“Babam Warmiak oymağından, annem Galiçya Çingenelerinden. Baba tarafım daha iyi bir aileydi. Babamı çok iyi hatırlamıyorum; o Sibirya’da öldüğünde ben beş yaşındaydım. Bundan sekiz yıl sonra, annem Jan Wajs ile evlendi. Ben annemin tek çocuğuyum… On iki yaşıma gelene kadar okuma yazma bilmiyordum. Çok istiyordum ama ailem oralı olmuyordu. Üvey babam sarhoşun ve kumarbazın tekiydi, anneminse okuryazarlığa dair ya da bir çocuğun eğitimine dair hiçbir fikri yoktu. Peki okuma yazmayı nasıl öğrendim? Okula giden çocuklardan bana harfleri göstermelerini istedim. Bana öğretsinler diye bir şeyler çalıp onlara götürürdüm. Böylece öğrendim…”

EXWupxKVAAU6Ld3
Bronisława Wajs (Papusza)

Kanlı Gözyaşları

(1943’ten 1944’e Volyň’de Alman askerlerinden çektiğimizdir)

Ormandayız. Su yok, ateş yok – açlık büyük.
Çocuklar nerede uyuyacak? Çadır yok.
Geceleri ateş yakamıyoruz.

Gündüz, dumanı Almanlar görür.
Kışın soğuğunda çocuklar nasıl yaşayacak?
Hepsi yalınayak…
Bizi öldürmek istediklerinde,
önce bizi çalışmaya zorladılar.
Bir Alman geldi bizi görmeye.
– Sizin için kötü haberlerim var.
Sizi öldürecekler bu gece.
Söylemeyin kimseye.
Ben de bir garip Çingeneyim,
sizin kanınızdan – hakiki bir Çingene.
Tanrı yardımcınız olsun
bu kara ormanda…
Bunları söyledikten sonra,
sarıldı hepimize…

İki üç gün hiç yemek yok.
Herkes aç gitti uykuya.
Uyuyamadılar,
diktiler gözlerini yıldızlara…
Tanrım, ne de güzel yaşamak!
Almanlar izin vermeyecek…

Ve sen, benim küçük yıldızım!
Şafakta nasıl da büyüksün!
Kör et şu Almanları!
Aklını al şunların ki yaşasın
Yahudi ve Çingene çocukları!

Karakış gelip çattığında,
ne yapar bir Çingene kadın küçük bir çocukla?
Nereden bulsun giysiyi?
Her şey paçavraya döndü gitti.
Ölesi gelir insanın.
Kimse bilmez, yalnız gök bilir,
ağıtlarımızı yalnız nehir duyar.
Kimin gözleri görür bizi düşman gibi?

Kimlerin ağzı lanetler bizi?
Tanrım, dinleme onları,
duy bizi!

Soğuk bir kış gecesi,
Yaşlı Çingene kadın anlatır
bir Çingene masalını:
Sarı sıcak bir kış,
kar gelecek küçük yıldızlar gibi,
örtecek dünyayı, ellerimizi.
Kara gözler donacak,
ölecek yüreklerimiz.

Çok kar düştü,
kapattı yolları.
Gökte yalnız Kehkeşan kaldı.

Böyle buz gibi gecede,
küçük bir kız öldü
ve dört gün içinde
dört oğlanı gömdü anneler
karın içine.
Güneş, sen olmayınca işte böyle,
gör bak, bir küçük Çingene,
nasıl öldü bu koca orman içinde.

Cümle kuşlar yakarıyor,
çocuklarımız için,
hainler, engerekler öldürmesin diye.
Ah, talihim!
Benim talihsiz talihim!

Kar yapraklarca kalın,
kapatıyor yolumuzu,
öyle bir kar ki örtüyor tekerleri.
Önden gidip yolu açmalı birisi
arabaları arkadan itmeli.

Ne kadar çok umutsuzluk ve açlık!
Ne kadar çok keder ve yol ne uzun!
Ne kadar çok taş var ayağımızı kesen!
Ne kadar çok kurşun var kulağımızın dibinden geçen!

Bronisława Wajs (Papusza)

Çeviren: Ozan Çororo