CYMERA_20200524_173224

2016-07-22 Sulhi the Vegetarian Sultan 

Padişah Sulhi bir gün kahvaltıda yumurta yedi. Çok kötü bir gün geçirdi o gün. Çok kötü bir gün geçirdi. O günden sonra et  ve et ürünleri yemedi Sulhi. Süt de içmedi. Peynir yemedi. Yoğurda sadece revanide kullanılmak üzere izin verdi. Sulhi’nin canı ayran istedi bir gün. Ayran hayvansal ürün olduğu için içmemesi tavsiye edildi. Canı kuzu kapama istedi. Kuzucuğu yiyemedi. Çünkü etyemezdi Sulhi.  Etyemez lakabı aldı. Düğün, dernek, toy tertip etti, “birinci etyeme festivali” başlattı kendi adına. Dört kolla et yiyenleri tiksintiyle seyretti, seyrettirdi zorla. İçi kalktı, midesi bulandı. Padişahlığı bırakıp kapıcı olmak istedi. Artık nar gibi tandır yemek istiyordu çünkü Sulhi. Padişahlıktan istifa etti. Şimdi Sulhi müstafi padişah ama et yiyen biri. Bir kebapçı açtı Sulhi. Saray Kebap. Hünkar beğendi ya da kısaca beğendi.

2016-08-11 Alkolik Aileler

Alkolik ailelerin ortak bir yönü var. Aileyi olumluya götürecek, aileyi başarılara götürmek için gereken girişimlerin çaba ve gayretin çoğunun babanın alkolikliğini gizlemek için kullanılması. Yani “neşelenmek için içiyor”, “akşamları kendi kendine içiyor” gibi ve daha sonra yemin billah alkolle ve içkiyle çok da iyi olduğu, içkinin ona hiçbir şey yapmadığı yalanı başkalarına karşı, komşulara, sokağa karşı da kullanılıyor. Aile bütün enerjisini bu gerçeği saklamak için bir yalanı yaşayarak harcıyor. O yüzden bu ailelere baktığımızda çocukların ya alkolik olup evden bir türlü kurtulamadıklarına ya da ilk fırsatta evden kaçmaya çalıştıklarına tanık oluyoruz. Bu da genellikle kızların bir an önce evlenip kaçması anlamına geliyor. Her koşulda en azından çocuklardan birini büyük, benzersiz bir trajedi bekliyor.

Doğuştan nostaljik, büyüdükçe avangard, ergen/erginlikte devrimci, yetişkinlikte militan olan (sonra göbek salıp sermayeye mağlup) ben. Elli yaşımdan sonra başka biri olacağım ama. Hissediyorum bunu bazı sabahlar.

2016-08-11 Kötekçeler

Yaptığım ne hatırlamıyorum ama çok kötü bir dayak yiyorum babamdan. Aradan birkaç dakika geçiyor. Üzgün, gelip özür diliyor. Sonra bana onu sinirlendiren şeyin ne olduğunu yani benim ne kabahat işlediğimi anlatmaya başlıyor. Çok sinirlendim diyor, o kadar sinirlendim ki seni öyle onu yaparken görmeye dayanamadım diyor ama bunu anlatırken bir daha vuruyor bana. Bir daha dövmeye başlıyor. Dediğim gibi ne yaptığımı hatırlamıyorum ama bunu da bir türlü unutamıyorum.

2016-08-14 Reddedilmiş Şiirler Antolojisi

Evet, ben de reddedilmiş şiirler, reddedilmiş şairler antolojisi yapmak istiyorum. Ama bunu reddedilmiş şiirlerin yayınlananlardan, okuyucuya ulaşanlardan daha iyi olduğunu göstermek için yapmıyorum. Her şeyi yeni bir bağlamda çok daha alımlı bir biçimde sunmak mümkün diye yapıyorum.

2016-08-30 Giderayak Bir Uyak

On dokuzuncu yüzyılın ünlü yazarlarından Recaizade Mahmut Ekrem’in büyük-büyük torunuyla tanıştım. Bir plajda uyurken gördüm onu. Kafasının yanında Araba Sevdası. Kumda nal izleri varamayan atların. Giderayak bir uyak.

Reşat Nuri Güntekin’den Oğuz Atay’a bir Türk romancısı olarak Londra’da ölmek. Uzakta ve yalnız, anlaşılmamış ve bitkin. Bıkkın. Gitmeye niyetli. Giderayak bir uyak.

Şair bir Orfe sonuçta. Sevgilisini şiirler şarkılarla Hades’ten almaya gidiyor, ama Hades ona geriye bakma diyor. Geriye bakarsan, sevgilini görmeye çalışırsan, yok olacak, bir daha geri gelmeyecek, bir kere bu şansın var. Tabii Orfe elbette geriye bakıyor. Bütün derdimiz bu geriye bakmak. Bakma denilen anda ve yerde. Biliyoruz ki baksak da bakmasak da gidecek o sevgili. Yok olacak. Giderayak bir uyak.