“İyi olduğuna çok sevindim,” dedi.

Oysa ben iyiyim dememiştim. Dedim ama demedim. İnsan her zaman ağzından çıkan seslerle konuşmaz. O seslerin ezgisini dinlemek lazım. Dinlemedi. İyiyim, dedi ağzımdan çıkan sesler. İyi olduğuna çok sevindim, dedi o da.

Oysa ben iyi filan değildim. Birkaç gündür, sürekli pencerenin önünde buluyordum kendimi. Oysa yapılacak tonlarca işim vardı. Aldığım notları temize çekip romanıma devam etmeliydim. Evi bok götürüyordu, temizlemeliydim.

Sigara üstüne sigara içip ipe sapa gelmez şeyler düşünüyordum. Kadınlar yazdıklarında neden bu kadar çok üç nokta kullanıyorlar? Sokaklar neden bu kadar kirli? Üst komşum neden bu kadar suratsız? Beyhude’yi açıyordum sonra, Hümeyra iyi geliyordu.

Bazen de, hayır sıklıkla, kendimi pencereden atlarken düşlüyordum. Bazen uçuyordum. Bazen çok pis çakılıyordum yere, bacaklarımın kırıldığını hissediyordum. Sonra bir bakıyordum, pencerenin önündeyim. Yine.

İşte ben böyleyken aradı ve nasılsın diye sordu. İyiyim, dedim. İyi olduğuna çok sevindim, dedi.

Oysa iyi değildim. Özlüyordum. Onu ve kendimi.

Ayak başparmağı diğer parmağından kısaydı ve ayaklarını beğenmezdi. Kapalı ayakkabılar giyerdi sürekli. Beğenmediği yerinden öperdim. Hayır, öyle kendini iyi hissetsin filan diye değil. Her şeyin bu kadar basmakalıp olduğu bir dünyada onun güzel nişanıydı ayakları. Gerçekten severdim.

İstedim ki o da beni böyle sevsin. Kamburumdan öpsün beni. Biraz dik dursana hayatım demesin. Şu gözlüklerden kurtulalım, lazer yaptıralım sana demesin. İstedim.

Telefonun ekranında adını görünce bunlara daldım işte. O arada telefonu açmış bulundum.

Nasılsın? dedi. İyiyim, dedim. İyi olduğuna çok sevindim, dedi.

Sessizlik oldu galiba. Sonra düğününe davet etti.

Günlerdir şu pencereden atlamayı düşünüyordum. Günler sonra çıktım evden, sarrafa gittim. Küçük altına yetmedi param, gramlık aldım.

Onur Çalı

Görsel: Gustave Caillebotte’nin “Penceredeki Genç Adam” adlı yağlıboya tablosundan Burcu Firdevs Demirağ.

Öykü ilk kez “Huma Kuşları” (2015) adlı kitapta yayımlanmıştır.