çünkü ben biçimsiz yolların bekçisiydim
kanatırdım beklemeleri evlerin tenleriyle
odaları çoğaltırdım çekinerek
ezberden konuşacak kadar da yalnızdım
çünkü ben eksik kalmış bir iyiliğe benzerdim hep
bitsin diye durmadan harcadığınız bu ses için
bitsin diye kestiğiniz bu yarım yamalak renkleri durdurmak için
dikelirdim karşınızda bilmediğiniz bir düşle
en büyük yeteneğimdi bu benim
bir diğeri de sabahları keşfetmek
çünkü suçu üstlenmeliydi biri, çünkü
koparıp parmaklarımı ellerinizden
yem ederdim köpeklerinize bir mezar manzarasında
gözlerimi ölülerinizin başında oyardım
isterdim ki gördükleriniz benim gördüğüm acılar kadar olsun
ve atlardım bir boşluktan sizin uğrak yerlerinize
çünkü ben bilirdim bu bakır çağın yoksunluğunu
okşanacak sadece yarası kalanları
bilirdim gökyüzü her bakışta bir değildir
ve yeryüzü hep kanla açtırır çiçekleri
benim tenim olurdu sizin keskin dişleriniz
benim avlum olurdu bütün evlerde
oturuşum, kalkışım olurdu bahçelerde
sizin kaypak sözleriniz, yargılayıcı soluğunuz
bilirdim bunca şeylerin arasında
mahalleleri bilirdim, taşan yüreğimi bilirdim
sustuğumda da esnaf kepenklerinin taşlanmasını gövdenizden
diyelim ki bir kere ödünç aldım sesinizi
bir kere soluğunuzu, iç çekişinizi, harflerinizi
dönerdim kuyulara, taşlara, bekleyiş pencerelerine
anneleri solgun bıraktığınız günlere dönerdim
sizin yine hiç kuşku yok ki tırnaklarınız olurdu
her geçen gün gövdemizi dağlayan, her geçen gün
çatılarımızda gezinen kalabalık bir sesle, her geçen gün
sizin tırnaklarınız…
Bekir Dadır