Şunu bir türlü öğrenemedim: Bir kitabı internetten bile alacak olsam gidip kitabevinde onu görmeli, elime alıp incelemeliyim. Bazen baskı, cilt veya punto boyutu kitabı okumaya, onu (satın) almaya karar verme sürecinde etkili olabiliyor. Küçümsenmesin! Yeni yayınlar bu kadar bol ve zaman bu kadar değerliyken sözünü ettiğim karar sürecinde önceliklerin iyi belirlenmesi gerekiyor.

Yavaş Akma’nın kapağını açmadan önce kitabın içinde kapalı ve soyut şiirler bulmayı zaten bekliyordum, ne kadar doğru bir tutum olduğu tartışılır tabii ama sadece sosyal medyadaki aşinalığıma dayanarak Merve Çanak’ı, bu tür zor metinlere ve çevirilere eğilimli bir yazar olarak görüyordum. Yani kitapta koyu şiirler bulsaydım şaşırmayacaktım, onları anlamak için uğraşmaya da hazırlıklıydım! Fakat Yavaş Akma benim beklediğimden de çetin ceviz çıktı! Üstelik sorun cilt, baskı veya punto boyutu ile de ilgili değildi. Kapalının kapalısı, anlamı olabildiğince saklayan kısacık şiirlerden mürekkep bu küçük kitap beni zorladı. Anlamak için uğraşmayı değerli bulurum, pek çok kez yapmışımdır da, bu yolda başka türlü yürümek de mümkün değildir zaten. Ama anlamak için yorulmak? Ondan o kadar emin değilim…
Bu tip yapıtlarda genelde yapıldığı gibi, Yavaş Akma’daki şiirleri birkaç kez okudum; en belirgin izlenimim, yazarın sadece kendisi için (ve belki çevresinden birkaç kişi için) bir karşılığı olan karakterler ve onların dünyasıyla ilgili bir şeyler söylüyor olduğu. Bayan yossi var, vivi var, sim var, bu karakterlere hitap ediliyor, onlarla ilgili sözler ve düşünceler şiirlerin içinde birtakım tıp terimleri eşliğinde yer alıyor. Bir metinde anlamın açık edilmemesinde bir sorun yok elbette, hele şiirde anlamın yeri üzerine çok konuşulmuştur, fakat Yavaş Akma’nın biçimle ilgili tercihleri benim kitapla bir bağlantı kurmamı imkânsız hale getirdi maalesef. Bazı tekrarlarla, harf, noktalama ve imla seçimleriyle belli bir deformasyon amaçlanmış. Böylelikle kalıplara karşı koyma, okurla arada bir miktar mesafe oluşturma hedeflenmiş de olabilir. İlk kez tutulan bir yol değil elbette, çok başarılı örnekleri de olan stilistik bir tavır alış. Ama Yavaş Akma’da formla ilgili bu çıkma ve sapmalar içeriğin önüne çok fazla geçmiş. Bu tip edebi oyunlardan, ‘radikal’ yazar seçimlerinden o kadar da haberdar olmayan okurlar gördüklerini kolaylıkla bir baskı hatasına, dizgiden kaynaklanan bir karışıklığa yorabilirler ve metinlerin kâğıda geçiş sürecinde bir sorun olduğunu düşünebilirler. Benim bu edebi oyunlardan iyi kötü haberim vardı, o yüzden kitabı okurken dizgide bir karışıklık olduğunu düşünmedim ama gelin görün ki ne düşüneceğimi de bilemedim!
Şunu kastediyorum:
Islak mayo yası sürdürmekmiş biraz da oh la laa DİKKAT EDİN
BU BİR SİSTİT BAŞLANGICI anonsudur oh la laa
Bu şiirin adı care, ihtimam. Şu da söz çukuru adlı şiir:
Ağzım azı mıydı azı oyuğa maruz kalan dişil yanımdı h. İlk iç
sürgünüydü cennetinrastlantı ihtiyaçtı bileğim kemiksizken
eski oturmaktan dizi uyuşan norm’a katlandım ağlamam normal
değil
Kitap anıtsayaç kadınlarına ithaf edilmiş, buradan hareketle (tabii daha çok bir niyet okumasıyla) kimi dizelerden bir şeyler çıkarıyorum, bazı yerlerde kadın cinayetleri, ensest, toplumsal cinsiyet gibi konulara atıflar hissediliyor (ben hissediyorum). Öyle bile olsa biçimdeki tercih amaçlanan etkinin yaratılmasını engelliyor ve dolayısıyla ‘davaya’ hizmet etmiyor.
Bir örnek daha vermek istiyorum ama bunu yazamayacağım, o yüzden fotoğraf sanatına başvuruyorum. hortlak aksanı adlı şiir:

Burada yazara çıkışacak halimiz yok tabii ki, onun tercihlerini sorgulamıyorum. Bir edebiyatçı öyle veya böyle yazmakta, şu kadar sayıda virgül, bu kadar sayıda kesme işareti kullanmakta elbette özgürdür. Benim buradaki şikâyetim daha çok kendimle ilgilidir – ilk paragrafta anlatmaya çalışmıştım.
Aynı şekilde, kaleme aldığım bu metnin bir eleştiri yazısı olduğunu söyleyecek değilim, eleştiri yazmayı -hele şiir gibi bir türde- bilmem ben. Bu satırlarımın kitabın içine girmeye çalışan, ondan yazınsal bir zevk devşirmeyi uman bir okurun yaşadığı hayal kırıklığının dökümü olarak düşünülmesini tercih ederim.
Mesut Barış Övün