IMG_-qjgpq1
Çağdaş Küçük

“Murat ne haber?”

“İyidir ağbi, sağ olasın. Ne yapalım, müşteriyle uğraşıyoruz. Uydu bağladık bir teyzeye, bunun içine Müge Anlı’yı koymamışsınız, diye telefonda demediğini bırakmadı.”

“Acaba yanlışlıkla uymadı mı bağladınız?”

“Nasıl ağbi?”

“Hani patronun nerede diyorum.”

“Erken kaçtı bugün.”

“Derdi neymiş.”

“Çok sıcak, ben duramayacağım dedi, gitti.”

“Tamamdır, bir arayayım bakayım ben onu. Görüşürüz, kolay gelsin.”

“Görüşürüz Turan ağbi, sağ ol.”

***

“Alo. Ne yapıyorsun?”

“İyidir valla Turan’ım. Evdeyim. Uzandım öyle, televizyona bakıyorum. Senden ne haber?”

“Peki, televizyon açık mı kapalı mı?”

“Of, gene formundasın.”

“Ya, kahveye gidiyordum, sana uğradım, çocuklar gitti dediler. Çık, gel hadi.”

“Çok sıcak oğlum lan, deli mi öptü bu havada.”

“Gel hadi be, bir parti oyun yaparız.”

“Yok valla gelemem.”

“İyi madem, çıkacak olursan uğra.”

“Gel istersen bize, oturalım. Nevin bak çok güzel dolma yapmış.”

“Yok ya, sağ olasın. Başka zaman artık.”

“Bana bak, şimdi balkona çıkınca fark ettim, senin klima çalışıyor ya.”

“Yemezler.”

“Tamam hadi tamam, sana bol şans.”

“Hadi eyvallah.”

***

Telefonu arka cebine koydu. Yutkundu. Etrafı göz ucuyla kolaçan edip elini şortunun cebine attı. Yürümeyi sürdürüyordu. Küçük bir kâğıt çıkardı, avucunun içine aldı. Yazdıklarını hızlıca kontrol etti, listede klimayı görünce derin bir nefes aldı, kağıdı tekrar cebine soktu.

***

“Of, paramız olsa da balık yesek.”

“Turan ağbi gel, çok güzel uskumrular var.”

“Ulan bari bize yapmayın, bildiğin kolyozu uskumru diye yutturacaksınız.”

“Yok, vallahi uskumru bunlar ağbi.”

“Bas, git. Dün de pazarda isparozları millete çipura diye satıyordunuz.”

“Bizde olmaz öyle şey ağbi. Gelsene, çay söyleyeyim.”

“Kahveden bekliyorlar, başka zaman.”

“Ağbi bir şey soracağım.”

“Sor.”

“Yenge şimdi yok ya.”

“Evet.”

“Yemekleri sen yapıyorsun.”

“Ocağı kapattım yavrum, zorlama.”

“Valla pislik yapmıyorum.”

“Kes hadi, kes.”

***

Biraz yürüdü. Dayanamadı, elini cebine atıp kağıdı tekrar gözden geçirdi. Listede ocak vardı. Sevindi.

***

“Hayırlı işler!”

“Vay, Turan Çardak. Sen yaşıyor musun ya.”

“Hayvan eti mi bunlar.”

“Gel bak sana ne ayırdım.”

“Babana sat o billurları.”

“Güzelce keseyim onları, şöyle nefis bir ızgara yaparsın, ha. Ne dersin. Yanına da rakı.”

“İstemez. A, kimin eşeği öldü?”

“Alsana iki halka sucuk oradan, seç hemen. Paranı yemek nasip olsun.”

“Tamam, dönüşte alırım.”

“Nereye gidiyorsun böyle bu sıcakta? Otur, yeni çay yaptık.”

“Nihayet dediğime geldin. Çok rahat değil mi bu elektrikli çaydanlıklar?”

“Sen ne diyorsun ya. Tüp derdinden yılmıştım. Hakikaten iyiymiş. Gel be, otur şurada. İki laf edelim.”

“Kahveye gidiyorum, başka zaman.”

“Bir şey soracağım.”

“Çalıştığım yerden olsun.”

“Şimdi evde yenge yok ya, sabah çayı sen demledin.”

“Tevfik, ölmüş kaynanana söverim bak.”

“Tamam tamam, kızma.”

“Hadi eyvallah.”

“Dönüşte sucuğu almayı unutma.”

“Çok beklersin.”

***

Hızla yürüdü, gölge bir duvar dibine sokuldu. Aynı kâğıdı aceleyle çıkardı, yazdıklarını yeniden kontrol etti. Listede çaydanlık vardı. Rahatladı. Tekrar sokağa daldı.

***

“Dükkana girmek zorunda değilsiniz Turan Bey. Korkmayın, satmayız bir şey size. Selam verseniz de olur.”

“A, Kadir nasılsın?”

“Ulan cebinizde akrep var be. Alsana bak, ne güzel tişörtler getirdim sizlere.”

“Kaça bu mavili olan?”

“Normalde kırk, sana kırk beş olur.”

“Oha, geçen sene daha yirmiye veriyordun bunları.”

“Turan, adamın asabını bozma, geçen sene de benim anam daha kızdı.”

