Luis Buñuel’in, İspanyol yazar Benito Pérez Galdós’un aynı adlı romanından uyarladığı Tristana adlı filmi, kadın ve erkek ilişkilerine, erkek dünyasında kadının yerine, kadının seçimlerine, romanın yazıldığı 19. yüzyılın ötesinde bir bakış sunuyor bize. Film gerçeküstücü bir film olmakla birlikte oldukça gerçekçi bir yaklaşımla bakıyor kadın dünyasına.

Tristana, annesinin ölümünden sonra vasisi Don Lope Garrido’nun yanına yerleşir. Don Lope toplum kurallarının dışında yaşamayı inatla sürdüren biridir. Çalışmayı, aileyi, evliliği reddeder. Başlangıçta Tristana’yı kızı olarak görmekle birlikte zaman geçtikçe ona karşı bastıramadığı bir cinsel istek duymaya başlar. Tristana genç, güzel ve zeki bir genç kızdır. Daha sonra öğreneceğimiz üzere yeteneklidir de. Tristana’nın bir diğer özelliği de iki şey arasında seçimler yapmasıdır. Bu seçimin konusu yemeğinden çıkardığı iki nohut olabileceği gibi yürürken karşısına çıkan iki yol da olabilir. (Filmin bir yerinde iki yol arasında yaptığı seçim onu kuduz bir köpeğe ve daha sonra yaşamını tamamen değiştirecek başka bir seçime götürecektir.) Ona göre birbirinin aynı gibi görünen iki şey arasında mutlaka bir fark vardır. Bir süre sonra Tristana’nın da isteğiyle Don Lope ve Tristana arasında başka tür bir birliktelik, içinde cinselliğin olduğu bir ilişki gelişir. Fakat Tristana başta hoşuna giden bu ilişkide ilerledikçe Don Lope’den uzaklaşır, hatta ondan nefret etmeye başlar. Peki ama neden?

Bir sahnede, ki bu Don Lope, Tristana’ya “sahip olduktan sonra” geçen bir sahnedir, Tristana dolaştıkları bir mekanda Don Lope’den iki sütun arasında seçim yapmasını ister. Don Lope ise nerdeyse azarlayarak karşılık verir ona. Böyle saçma şeylerle uğraşmamasını söyler. Don Lope’nin daha önce Tristana’ya gösterdiği o babacan, bilge tavır ona “sahip olduktan” sonra yerini aşağılama ve baskıya bırakmıştır. Dışarıya çıkmasını kısıtlar, onu kendinde tutulacak bir nesneye indirger. Tristana yardımcısıyla çıktığı gezide bir ressamla tanışır. Aralarında bir aşk gelişir. Tristana onda bir olanak görür. Yetenekleriyle (piyona çalmaktadır) var olabileceğini düşündüğü bir ilişkidir bu. Don Lope’yi alıştırarak ondan ayrılmak istese de onu bırakır ve ressam Horacio ile şehri terk eder. Bundan önce Don Lope ile Horacio karşı karşıya gelirler. Bir tür düellodur bu. Don Lope bu düelloda yenik düşer. Gençlik kazanır.

Film zaman sekmeleriyle ilerliyor. Burada da bir zaman geçer ve biz arada neler olduğunu görmeden tekrar Don Lope ile Horacio’nun bir arada olduğunu görürüz. Tristana hastadır ve Don Lope’nin yanına gelmek istemiştir. Horacio onun bu isteğini hemen yerine getirir. Önce Tristana’nın öleceği düşünülmektedir. Ancak sonrasında tek bacağını kaybederek yaşamaya devam eder. İşte o andan itibaren de Tristana’nın “erkekleşmesine” tanık oluruz. Don Lope’nin isteği üzerine ziyaretine gelen Horacio’ya kendisini gerçekten sevmiş olsa o istemiş olsa bile bu isteği gerçekleştirmemesi gerektiğini, Don Lope’nin bunu asla yapmayacağını söyler. Tristana neden Don Lope’ye geri dönmek istemiştir? Muhtemelen baştaki o baba duygusunu bulmak için. Hastadır ve aşka değil, şefkate ihtiyacı vardır. Horacio’ya gösterdiği ise hırçınlıktır. (Piyano çalma sahnesinde bunu görürüz. Piyanoyu hırsla çalmaktadır.) Daha sonra Horacio işleri için şehirden ayrılır. Döneceğini söyler ancak geri dönmez. O noktadan sonra Tristana, Don Lope’ye karşı da acımasızlaşır, sert ve ulaşılmaz bir kabuğa bürünür. Vücudunu sergileyeceği genç Saturno ise uzak ve beğenilir olmayı, hayranlık uyandırma isteğine işaret eder ki, Tristana kadınlığını bu şekilde, ona dokunulmadan yaşamak istemektedir artık. Ve filmin sonunda filmin başından itibaren görülen, Tristina’nın rüyalarına giren Don Lope’nin (babanın) ölümü gerçekleşir. Filmde rüyalar önemli. Tristana’nın kilisede sallanan baş rüyası örneğin. Ve filmin en sonunda küçük sahnelerle filmin bütününü izleriz, hızlı bir şekilde. Tristana filminde zaman ve gerçeküstü göstergeler de başka bir yazının konusu olabilir.

Son olarak filmle ilgili şunu söyleyebilirim: Tristana, filmin bir sahnesinde çorabını sıyırarak Don Lope’ye sunduğu bacağını “feda” eder. Kadının erkek dünyasındaki kaderidir bu. Bu kadın, seçim yapmak isteyen, yetenekli bir kadın olsa da.

Sanırım asıl üzerine düşünülmesi gereken “erkekleşmeden” bu kaderin nasıl bozulabileceğidir.

Eylem Hatice Bayar