Öykü ilk olarak, “intihar etmiş bir yazarın ya da şairin son gününün başka bir yazar tarafından yeniden kurgulanması düşüncesiyle” yazılmış öykülerden oluşan “Geri Dön Hayat” (Notos, 2015) adlı seçkide yayımlanmıştır.

Richard Brautigan’a
Richi, eve yaklaştıkça içinin daraldığını hissediyordu. Binlerce kelebek oturmuş gibiydi göğsüne. Kelebek güzeldir, geçicidir, en güzeli de budur, geçicidir. Birden aklına geçici olan şeylerin güzelliği geldi. Birkaç haiku düşündü, heceleri tutturamadı. Parmak hesabı yapayım derken elindeki oltayla kovayı düşürüyordu nerdeyse. Fark etmeden evin kapısına gelmişti, durdu, sigarasından yer gibi çekti, fırlattı izmariti.
Posta kutusuna sıkıştırılmış bir not vardı. Merhaba, ben James, karşı komşunuz. Yeni taşındım. Çaya beklerim.
Gülümsemek istedi ama yapamadı, kelebekler izin vermiyordu. Kelebekler intihar ediyor mu acaba, diye düşündü. Zoolog bir arkadaşı vardı, ona sormayı düşündü, üşendi.
Jack Daniel’s şişesini çıkardı dolaptan. Sek, buzsuz. Kuruldu koltuğa. Sonra gidip perdeleri açtı. Aklı hala kelebeklerdeydi. Perdeleri çekince, elinde bir tepsiyle yaşlıca bir adamın yaklaştığını gördü. Adam gülümsüyordu. Kelebekleri umursamadığı çok belliydi.
Kapı çalındı. Notu bırakan adam. Notu tekrarlar gibi, tane tane konuştu, elini uzattı. Size çay getirdim, dedi. Kelebekleri düşünemeyeceği için huzuru kaçmıştı Richard’ın. Ben Jack içiyorum sonra mı içsek çayı, diye bir hamle yaptıysa da komşu James ısrarlıydı.
İçeri geçtiler. Richi, viski içip içmeyeceğini sordu komşusuna. Hayır, çayı tercih ederdi. Sevmiyordu içkiyi. Kötü etkiliyordu onu. Eskiden çok içerdi de artık bırakmıştı. Hep aynı teraneler, diye düşündü Richi. Herkes çok içiyor zaten, sonra da bırakmış oluyor falan. Bir süre sustular. Sonra bir süre daha sustular. Richi, aklından çıkaramıyordu kelebekleri.
Komşu James, nasıl olduysa konuşmaya başladı: Bakın, dedi, bahçenizdeki güzelim kelebekleri gördünüz mü? Richi şaşırdı, önce adama şüpheyle, sonra da bahçedeki kelebeklere –evet, gerçekten kelebekler vardı lanet olası bahçede– acıyla baktı. Konu buraya gelmişti madem, şansını denemeliydi.
“Kelebekler intihar ediyor mudur sizce?”
“Hiç sanmam,” diye, sanki üstüne daha önce bir milyon yıl düşünmüş de birinin ona bu soruyu sormasını bekliyormuşçasına, anında cevapladı çaysever komşu James.
“Sanmazsınız? Bilmiyorsunuz demek. Peki neden etmesinler?”
“Bilmem. Neden etsinler ki?”
Bu seferki sessizlik daha uzun sürdü. Richi, adamın bu salakça cevapları karşısında ne diyebileceğini tartıyordu.
Komşu James, keyifle gülümsüyor, etrafa sakince göz gezdiriyordu. Duvardaki tüfeği gördü.
“Çehov, duvarda bir silah varsa, o mutlaka patlamalıdır.” dermiş. Kısa bir süre sustu, muzipçe olmasına çabaladığı bir gülüşle yumurtladı sonra: “Yazar olduğunuzu biliyorum. Gerçi henüz bir kitabınızı okumuş değilim ama muhakkak okuyacağım.”
Richi, sıkıntıyla baktı bardağına, kalan son yudumu içti. İçimdeki kelebekler sarhoş olmuş mudur acaba, diye düşünürken gayrı ihtiyari gülümsedi.
James, bu gülümsemeden güç alarak devam etti. “Sizin yerinizde olmak isterdim doğrusu. Herkes yazar olamaz. Hem iyi de kazanıyorsunuzdur!”
Richi, kalktı, dolabı açıp viskisini yeniledi. “Evet,” diye seslendi, mutfaktan içeriye doğru, “o kadar çok kazanıyorum ki yakında bir viski fabrikası satın almayı düşünüyorum.”
Sonra elinde bardakla içeri geldi. “Ne güzel olur, gerçi yazarların ticaretle uğraşması, nasıl etkiler yazdıklarını bilmiyorum ama…” diyen ve gözünü tüfeğe dikmiş olan James’e baktı. Kocaman bir kelebekti bu adam. Ne zaman ölürdü acaba?
“Ava çıkıyorsunuz herhalde,” diyerek yeni bir sohbet açmaya çalıştı çaycı komşu.
“Hayır, ben balık avına çıkarım. Tüfek, güvenlik için. Şimdi, çay için çok teşekkür ederim ama biraz yalnız kalmam lazım, anlarsınız ya. Bir öykü geldi aklıma, çalışmam gerek.”
Richi, doğru hamleyi yapmış olmanın rahatlığıyla ayağa kalktı. Çaycı komşu, gerçekten de heyecanlanmıştı. Yazmak üzere olan bir yazarla ilk kez karşılaşıyordu. Ah bu kelebek adam!
Adamı yolladıktan sonra, tam yerine dönüyordu ki tekrar kapıyı açıp seslendi: “Peki sizce tırtıllar intihar eder mi?”
Çaycı komşu, arkasını dönmeden bağırdı: “Hayır etmezler, neden etsinler ki!”
***
Ertesi sabah, komşusu gelip veranda tarafından içeriye göz atınca Richi’nin yerde yattığını gördü. Elindeki çay tepsisini fırlatıp koştu, cama yapıştı. Kan görmüştü sanki.
Beş on dakika sonra polisle birlikte içeri girdiklerinde Richi’yi yerde yatar buldular, kıpırtısız. Yanında bir not vardı: Çehov’u haksız çıkaramazdım komşum ama dediğini de aynen yapamazdım. Ayrıca kelebekler neden intihar etmesinler be adam!
Magnum, parlıyordu.
Bir kağıt daha vardı yerde. Richi, bir haikuya başlamış, devamını getirememişti:
Kelebeklerin
tüfekleri olsaydı
… .. .. … ..
Onur Çalı
Görsel: Burcu Firdevs Demirağ