Toprak
Türkiye 2009 yılında, daha önce vatandaşlıktan çıkarılmış olan Nazım Hikmet’i vatandaşlığa geri aldı ve hem en sevilen hem de en nefret edilen şairinin Türk olduğunu kabul etti.
O bu güzel haberi öğrenemedi: yarım yüzyıl önce ömrünün büyük kısmını geçirdiği sürgünde ölmüştü.
Toprağı onu bekliyordu, ama kitapları yasaktı ve kendisi de.
Sürgündeki dönmek istiyordu:
Giderayak işlerim var bitirilecek.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Asla dönmedi.
Haziran 28 – Cehennem
960 yılı civarlarında, Hıristiyan misyonerler İskandinavya’yı istila edip Vikingleri tehdit ettiler: eğer pagan adetlerini sürdürürseniz ateşin yandığı cehenneme gidersiniz.
Vikingler bu güzel haber için teşekkür ettiler. Zira onlar soğuktan titriyorlardı, korkudan değil.
Nisan 21 – Öfkeli
Bu olay 2011 yılında bugün günbatımında, İspanya’nın La Rioja bölgesindeki bir köyde, Kutsal Hafta kutlamaları kapsamındaki geçit töreni sırasında yaşandı.
Kalabalık bir topluluk sessizce, temsili İsa ve ona kırbaç darbeleri indirerek yürüyen Roma askerlerinin adımlarına eşlik ediyordu.
Derken bir bağırış sessizliği bozdu.
Babasının omuzlarında oturan Marcos Rabasco, kırbaçlanan adama seslendi: Savun kendini! Savun kendini!
Marcos iki yıl, dört ay ve yirmi günlüktü.
Haziran 25 – Ay
Çinli şair Li Po 762 yılında, bugünkü gibi bir gecede öldü.
Boğularak öldü.
Yangtze Nehrinin sularına yansıyan ay ışığını kucaklamak isteyince kayıktan düştü.
Li Po ayı daha önce, başka gecelerde de aramıştı:
Yalnız içiyorum.
Hiç dostum yok etrafta.
Kadehimi kaldırıp
davet ediyorum ayı,
ve de gölgemi.
Üç kişiyiz şimdi.
Ama ay bilmiyor içmeyi
ve beni taklit gölgemin tek bildiği.
Kasım 3 – Giyotin
Onda sadece erkekler başlarını kaybetmediler. Giyotinin öldürdüğü kadınlar da oldu, zira onlar Kraliçe Marie Antoinette kadar önemli değildiler.
İşte üç örnek:
Olympe de Gouges’un kafası, kadınların da vatandaş olduklarına inanmayı sürdürmesin diye 1793’te Fransız Devrimi tarafından uçuruldu.
Marie-Louise Giraud, Fransız ailesine karşı suç teşkil eden davranışlarda bulunmaktan, yani kürtaj yapmaktan ötürü, 1943’te Paris’te idam sehpasına yürüdü.
O sırada giyotin Münih’te bir kız öğrencinin, Sophie Scholl’un kafasını, savaş ve Hitler karşıtı el ilanı dağıttığı için kesiyordu:
Ne üzücü, demişti Sophie. Böylesine güzel bir gün, böyle bir güneş ve ben gitmek zorundayım.