Türk edebiyatının geleneğinde yıllıklar önemli bir yer tutar. Nesin Vakfı Yıllıkları, Memet Fuat’ın hazırladığı yıllıklar, Mehmet H. Doğan’ın şiir yıllıkları ve Kemal Gündüzalp’in öykü yıllıkları bunlara örnektir.

Gördüğümüz kadarıyla son birkaç yıldır yıllık hazırlama işi iyiden iyiye tavsadı. Oysa yıllıklarda bir yılın dökümü yapılır, o yıl yayımlanan eserlerden seçmeler yayımlanır, yıl içinde yaşanan edebiyat tartışmaları özetlenirdi. Yıllıklarda bir de soruşturma bölümleri olurdu.

Biz burada, en azından yıllıkların soruşturma kısmını yaşatalım istiyoruz. Nedir, Parşömen Sanal Fanzin olarak, bunu internet yayıncılığı yapan bir e-dergi olmamızın sınırları içerisinde yapabiliriz: Az soruyla, soruşturmaya yanıt veren her değerli katılımcının yanıtlarını ayrı ayrı yayımlayarak. Öte yandan, soruşturmada az soru olmasına rağmen, “açılmaya” veya “genişletilmeye” müsait konulara işaret ettiğimizi düşünüyoruz. Yanıtların uzunluğu konusunda hiçbir kısıtlamamız yok.

Eleştiri ortamımızın çoraklığı ortada. Bu yüzden soruşturmanın son sorusunu çok önemsiyoruz. Yalnızca “en iyi” listeleri yapmakla yetinmek istemiyoruz. Sorunları ortaya koymanın birlikte düşünmeye, giderek çözümler üretmeye varacağını umut ediyoruz. Geçen yıl yaptığımız soruşturmayı değerli katılımcıların katkılarıyla yayımlamıştık. Bu soruşturmaları önümüzdeki yıllarda da sürdürmek istiyoruz.

Bu tür soruşturmalar ekseriyetle aynı kişilere sorulur. Biz bu tavrı da demokratikleştirmek istediğimiz için eleştirmenler, yazarlar, çevirmenler, akademisyenler, şairler, kitapçılar ve editörlerin yanısıra okurların da soruşturmaya katılımını sağlamaya çalıştık, çalışacağız.

2020’yi Koronavirüs salgınının gölgesinde geçirdik, kötü ve karamsar bir yıl oldu. 2021’nin edebiyat açısından daha verimli, barış dolu ve en önemlisi sağlıklı olacağımız bir yıl olmasını dileriz.

Hakan Sipahioğlu

Yıl içinde yayımlanan ve beğenerek okuduğunuz ama yeterli ilgiyi görmediğini düşündüğünüz kurgu kitap ya da kitapları (telif ya da çeviri), beğenme nedenlerinizden de kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?

“Yeterli ilgi” derken bir kitabın yaptığı satış, etraflıca tartışılması, ödüllerle taltif edilmesi gibi faktörlerin tümünü hesaba katmak gerek sanırım. Bu anlamda hak ettiği ilgi ile gördüğü ilgi oranlandığında birinciliğin Fatih Balkış’ın “Karaçam Ormanı’nda” romanına ait olduğu söylenebilir. Bildiğim kadarıyla hiçbir ödüle layık görülmedi, yine bildiğim kadarıyla yeni baskı yapmadı, hakkında çıkan yazı sayısı da bir zafer işaretinin parmaklarını geçmedi. Oysa edebiyatın hem içerisine (sözgelimi diline, biçimine), hem de dışarısına (edebiyatın toplumsal işlevine ve konumuna) dair tartışma yürüten, üstelik bu iki tartışma arasındaki dengeyi bir cambaz titizliğiyle ayarlayabilmiş bir romandı.

Size göre 2020 yılının önemli edebiyat olayları nelerdi?

2020 içinde başlayıp biten bir şey değil belki (ama zaten tarihsel “olay”ları magazinel “olay olay olay”lar gibi anlık düşünmemek gerekir herhalde) ama edebiyatın üretim biçimindeki değişimin artık iyice dikkat çekici hâle geldiğini düşünüyorum. Kendi adıma bu yıl ilk defa sadece sesli ortam için üretilmiş bir öykü dinledim örneğin. Tipik “sesli kitap” uygulamalarından, yani hâlihazırda basılmış bir kitabı güzel sesli birine okutmaktan çok farklı bir dinamiğe işaret ediyor bu bence. Yazıdan sese geri dönüşün başka emareleri de var, örneğin artık çoğumuzun siyasi köşe yazısı okumak yerine yorumcuları dinlemesi gibi. Bu elbette insanların okumaya ayırabileceği zamanın gittikçe daralıp toplu taşımada, duşta, sporda vs. geçirdiği kayıp zamanları dinleme fırsatına çevirmesiyle açıklanabilir. Ama bir olgunun sadece sebeplerini açıklamakla yetinemeyiz; bu dönüşümün ekonomik, teknik, estetik sonuçları da olacaktır. Bunların yeterince tartışıldığını düşünmüyorum.

Diğer tarafta dijitale kayış sadece yazıdan sese dönüş ekseninde cereyan etmiyor. Yayıncılıkta da git gide bir kopuş yaşanıyor. Wattpad bir yandan, “doğrudan yayıncılık” hizmetleri diğer yandan gittikçe büyüyor (illa 2020 ile ilişkilendirmek gerekiyorsa, Kitapyurdu bu hizmete 2020 yılında başladı). “Doğrudan yayıncılık” tabirinin gerçeği pek de yansıtmadığını bir yana bırakırsak, edebiyatta da Netflixleşme – Youtuberlaşma arası bir dinamiğe geçiş söz konusu olabilir gibi görünüyor. Tipik edebiyat okur profili mecra konusunda epey muhafazakâr eğilimler sergilese de yeni kuşakların edebiyat üretim biçimleriyle olan ilişkisi çok büyük dönüşüm potansiyelleri taşıyor olabilir.

Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar, eksiklikler ve sıkıntılar görüyorsunuz?

Türkiye bugün kaç adet sorunla boğuşuyorsa hepsini edebiyat ortamında da görmek mümkün. Emek sömürüsünden cemaatleşmeye, cinsiyetçilikten kültürel sığlığa kadar. Bunların her biri için ayrı başlık açmak lazım. Ama benim ilgimi (önem açısından belki son sırada gelmekle beraber) en çok bu sonuncusu, kültürel düzeyi çok düşük insanların kültür alanında faaliyet gösterebilmesi çekiyor. Epey trajikomik, epey “Türkiye” bir şey bu.