Enis Batur’un yeni kitabı Kısa Kısas Kıssası’nda rastladım Eugène Delacroix’ya (1798-1863). Enis Batur, ressamın günlük tutmaya ara vermiş olmasına hayıflanıyordu:

Delacroix günlük tutmaya 22 yıl ara vermiş. Öyle yaptığı için, bir buçuk yüzyıl sonra ciddi biçimde içerliyorum, öfke saçıyorum ona: Beni mahrum bıraktığı sayfalar nedeniyle.

İsim başta tanıdık gelmedi ama aslında hepimiz onun Halka Yol Gösteren Özgürlük resmini görmüşüzdür. Fransız Devrimi’nin sembolü haline gelmiş bir eserdir bu. Nedir, resim aslında 1830 Temmuz Devrimi’ni konu alıyordur.

Mehmet Göktepe, Journal of Arts adlı dergide (Cilt 3, sayı 1, 2020) yayımlanan “Romantizm Sanat Akımı ve Sanatçıları Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı makalesinde, Eugène Delacroix hakkında şunları söylüyor:

Fransız Romantik Eugene Delacroix, karmaşık bir kişiliği olan sanatçı, farklı ilgilere sahip bir ressam olarak bilinmektedir. Sanatın Öyküsü adlı kitabında Gombrich, Eugene Delacroix hakkında şu ifadeleri kullanmaktadır: Günlükleri okunduğunda, aslında fanatik bir isyancı olarak nitelendirilmekten hoşlanacak biri olmadığı görülmektedir. Böyle bir rolü üstlenmek zorunda bırakılmışsa, bunun nedeni Akademi’nin standartlarına uymayı kabul etmemesi olarak değerlendirilebilir. Devamlı olarak Yunanlılardan ve Romalılardan söz edilmesine, doğru çizimin vurgulanmasına ve klasik heykellerin taklit edilmesine tahammül etmemiş. Resimde, rengin çizimden, hayal gücünün ise bilgiden daha önemli olduğuna inanmıştır. (…) Delacroix’ın Akademinin sanatçılara resmettirmek istediği konulardan usanmış olduğu bilinmektedir. Doğudaki imgeleri eserlerine aktaran Delacroix, Romantizm ideallerini kendinden önceki resim sanatının hikâye ve sahnelerinden esinlenerek resimlerine yansıtmıştır. Arap dünyasının parlak renklerini ve romantik süslerini incelemek üzere 1832’de kuzey Afrika’ya gittiği bilinmektedir. Tanca’da atlıların savaşını görünce, günlüğüne şunları yazdığı söylenmektedir: “Daha ilk baştan şaha kalkıp öylesine bir hiddetle savaştılar ki, binicileri için korktum; ama resim için eşsizdi. Eminim ki, Rubens’in bile hayal edemeyeceği kadar benzersiz ve muhteşem bir sahneyle karşı karşıyaydım.”

Eugene Delacroix “Halka Önderlik Eden Özgürlük” adlı resimde figürlerini kompozisyon içine dinamik bir biçimde yerleştirmiştir. Fransız vatandaşlarını temsil eden figürlerin yürüdüğü ve iç içe geçmiş cesetler, kompozisyonun ana figürüne hizmet etmektedir.

Eugène Delacroix’nın günlüklerinin İngilizce baskısını buldum. Günlük tutmaya 15 yıl ara vermiş Delacroix. The Journal of Eugène Delacroix başlıklı kitap iki bölüm halinde sunuyor Eugène Delacroix’nın günlüklerini: İlk kısım 1822-1824 ve 1832 tarihli günlükleri içeriyor; ikinci kısım ise 1847’den başlayıp ressamın ölüm yılı olan 1863’e kadar yazılmış günlüklerden oluşuyor.

Tadımlık olsun diye, Eugène Delacroix’nın günlüklerinden birkaç günü çevirdim.

Onur Çalı

Eugène Delacroix
Eugène Delacroix, 1862

8 Nisan 1824 Perşembe

Yakında param suyunu çekecek. Çok çalışmalıyım. Don Kişot üzerinde çalıştım.

9 Nisan 1824 Cuma

Başka bir büyük resim yerine, birkaç küçük resim yapmalı, yapmaktan zevk almalıyım.

Hâlâ 240 frank kadar param var. Pierret 20 frank borç verdi.

