Japonya’nın çok satan yazarlarından Sosuke Natsukawa’nın “Kitapları Kurtaran Kedi” adlı romanı Turkuvaz Kitap tarafından yayımlandı. Kitabı, çevirmeni Hüseyin Can Erkin ile konuştuk.

Kitapları Kurtaran Kedi’yi çevirmeye nasıl karar verdiniz?
Yayınevinin talebi üzerine eseri inceledim. Yazarı önceden biliyordum, fakat eserle ilgili ayrıntılı bilgi sahibi değildim. Hızlı okumasını yaptım. Türk okuruna hitap eden yönleri olduğunu düşünerek çevirmeye karar verdim, yayınevinin çeviri teklifini kabul ettim.
Çevirmen olarak kendinizden kısaca bahseder misiniz? Ne tür kitaplar çeviriyorsunuz? Yazarlara sorulur, biz de çevirmen olarak size soralım: Bir çeviri rutininiz var mı?
Öncelikle, çevirmenlik üniversitedeki görevimden kalan zamanlarımı ayırdığım bir uğraş. Akademik alanda Türkçe-Japonca-Türkçe çift yönlü çevirilerim de var. Hatırat, almanak, kitapta bölüm, dergi makalesi vs.
Edebiyat alanında ise roman türünü tercih ediyorum. Öykü çevirim yok denecek kadar az. Romanlarda ise iki tercihim var. Birincisi Japonca-Türkçe çevirisi ilk kez yapılacak, Türkiye’de yeni tanıtılacak bir yazarın eseri olması. Sosuke Natsukawa’nın eseri bu gruba giriyor. İkincisi ise Türkiye’de bilinen bir yazarın daha önce Japoncadan doğrudan çevirisi yapılmamış eseri olması. Bu gruba dahil olan çevirilerim bir hayli çok.
Bu elbette benim tercihim, fakat bir yayınevi bir eseri çevirtip yayınlamak istiyorsa, eserin hakkını vererek çevirebileceğimi düşünürsem, elimdeki iş yoğunluğu da uygunsa kabul edip çevirdiklerim de var.

Kitapları Kurtaran Kedi’nin çevirisine gelelim. Nasıl bir süreçti, ne kadar sürdü, ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Kitapları Kurtaran Kedi, benim pandemi dönemi çalışmalarımdan biri diyebilirim. İlk kez karşılaştığım(ız) koşullar, kendimle ve çevremdeki insanlarla ilgili kaygı ve korkular derken, bunalımlı bir süreçti. Uyku ve gıda dengesizliğinden bir kez de fenalaştım, iki günlüğüne hastaneye konuk da oldum hatta. Yine de çeviriyi tamamladım. Normalde iki ayda tamamlayacağımı düşündüğüm çeviri dört ayı biraz geçti. ‘Yeni normal’de çeviri süresi için öncesinin iki katını düşünmem gerekiyor sanırım.
Çevirmeden önce okuduğunuz, sevdiğiniz, aşina olduğunuz bir yazar mıydı Sosuke Natsukawa? Yoksa çevirmeye karar verdikten sonra mı tanıdınız?
Natsukawa’nın “Kami-sama no Karte” (Tanrının Hasta Kayıtları) adlı nehir-roman bir eseri senaryolaştırılarak televizyon dizisi haline getirilmişti. Japonya’da çok tutulmuştu. Oradan yalnızca isim olarak biliyordum yazarı. Fakat çeviri sürecinde diğer eserlerini de inceledim, güçlü bir yazar. Çocuk kitapları, senaryoları gibi geniş yelpazede üretken bir yazar. Japon edebiyatı camiasının hareketliliğini ayakta tutan günümüz yazarları arasında saymak yerinde olur. Dolayısıyla Türkçe edebiyata da katkısı olduğunu, olacağını düşünüyorum.
Sosuke Natsukawa orijinal dilinde nasıl bir yazar sizce? Dil kullanımı, üslubu, öne çıkan özellikleri neler?
Duru bir dili var Natsukawa’nın. Fakat dokunduğu noktalar her toplumda geçerli olan, ‘evrensel’ sorunlar. Yayıncı alışkanlığı, yayın camiasının yayını bir an önce paraya çevirme hırsı, okur alışkanlıkları gibi, aslında bir yazarın kolayca cesaret edemeyeceği eleştirileri ustalıkla anlatısının içerisine yedirmiş. Bir örnek vereyim. Cümleler şeklinde alıntılar, sosyal medyanın işleyiş tarzının da etkisiyle sık sık karşımıza çıkıyor. Birçok insan kitabını bile eline alıp bakmadığı yazardan/şairden alıntılar paylaşıyor. Kitapları Kurtaran Kedi’de bu olguya yönelik net eleştiriler var. Nietzsche alıntısı yapıp da aslında hiçbir şey anlamayanlar gibi.
Çevirmen olarak kitapta sizi özellikle çok etkileyen bir bölüm var mı? Varsa hangisi ya da hangileri?
Aslında çok var. Fakat öğretim üyesi kimliğimle de katıldığım bir iğnelemeyi yanıt olarak vereyim:
“Profesör unvanı şu âlemde yıldızların sayısı kadar çoktur. Japonya’da her yer profesör kaynar. Yüksek sesle ‘profesör!’ diye bağırın, kesin dört beş kişi dönüp bakar. Herkes kendi alanında profesördür… Profesör arıyorsanız, henüz profesör olmayan birini bulmaya çalışmanız daha kolay olur.” (s. 68-69)