Yalnızca Midilli ve Yunanistan’ın değil, Ege müziğinin kendine has figürlerinden Solon Lekkas, ardında uzun bir “Aman” bırakarak vefat etti. Ona yakışır şekilde veda edelim istedik. Lekkas hakkındaki kısa tanıtım yazısını Nesrin Ermiş derledi. Sonra sözü ehline, “Duble Salih”e, değerli müzisyenler Salih Korkut Peker ve Salih Nazım Peker’e bıraktık…

OLYMPUS DIGITAL CAMERA
Solon Lekkas (Fotoğraf: Spiros Pavlis)

1946 yılında Lesvos Adası’nın Pigi Köyü’nde doğan Solon Lekkas, inşaat ve taş ustasıdır. Kendi kendini yetiştirmiş, yerel ve özgün bir şarkıcı ve amanecidir (amanecis). Kökleri Loutraki bölgesinden Arnavut olan Solon’un anne ve babası adanın Pigi ve İpios köylerinden, büyükanne ve büyükbabası ise Anadoluludur.

Midilli geleneksel şarkıları ile Küçük Asya şarkılarının yanı sıra amaneler söyledi Solon Lekkas. Amane Yunanca Amanedhes olarak anılan ve yaygın bir halk edebiyatı türü olarak manilerin Aman!, Ey!, Of!, Yar! gibi nidalarla başlayan, makamsal özellik taşıyan ve serbest vokal karakteriyle söylendiği şarkılardır. Bir müzik türü olarak Türkçe gazel veya uzun hava biçimleriyle akrabadır. Bu şarkılarda acı, isyan, sitem, özlem, aşk, ayrılık, başkaldırı gibi duygular baskındır.

“Solon, taximi in the time” adlı belgeselde, amane’lerle ilgili olarak şöyle der Solon:

“Amane en içten şarkıdır. Havasına girmen lazım bir kere; içini açmaktan, geçmişi hatırlamaktan korkmayacaksın. Gönül yaralarını, kalp ağrılarını hatırlamaktan korkmayacaksın. Amane nedir, biliyor musun? Eğer çok paran varsa, amane söylemezsin. Çok paran olmaması lazım, yoksul olman lazım amane söylemek için. Zenginsen uzo içmek ve amane söylemek için muhabbete oturmazsın arkadaşlarınla. Her şeye sahipsen neden amane söyleyesin! Zenginler bir kere ölür, biz her gün. Yoksullar her gün ölür. Zenginler bir kere.”

Solon Lekkas, Tony Gatlif’in Türkiye’de Aman Doktor adıyla gösterilen Djam (2017) adlı filmine de konuk olmuştu. Adanın ve Kuzey Ege’nin toprağında aşılanan mirasla bizleri insanlığın acısına ortak eden Solon Lekkas, 26 Temmuz 2020’de Midilli’de vefat etti.

IMG20170801141226
Salih Korkut Peker

Salih Korkut Peker: Goca Solon’u ilk kez, Müzik Köyü’nden tanıdığımız Aytaç Gökdağ dinletmişti bana 3 yıl önce. 100 yıl öncesinden bize seslenen esvapları kuşanmış, elinde kocaman tespih… Başladı söylemeye: “Amaaaan aaamaaan Ayvaliiii” … Aha! Aivali dedi. Bizim memleketi söyledi (Ayvalık)! Ses de esvaplar gibi, 100 sene öncesinden geliyor. Hem heybet var hem keyif var hem kabuk tutmuş yaralar var sesinde. O gün yaşadığım tatlı şoktan sonra, bu tutkulu ve “music business” denen şeye gram eyvallahı olmayan dedeyle bir gün karşılaşmayı, çat pat Yunancam ile konuşmayı, onunla çalmayı, söylemeyi hayal etmeye başladım. Ama bana nasip olmadı…

Kendisinden haberdar olduğum kısa süre içinde kendisinden duyduğum her nota, her muhabbet, gördüğüm her hareket, gülüş, coşku; içime ders olarak, kıssa olarak, hatıra olarak, ibret olarak işledi. Komşu dedemiz oldu bana. Komşuluk dediysem, Türkiye-Yunanistan muhabbetini anlatan komşuluktan daha fazlası… Zira zaten hemen karşımızda yaşıyordu, Midilli Adası’nda… Belgeselinde bahsettiği, Küçük Asya’nın müziğinin izini tek sürebileceği yer olarak gördüğü Midilli’deki köyü, onun hep dönmek için can attığı yuvası olmuş. Konsere dışarı gittiği zaman, öyle her müzisyen gibi haftalarca dayanabilen bir “profesyonel” olmayı hep reddetmiş. “Evimi özledim mi biter, çıkar gelirim” demiş. Seni besleyen yuvandan, kendi rızanla bu kadar ayrı kalmanın, müziğini beslemeyip aç bıraktığını bir kere daha fark etmiştim onun sayesinde.

