Zadie Smith’in 2018 Ulusal Kitap Ödüllerinde En İyi Deneme/Eleştiri ödülü alan “Yazarlar İçin Dans Dersleri” adlı kitabı, Everest Yayınlarının deneme dizisinden yayımlandı. Kitabı, çevirmeni Soner Sezer ile konuştuk.

Yazarlar İçin Dans Dersleri’ni çevirmeye nasıl karar verdiniz?
Zorlu bir çeviriyi ardımda bırakmış ve Fransızcanın yanında İngilizceden de çeviri yapmak istediğime karar vermiştim. Yayıneviyle görüşürken bu kez çağdaş edebiyattan İngilizce bir metin çevirmek istediğimi belirttim. Mevcut alternatifleri değerlendirirken de Zadie Smith’in denemelerini görür görmez, “Tamam bu kitabı ben çevireyim, tam benlik” dedim. Şimdiye kadar çoğunlukla edebi denemeler çevirmiştim zaten, dolayısıyla kurmaca metinlere geçmeden önce benim için iyi bir başlangıç olacağını düşündüm.
Çevirmen olarak kendinizden kısaca bahseder misiniz: Ne tür kitaplar çeviriyorsunuz? Yazarlara sorulur, biz de çevirmen olarak size soralım: Bir çeviri rutininiz var mı?
Çeviri işine başlamam hoş bir tesadüfün eseriydi. Üniversite sonrası bir yıl kadar tam zamanlı olarak belgesel çevirileri yapmıştım. Ara sıra da ilgimi çeken röportaj ve makaleleri bloğumda yayınlamak için Türkçeye çevirmiştim. Derken birkaç yıl önce, tanışıklıkların da etkisiyle edebiyat çevirisine başladım. Çağdaş kurmaca ve edebi deneme özellikle odaklandığım türler.
İkinci sorunuza gelirsem, aslında her çeviride muhakkak izlediğim bir yöntem yok. Biraz yazara, biraz metne, biraz da durum ve şartlara göre bir yol izliyorum. Bildiğiniz gibi çevirmenlerin neredeyse tamamı gibi geçinebilmek için tam zamanlı başka bir işte çalışmak zorundayım. Hal böyle olunca da işten arta kalan kısıtlı zamanlarda uzun bir süre boyunca aynı metne odaklanmak insanı zorlayabiliyor bazen. Kurmaca metinler söz konusu olduğunda, genellikle metnin tamamını çeviri öncesinde okumuyorum. Yazar ve kitap hakkında biraz araştırma yapıp, metnin kırk elli sayfasını okuyup çevirmeye girişiyorum. Kurmaca dışı metinlerde ise önce metni bir iki kez okuyup, bir ön okuma yapmam gerekiyorsa onları halledip ondan sonra çeviriye başlıyorum. Çeviride ilerledikçe de metinde referans verilen ya da metni anlamama destek olacak kaynaklar varsa onları okuyarak ilerliyorum. Her çeviride mutlaka uyduğum bir düzen varsa, o da ilk taslağı mümkün mertebe hızlı çıkarıp sonrasında defalarca üzerinden geçmek ve son kontrolü de kısa bir aranın ardından yapmak. Nasıl yazmanın önemli bir bölümü yeniden yazmaksa, çevirinin de önemli bir bölümü çeviriyi yeniden ve yeniden düzeltmek sanırım.

