Nitelikli yayıncılık yapma uğraşında olan yayınevlerini daha yakından tanımak için başlattığımız dizimizde konuğumuz Ketebe Yayınları Yayın Yönetmeni Furkan Çalışkan.

IMG_20200415_131839

Ketebe Yayınları ne zaman ve nasıl kuruldu?

Ketebe Yayınları 2018 yılının mart ayında Albayrak Medya’nın bir iştiraki olarak kuruldu. Yıllardır, özellikle grup bünyesinde çıkan dergilerin oluşturduğu kültür ortamını bir yayıneviyle başka bir aşamaya taşıma isteğinin bir sonucu olarak ortaya Ketebe Yayınları çıktı. Bugünlerde ikinci yılımız üç yüzüncü kitabımızla geride kalmış oldu.

Hulki Aktunç’un “yeni” yazarlara sorduğu gibi soralım: Yayıncılık dünyasında nasıl bir eksiklik gördünüz ki Ketebe Yayınları’nı kurmaya karar verdiniz? Bununla bağlantılı olarak, yayınevi politikanızı nasıl tanımlarsınız?

Eğer İskenderiye Kütüphanesi bizim olsaydı yine de orada olmayan nadide bir kitabın eksikliğini hissedecektik. Belki peşine düşecektik. Bir bibliopath olsaydık bütün istifçiliğimiz arasında hep bir noksanlık duygusunu içimizde taşıyacaktık. Belki de bu yüzden bibliopath olmuştuk zaten. Velhasıl yayıncılık dünyası tamama erecek, bütün parçaların eksiksiz yerine oturduğu bir puzzle değil. Her zaman eksik kalacak. Hep halen dilimize çevrilmemiş harika bir eser, henüz yazılmamış şahane metinler olacak. Bu yüzden yeni yayınevleri olacak, yenilenenler olacak, en eskisi belki de en genci gibi coşkuyla yeni kitaplar basacak, hep beraber İskenderiye’deki o eksik kitabın peşine düşeceğiz. Böyle sürüp gidecek bu.

Ketebe Yayınları, editörlerinden musahhihlerine kadar birlikte bir kütüphane oluşturmayı hayal eden insanlardan oluşuyor. Bunu kurumsal bir dil ile ifade etmek istemem açıkçası. Süreli yayınlardan farklı olarak bir yayınevinin kimliğini kazanması, oluşturmak istediği bütünü insanlara gösterebilmesi daha uzun zaman alır. İkinci yılımız dolarken okuyucunun ve entelektüel kamuoyunun yavaş yavaş Ketebe’nin ne yapmak istediğini fark etmeye başladığını düşünüyorum. Yine de kısaca özetlemem gerekirse, yerli edebiyatla güçlü bağlar kurmaya çalışan, ilk eserlere önem veren, dünyayı takip eden, bu takibi yaparken kültürel endüstrinin defacto bölgelerini yani Balkanları, Ortadoğu’yu da ıskalamadan iyi çevirilerle bir toplam oluşturmaya çalışan, okumak ve yazmak üzerine yapılan çalışmaları ayrı bir paranteze alıp, önemli kuramsal metinleri özel edisyonlarla sunmak isteyen, bilimden tarihe uzanan çok kategorili bir yayın anlayışımız var.

Piyasa koşullarının çetin olduğunu biliyoruz. Karşılaştığınız başlıca zorluklar neler? Bunlarla nasıl mücadele ediyorsunuz?

Bir kitabın yayına hazırlık sürecinin başlangıcından okurun kütüphanesine girene kadarki macerası çok teferruatlı ve zahmetli. Edisyon, tasarım, mizanpaj gibi süreçler işin daha keyifli kısımları iken depolama, lojistik, dağıtım, mağazalar, ticari dengeler vs. ise yorucu ve yıldırıcı aşamayı oluşturuyor. Çok fazla denklem ve bilinmeyen var. Bu durum Ketebe Yayınları gibi belirli bir sermaye gücüne sahip yayıncılar için nispeten daha rahat aşılabiliyorken imkânı daha az olan yayıncılar için savaşmaları gereken birçok cephe demek. Hangi kitabı yayınlayacağın, hangi yazarı önemsediğin, hangi çevirmenle çalışacağın, nasıl bir yayın üslubu tutturacağın gibi “doğrudan kitap sevmekle ilgili” işleri gölgeleyen faturalar, iadeler, kağıtçılar, matbaalar, depo kiraları, kurdaki yükselişler gibi “yan etkiler” ortaya çıkıyor. Belli bir zaman sonra o güzel kitapları yayınlamak artık bir tür “kahramanlık” haline geliyor ve bence büyük bir saygıyı hak ediyorlar.

Yayınevinize dosya göndermek isteyen yazarların bilmesi gerekenler nelerdir?

Gelen dosyaların editörlerimiz tarafından muhakkak okunduğu ve kimsenin birinci sınıf bir metne kayıtsız kalamayacağını bilmeleri yeterli. Eğer olumlu bir cevap alamazlar ise asla pes etmemeleri ve bizim yanılmış olma ihtimalimizin muhakkak olacağını da unutmamalarını tavsiye ederim.

Önümüzdeki dönemde yayımlamayı düşündüğünüz kitaplar hakkında bilgi verir misiniz?

Biz özel diziler yapmaktan hoşlanıyoruz. Mesela devam eden bir biyografi dizimiz var. Yakın zamanda Ümid Gurbanov çevirisi ile iyi bir Cioran biyografisi geliyor. Yine okumak ve yazmak üzerine kaleme alınan kuramsal metinlerden oluşan Exlibris dizimize eklenecek olan Peter Sloterdjik, Wassily Kandinsky, Harold Bloom gibi isimlerin kitapları yayına hazırlanıyor. Hans Blumenberg’in üç önemli eseri de yıl içinde ilk defa Türkçe’ye kazandırılacak. Beni en çok heyecanlandıran ise Ezra Pound’un kuramsal çalışmalarının üç kitap halinde yayınlanmak üzere hazırlanılması. Pound’un şiire, tarihe, ekonomiye ve kültüre bakışını derinlemesine anlama şansına sahip olacağız. Yine İhsan Fazlıoğlu ve Aliya İzetbegoviç külliyatlarının yayın süreçleri devam ediyor. İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın Son Hattalar, Son Asır Türk Şairleri, Son Sadrazamlar gibi kültür dünyamız açısından büyük önem taşıyan eserleri de bu yıl okuyucu ile buluşacak.

William Blake, Langston Huges, Nicador Parra, Dylan Thomas gibi uluslararası şairlerin eserleri de ayrı bir dizi halinde bu yıl çıkmasını planladığımız kitaplar. Milorad Paviç’in ilk defa Türkçe’ye kazandırılan yeni eserlerinin de müjdesini vereyim. Yine Meşa Selimoviç ve İvo Andriç’in de romanları çeviri aşamasında. Wael Hallaq’ın tüm eserleri de yoğun bir çeviri ve edisyon çalışması içinde yer alıyor.

Yerli edebiyatımız da son derece hareketli, editöryal süreçleri birlikte götürdüğümüz Aykut Ertuğrul ve Güray Süngü haricinde Ahmet Murat, M. Fatih Andı, İsmail Kılıçarslan, Ali Emre, Turgay Anar, Hakan Arslanbenzer, Zafer Acar, Hüseyin Su gibi isimlerin yeni kitapları da yayın takvimimizde.

Saydıklarım haricinde daha pek çok kitabımız var bu yıl okurlarımızı bekleyen. O kadarı da sürpriz olsun artık.