Babam Maradona’yı tanımaz ama Maradona babamı tanırdı. Siz şimdi hadi len diyeceksiniz ama bu doğru. Aynı babam Müjde Ar’ı da tanırdı bak. Babamın Müjde Ar’ı sırtına almışlığı vardı.

Müjde ablamızı çok severdik –ki abla diyorum, anne esprisine rahmetlik annem çok bozulurdu. Müjde ablam ile Maradona amcamın ortak noktası, babam. Benim güzel babam doğru dürüst bir şey bilmezdi ama pokeri çok iyi bilirdi. Buna geleceğiz.

Vakit sonbahar. Bıldırcınların yağlandığı bir zaman yani. Babam dağda çoban. Halam hem çoban hem mekâncı. Aperlai’de. Gece alacıkta kalıyorlar. Babam halamı uyutuyor, hop Kordon Restoran’a pokere gidiyor. Dövdüler dövecekler ama genç yaşta böyle artistlik olmaz, kesin birine güveniyor diye ses etmiyorlar. Milletin parasını alıp alıp gidiyor.

Günler, dünyadan habersiz. Dağda et, kayada balık, masada poker. Halamın kocası, sit alanına ev yapmaktan hapis. Babama sorsan, eski kiliseyi deşmiş, bir şeyler bulmuş, tufaya düşmüş. Bize karanlık.

O ara Maradona amcam, artık neyi tükettiyse ömründe, bunalmış. Kaçacak bir yer arıyor kendisine. Bunun sevdiği rahip ya da patrik, bilmiyorum, hem nereden bileyim, ben de babamın oğluyum sonuçta, demiş ki buna, bu Yunan yok mu var, onun karşısında Türkler var evet var, hah orada Aperlai var, taa on bin senelik yer. Eee oraya gidelim, benim dedemin dedesinin dedesi oradaki kilisede görevliymiş. Maradona’ya macera olsun. Gelmişler bunlar uzun yoldan, halama demişler ki, bize yiyecek bir şey ver, bir de şu kiliseyi göster. Olur demiş halam. Yemişler içmişler, bırakmışlar dolarları, bahşişleri. Kiliseyi bulmuşlar. Maradona ikinci dakikada sıkılmış. Arkadaşı başlamış dua etmeye, etrafı incelemeye. Maradona etrafta gezinirken babamı görmüş sürünün başında. El hareketi kol hareketi derken, babam, Maradona, muhtar, bir de “anam mı doğurdu forget” lakaplı Naci bey amca poker masasında. Maradona bunları sağa yatırmış sola yatırmış, ne kadar paraları varsa almış. Gece gelmişler alacığa. Maradona babama tüm parayı vermiş. Babam gün ışıldarken uyanıp Maradona ile arkadaşı olan papaza keçi peyniri yedirmiş. Sonra “Ya ben de poker bilirim de, sen hepimizi nasıl üttün?” demiş ama diyememiş. Elini havaya kaldırıp parmaklarını gevşetip “Nasıl yani?” demiş Maradona’ya babam. Maradona babama “Gat hend” deyip elini göstermiş. Babam nereye anlayacak Tanrı’nın elini. Gitmiş bunlar.

Aradan zaman geçmiş, enişte hapisten çıkmış. Özal, liberal ekonomi falan turizmi patlatmış. Babam hâlâ 2B’de çiftçi, dağda çoban. Bir sabah denizde bir bağırtı. Dalga iskeleye bir vuruyor geliyor, bir daha vuruyor. Koskocaman bir yolcu gemisi. Açığa demirlemiş. Sahil güvenlik etrafta. Ortalık yıkılıyor yani. Bir telaş, bir olay. Bizimkiler ne oluyor demeye kalmadan gelmiş karakol komutanı. “Mustafa abi sen Maradona’yı nereden tanıyorsun?” diye sormuş. “Maradona kim?” demiş babam. “Abi yok mu dünyaca ünlü topçu, özel misafir, o geldi ya açılışa,” demiş. Babam anlamamış ne olduğunu. “Abi rehber var yanında, bir gece beraber poker arkadaşı olduk diyor,” deyince, babam da “Bir koşu eve gidip geliyorum,” demiş. Çıkmış gemiye. Rahmetli babamı görünce eliyle bekle yapmış, diğer elindeki puroyu yakıp vermiş babama. Babam ilkin anlamamış mevzuyu. Gelmiş Maradona amcam, beni kucağına almış, saçımı okşamış. Babam cebinden poker fişini çıkarıp Maradona’ya uzatmış. Maradona bir daha sarılmış babama.

Gazeteler manşet atmış, bir şekilde buldum çok sonra. “Kilise tüm din adamlarını buluşturdu, Maradona ‘Türkiye çok güzel’ dedi,” yazmışlar. Herkes orada. Babam kenarda, ben onun kucağında.

Annem öldü. Müjde Ar’a Allah uzun ömür versin, hâlâ taş gibi. Güzel babam da öldü. Ama Maradona amcam ölmedi. Saklıyorum hâlâ babamla olan fotoğrafını.

Halil Yörükoğlu