Yazarlar İçin Dans Dersleri’nin çevirisine gelelim: Nasıl bir süreçti, ne kadar sürdü, ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Doğrusunu söylemem gerekirse hiç beklemediğim kadar zorlu bir süreç oldu. Çeviriyi yaptığım sürede neyse ki tam zamanlı bir işte çalışmıyordum, bu sayede metne daha fazla vakit ayırarak çeviride hızlı ilerledim ve yaklaşık beş ay gibi bir sürede de çeviriyi tamamlayabildim. Belki de zorlanmamın öncelikli sebebi daha önce Fransızcadan çeviriler yapmışken, bu kez İngilizce bir metin üzerinde çalışmamdı. Ancak bunun yanında metnin uzunluğu, kitapta yer alan denemelerin tematik çeşitliliği ve elbette Zadie Smith’in dört nala giden cümleleri işimi daha da zorlaştırdı. Güzel sanatlar, siyaset, müzik, felsefe, sinema ve edebiyat gibi farklı disiplinlerde uzman olmak gerekmese bile belirli bir altyapıya sahip olmak gerekiyordu bu metinleri hakkıyla çevirebilmek için. Dolayısıyla bu süreçte pek aşina olmadığım birçok isim ve konuyu da biraz daha yakından tanıma fırsatı bulduğumu söyleyebilirim.
Çevirmeden önce okuduğunuz, sevdiğiniz, aşina olduğunuz bir yazar mıydı Zadie Smith? Yoksa çevirmeye karar verdikten sonra mı tanıdınız?
Zadie Smith önceden de tanıdığım, takip ettiğim bir yazardı. Özellikle “İnci Gibi Dişler” romanı ile adını bir anda bütün dünyaya duyurmuştu zaten. Birkaç romanını ve “Bugün Farklı Düşünüyorum” adındaki deneme kitabını okumuştum. Özellikle konuşmaları, denemeleri ve edebiyata bakışını sevdiğim bir yazardı. Ancak bu çeviri vesilesiyle ilk kez orijinal dilinden bir kitabını okumuş oldum.
Zadie Smith orijinal dilinde nasıl bir yazar sizce? Dil kullanımı, üslubu, öne çıkan özellikleri neler?
Zadie Smith oldukça ilginç bir yazar. Afrika kökeni bir yanda, halis Londralılığı öte yanda… Bazen son derece edebi bir dil kullanıyorken bazen gündelik bir dile kayabiliyor, konuşurken ve yazarken samimi bir dil kullanıyor, ancak zaman zaman kavramlara başvurma ya da bilindik olay ya da durumları kavramlaştırma yoluna da gidebiliyor. Farklı konular ve durumlar üzerine yazdığı uzun cümlelerden mürekkep uzun metinlerle; parantez, tırnak ya da konuşma çizgileri içinde yan cümlecikleri araya sıkıştırarak, bazen bilinç akışı diyebileceğimiz bir akışa kapılarak, düşünce süreçlerine okuru da ortak eden, yeri geldiğinde lafını esirgemeyen, yazarken de elini korkak alıştırmayan bir yazar. Bazen akışı takip etmek ya da kastedileni tam olarak anlamak zor olabiliyor, ancak Zadie Smith gibi bir edebiyatçının zihninin kıvrımlarında dolaşmak her zaman keyifli ve verimli bir okuma vaat ediyor.
Çevirmen olarak kitapta sizi özellikle çok etkileyen bir bölüm var mı? Varsa hangisi ya da hangileri?
“Yazarlar İçin Dans Dersleri” birçok farklı disiplin üzerine, farklı zamanlarda, farklı mecralar için kaleme alınmış denemelerden oluşuyor. Kişisel ilgi alanlarım doğrultusunda, yazarın özellikle edebiyat ve sinema hakkında yazdıklarından çok keyif aldığımı ve farklı bakış açıları keşfettiğimi söyleyebilirim. Kitaba ismini de veren “Yazarlar İçin Dans Dersleri” adlı deneme sanırım en çok etkilendiğim bölümlerin başında geliyor. Yanı sıra, Philip Roth’un bir yazar olarak yerini ve kurmacada bakış açısının önemini bir kez daha düşünmeme vesile olan “Ben Olmayan Bir Ben” denemesini de çok sevdiğimi söyleyebilirim. Son olarak, daha önce kitaptan “Tadımlık” olarak yine bu sayfalarda yayınlanan “Hayat Yazımı” da kısacık bir deneme olmasına rağmen Zadie Smith’in hayata ve edebiyata yaklaşımını çok iyi özetliyor bana kalırsa.