Bugün: öğle yemeği, yumurta ve ekmek: 0 fr. 30
Bergini : 3 fr.
Belot, boyalar: 1 fr. 50
Akşam yemeği: 1 fr. 20
Toplam: 6 fr.

5 Şubat 1847

Tüm günü odamda okuyarak ve dinlenerek geçirdim. Monte Cristo’ya başladım; sayfalarca süren sonu gelmez konuşmalar dışında eğlenceliydi. Ancak, okumayı bitirdiğinizde gerçekten bir şey okumuş gibi olmuyorsunuz.

7 Şubat 1847

Kendini iyi hissetmiyorum. Bütün gün hiçbir şey yapmadım. Şu nazik arkadaş, Fleury, beni görmeye geldi; yanında da mütemadiyen bir şeylere dokunan şeytan gibi bir çocuk vardı. Fleury bana panelleri, tahtaları ve tuvalleri hazırlama tariflerini verdi; balık tutkalı ve beyazlaştırıcı, bir fırça ile uygulanır ve zımpara kağıdı ile son şekli verilir.

12 Mart 1847

Akşam yemeğinden sonra Mme Sand’ı aramaya gittim. Tipi vardı ve Saint-Lazare sokağına çamurlar içinde güçlükle vardım. İyi huylu arkadaşımız Chopin bizim için çaldı. Ne büyüleyici bir yetenek! Şu heykeltıraş, M. Clesinger de oradaydı. Onunla pek ilgilenmedim.

2 Mayıs 1847

Eski öğrencim ve tam bir aptal olan Martin, İtalya’dan dönmüş, gördüğü şeyleri sakız gibi çiğneyip duruyor ve bu yüzden daha da aptallaşmış. Tatsız ve sıkıcı bir gün; hiç çalışmadım, kafam tamamen boşalmış gibi.

9 Mayıs 1847

Akşam Mme Marliani’nin evindeyim, bana Chopin’in hasta olduğunu söylüyor. Zavallı adamın durumu geçtiğimiz hafta ağırlaştı. Şimdi biraz daha iyi.

11 Ağustos 1849, Paris

Dokuz buçuk gibi bir arabaya bindim ve Villot’u bulmaya gittim. Evde yalnızca karısı vardı. Her zamanki gibi kanepesinde uzanmış, dikiş yapıyordu. Fazlasıyla güzel görünüyordu, yanında duran küçük masanın üzerinde zarif çiçekler vardı. Villot’u saat 11’e kadar bekledim.

20 Ekim 1849 Cumartesi

Öğle yemeğinden sonra zavallı Chopin’in öldüğünü öğrendim. Garip bir şekilde, bu sabah kalkmadan önce içime doğmuştu. Şimdiye kadar birkaç olayda böyle oldu. Ne kadar büyük bir kayıp! Dünya ne sefil hergelelere kaldı, ama bu ince ruh sönüp gitti!

Bahçede bir tur attım. Gerçekten enfes bir cazibesi olan bu sevimli yere veda edeceğim, malikanenin sahipleri buranın güzelliğinin farkında değiller sanki, kuzenim tutmuş, bu güzelliğin ortasında duvarları onarmaktan veya Belediye Meclisindeki münakaşalardan söz edip duruyor. Sonuç olarak, benim için vaktin çoğu sessiz ve tatsız geçiyor.

25 Ocak 1850 Cuma, Paris

Bana öyle geliyor ki yeterince güçlü üsluba sahip sanatçıların, diyelim ki Michelangelo, taklitleri mazur görülüyor. Belli bir noktaya geldiklerinde, gerçekte olduğundan daha bağımsızmış ve cesurmuş gibi yaparlar.

22 Haziran 1863

[Küçük bir deftere kurşun kalemle yazılmış.] Bir resimde aranan ilk özellik göze hitap etmesidir. Bu, resmin bir anlamı olması gerekmediği anlamına gelmez; tıpkı şiirdeki gibi, kulağa kötü gelen bir şiiri dünyadaki tüm anlamlar bir araya gelse, gene de kötü olmaktan kurtaramaz. Müzik kulağından bahsederler: her göz, resmin ince sevinçlerini tatmayı beceremez. Birçok kişinin gözleri duygusuzdur veya göstermeliktir; nesneleri görürler ama enfes şeyleri fark edemezler.