Oturup içtiği yerde Türkçe konuşan duyarsa, hesaplarını ödeyen; birlikte çaldığı müzisyen güzel bir taksime başladığında Türkçe “Yasşşaaa” diyen; dinlerde ve dillerde ayrışmanın değil, hislerde birleşmenin müptelası olan bir yanık yürekti Solon Lekkas.

Kendisine hep amatör dedi. Bir amatör ki, Ege’nin iki yakasının da müzik tarihine adını yazdırdı. Dünyaya onun gibi “amatörler” gerek. Çektiği cefayı silaha değil, nağmeye dökecek, yılların yorgunluğunu başkalarını yorarak değil, elinde tespihiyle kalkıp dans ederek atacak “amatörler”…

Gittiğin yerde zeybekler yoldaşın, eski toprak rebetler yarenin olsun Solon Dede…

IMG_20200812_165307_274
Solon Lekkas ve Salih Nazım Peker, Çeşme Festivali’nde (22 Eylül 2019)

Salih Nazım Peker: Aya Sofya’yı yeniden fethettik ya. Boş iş! İbn Haldun 7 asır önce yazmıştı fetih diyalektiğini: Ava giden avlanır. Fetheden fethedilir… Bizans kilise musıkisi, Hezikya ilahileri, Aya Sofya’nın kubbesi, zeytinyağlı yemek kültürü, zeybek, kasap, çiftetelli, horon, hora… Kültürel mülkiyet sınırları nerden geçer? Önemsiz ve belirsiz. Ama coğrafya belirli ve belirleyici. Bu gerçeğin somut örneğiydi Solon Lekkas. Söylediği amaneler, bize göre Türk Sanat Müziğindeki gazel formundaydı. Makam kullanımı klasik idi; ama halk müziğinin samimiyetini de taşıyordu. Şu TSM dediğimiz güzelliğin aslında İstanbul ve çevresi folklorunun saray-konak-şehir-dergah görmüşü desek ya! Hah tam da oydu işte! Sonra rebetikoyla Anadolu arasında doğal bir köprüydü Solon. Pergamos derken Çaktım Çaktım Yanmadı zeybeği çınlıyordu hafızamızda. Zeybek oynarken Kuzey Ege Tahtacılarının samahlarını hatırlıyorduk. Biz öznesi, bizatihi varoluşunda tecessüm eden bir bizdendi Solon. Vatanı, bizim oralardı. Milliyeti, dini laf-ı güzaf… Ha bir de emekçiydi, köylüydü, Midillili taş ustasıydı, başı turuncu poşulu…

Aman aman hey
Çakıcı yeniden göründü dediler
Midilli’de imiş dediler
Taş ustası olmuş dediler
İçli gazeller okuyup
Yanık türküler söylermiş dediler
Bir de İda’ya karşı zeybeğe durduğunda
Kurt kuş susar
Börtü böcek yerinde durur
Huşu ile izlermiş dediler
Bir de böyle zamanlarda
Yalan dünyanın yalan telaşesi de durur
Zavallı insanlığa
Yiğit, iyi, güzel, cömert, şefkatli, cesur şeylerden
Bahseder dediler
Aman aman hey
Sonra akşama yönelir güneş
Bir yanık turuncu olur
Bir meltem çıkar
Zeytin kokusu getirir
Aya Paraskevi’den Ayvalık’a
Vakt-i kerahat olur saat
İlla da anason der zaman
Sonrası segah, rast, nikriz, hicaz,
Bir de iki avuç arasında tespih şıkırtısı…
Aman aman hey
Ama hüzzamdayız bu akşam
Seyranındayız Solon’un latif geçişinin
Yalan dünyadan öte dünyaya
Geç buluştuk, erken kaybettik
Medet efendim aman hey!
Aşk ile budala taş ustası!
Aşk ile deli keşiş, deli derviş!
Aşk ile Middili’nin poşulu efesi!
Ayrımsız, hudutsuz ve zamansız
O birlik makamında
Aşk ile dünyanın tek Ortodoks müezzini!
Devrin daim ola!
Medet yar aman aman…