“Giyim işini bizde Serpil hallediyor biliyorsun, dönünce söylerim bir uğrayıp baksın, ben anlamam şimdi.”

“Bekar mısın?”

“Evet. Anasına gitti. Emecekmiş.”

“Erkek kısmı karı olmadan yapamıyor değil mi. Bizimki de yok bir haftadır bak, şimdi komşu aradı, balkon kapısını açık unutmuşum. Elemanı gönderdim artık. Kıçımızı toplayamıyoruz valla.”

“İnşallah hırsız girmiştir.”

“Gel gitme. Turan valla makara yapmıyorum.”

“Kahveden bekliyorlar.”

“Bana bak. Akşam gel, rakı içelim.”

***

Cebindeki kâğıdı çıkarıp yazdıklarını hızla kontrol etti. Listede balkon kapısı vardı. Keyfi yerine geldi. Kâğıdı büzüştürüp bir kenara attı, gülümsedi.

***

“Avukatım nereye böyle hızlı hızlı?”

“Adliyeye gidiyorum ya, davam var, duruşup geleceğim.”

“Duruş gel bakalım.”

“Tıraş mı oldun? Parlamışsın, gel bir öpeyim.”

“O da yarım kaldı ya, son anda sular kesildi.”

“Sorma ya, sabahtan beri benim de götümdeki bok kurudu”

“Ya tıraş olurken ya tuvalette ya da banyoda yakalar. Hiç şaşmaz.”

“Aynen. Bana bak, boynun hep kıllı kalmış ha”

“Evet, kuru kuru ancak bu kadar.”

“Neyse, başka zaman öperim artık. Ben kaçtım, görüşürüz.”

“Dönüşte uğra, kahvedeyim.”

“Tamam, uğrarım.”

***

“Ulan, Las Vegas’da mı doğdunuz mübarekler.”

“Hah! Geldi uğur böceği.”

“Geldim amcacığım geldim. Şu suratlara bak, gören de satranç oynuyorsunuz sanacak. Altı üstü kanlı okey, nedir yani.”

“Otur hadi, gevezelik yapma.”

“Arada nefes almayı unutmayın. Alo! Size söylüyorum.”

“Turan hoş geldin.”

“Hoş bulduk Ali dayı. Hımmm… Acaba hanginizinkini avuçlasam, Ali dayımınkini mi, Hüseyin amcamınkini mi”

“Sakın dokunma taşıma, uğursuz.”

“Aşk olsun amca ya. Söz, sekizliden aşağı çekersem kalkacağım yanından.”

“Uzak dur benden.”

“Gel yavrum sen. Gel, Akın ağbininkini avuçla, gel şöyle yamacıma.”

“Aslan Akın ağbim benim be. Sırayla çekelim ama.”

“Tamam hadi, sıra sende, çek bakayım.”

“Oooooop! Nasıl?”

“Harika! Adam daha ilk elde ikili çekti. Ama olsun atacak taş da lazım.”

“Akın ağbi, sen ne kadar iyi bir adamsın ya, olaylara hep pozitif yönünden bakıyorsun.”

“Tabii ki, ben hep öyleyim.”

“Pinokyo gibi adamsın valla.”

“Pollyanna değil mi lan o?”

“Yok Heidi, amma yaptın ha.”

“Akın, açıyorum ben.”

“Aç sen Sami’ciğim, beni bekleme. Benim açmam mümkün değil artık bu saatten sonra.”

“Akın ağbi, sen şimdi bana laf mı çarptın.”

“Yok oğlum, senden önce de elim kötüydü zaten.”

“Sami ağbi öyle açılır mı ya allah aşkına.”

“Nesi var ya?”

“Ortak çıkmadı ki daha dokuzlular, gitmişsin okey koymuşsun oraya.”

“Akın, başka türlü açmazdı ama.”

“Valla ortak, çok yanlış bir hata yaptın, ben sana diyeyim. Şimdi Ali dayım sana bir girdi çıktı yapsın da gör.”

“Turan ağbi hoş geldin.”

“Bahtiyar bunların bana çay söyleyeceği yok. Döküleceklerden bari ayarla.”

“Başka çay isteyen? Herkese getiriyorum.”

“Akın ağbi, sen taş çekince bakmadan önce parmağınla sürtüp böyle yokluyorsun ya, rengini de anlıyor musun?”

“Yok Turan’cığım, daha o aşamaya gelmedim.”

“Müthişsin valla Akın ağbi. Ben de mi sıra? Oooooop! İşte bu! Nasıl?”

“Aferin, ilerleme var. Buyur Ali dayı, üçlü. Valla çektiği taşı attım.”

“Akın ağbi istersen ben artık çekmeyeyim.”

***

“Evet, çaylar.”

“Ne oldu Bahtiyar suratın turşu satıyor.”

“Sorma Ali dayı, sular kesikti, öküzün biri de asma kattaki tuvaletin musluğunu açık konumda bırakmış, şimdi sular gelince biz de duymamışız, olduğu gibi üst kat su altında kaldı. Ona uğraşıyor çocuklar.”

“Sami, hadi düşünüp durma, atacağın bir taş ya.”

“A, Turan niye kalktı?”

“Allah allah?”

“Bir şey mi oldu ki?”

“Ne bileyim ben, baksana koşarak gidiyor.”

Çağdaş Küçük