Fatma Yeşil, Yusuf Araf ile yeni kitabı “Evlerde Unutulan Yüzüm” hakkında söyleşti.

İlk şiir kitabın Ten Düğmeleri’nin üzerinden üç yıl geçtikten sonra yeni kitabın Evlerde Unutulan Yüzüm Mart ayında yayımlandı. Bu süre içinde şiirinde dikkate değer bir değişim olduğunu düşünüyor musun? Bilinçli yaptığın birtakım değişiklikler var mı? Evlerde Unutulan Yüzüm’ü Ten Düğmeleri’nin neresinde görüyorsun?

Ten Düğmeleri alelacele hazırlanmış bir dosyaydı. İlk şiir kitabının heyecanı işte, bilirsin. Hem kitaptaki şiirlerde oluşan kopukluklar hem de kafamdaki birçok olayı tek bir şiirde anlatmaya çalışmak bu acelenin ham meyvesi olmuştu. Bu da haliyle karmaşık bir şiir bütünlüğü oluşturmuştu. Evlerde Unutulan Yüzüm ise uzun yıllardır üzerinde defalarca çalıştığım, anlatmak istediğim, değinmek için uğraştığım tüm olguları daha bir sabırla işlediğim dosya oldu. İki kitap arasındaki en temel farkın sabır olduğunu söyleyebilirim. Sabır, oldu dediğimiz şiirin aslında bir zaman sonra baktığımızda eksiklerini, yerine oturmayan parçalarını görmemizi sağlıyor. Benim için de böyle oldu. Tabii yine iki kitap arasındaki gelişimi okur değerlendirecektir.

Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm “Evlerde”, ikinci bölüm “Unutulan Yüzüm”. Yani kitap, ismini bu iki bölüme verdiğin isimlerin birleşiminden alıyor. İlk bölüm ve ikinci bölüm arasındaki farklar ve okurun kurmasını istediğin bağ tam olarak nedir? İçsel ve dışsal etkenler diyebilir miyiz?

Tam olarak öyle diyebiliriz. Evlerde bölümünde hem içinde bulunduğum toplumun ve aile yapısının, coğrafyanın benliğimde oluşturduğu etkiyi açığa çıkarmak hem de bu açığın bende yarattığı hasar kaydını oluştururken o yapıdan sıyrılma isteğini açıklamak derdindeyim. Unutulan Yüzüm bölümü kendimi o yapıdan sıyırdığım alandı. Bu da aslında bütünüyle kitabın ismini açığa çıkaran olaydı. Kişinin yeni bir beni ortaya çıkarması ve bunu yaparken de dışarısı ile karşı karşıya kalması gerçeği.

Kitabın ilk bölümünde “Ten Düğmeleri” adlı bir şiirin var. Bu şiir ilk kitabının ismi ile aynı. İlk kitaba bir gönderme olarak okuyabilir miyiz? Bu şiirin ne’liği üzerine düşündüğümüzde kuracağımız bağ geçmişe ait “şey”ler midir?

Ten Düğmeleri kitabında da “Evlerde Unutulan Yüzün”başlıklı bir şiir var. “Ten Düğmeleri”şiirini okuyanlar da anlayacaktır aslında. Şiir zaten bir nevi hayatımdaki keskinliğin virajıdır. Şiirde anlatılmak istenen, geleneğin pörsümüş kökünü bize diri dayatması olarak yanılgısına ket vurmak amacı gütmekte. Bir de evet, hâlâ içimdeki o geçmiş bulantıyı atamadığım doğrusu ile böyle bir şey yapma ihtiyacı duydum.

Yusuf Araf

Kitabın “İşaret Kuşağı” serisi içinde yayımlandı. Bildiğimiz kadarıyla İşaret Kuşağı tarafından yayımlanan kitaplar ile ödüle katılamıyorsun. Bu duruma elbette saygı duyuyorum ancak benim açımdan eser sahibi üzerinde bir tahakküm kurulmuş izlenimi yaratıyor. Bir de kitabın içinde özgeçmiş de bulunmuyor. Senin fikirlerini merak ediyorum. (Bu seriden kitabını yayımlatmak isteyen arkadaşlar için de bir fikir olması açısından soruyorum bu soruyu.)

İşaret Kuşağı oluşumunun bu tavrı aslında bir tahakküm değil. Bu tanıma katılmıyorum. Edebiyat ödüllerine karşı aldıkları bir tavır olarak görülebilir. Nitekim bunu yapan başka yayınevleri de var. Sadece İşaret Kuşağı bu konuda şair ile birlikte, uzun soluklu bir yol gözettiği için bunu dile getiriyor. Şaire “Senin kitabını basalım ama bak ödüllere katılmak yok bundan sonra!” dayatmasında da bulunmuyor. Ödül hedefinde olan şaire “Bize dosya yollayıp vakit kaybetme” diyor açıkça. Oldu da şair kitabı yayımlandıktan sonra başka bir dosyasını ödüle yollama kararı aldı diyelim, o zaman da İşaret Kuşağı yapılan sözleşmeyi feshediyor ve satışını durduruyor kitabın. Yazarına da “Sen ödüllere katıldın, sen böylesin, şöylesin!” gibi ithamlarda bulunmuyor. Basılan kitabın nezdinde değil, şairin İşaret Kuşağı oluşumunda yer aldığı andan itibaren bu tavrı benimsemesini diliyor. Aksi durumda şaire “Bu duruma olumlu bakan çok yayınevi bulunuyor, onları da deneyebilirsin sonuçta”diyor. Burada şaire bir baskı uygulamak değil, sadece ödül hevesinden uzak bir yapıyı canlı tutma isteği var. Yoksa ödüle katılanı da yadırgamıyor. Daha önce ödül almış bir dosyayı da ödül aldı diye görmezden gelmiyor. Ödül bahsi, İşaret Kuşağı ile birlikte kapanıyor. İstemeyen olursa elbette ki alternatif yayınevi çok. Burada bir hor görme ya da tahakküm kurma kesinlikle söylenemez. Özgeçmiş konusunda ise amaç, bir şiir kitabında şairin kimliğinin, yazdığı dergilerin, katıldığı antolojinin, aldığı ödülün, eğitim durumunun, işinin, medenî durumunun, cinsiyetinin, dininin, dilinin, ırkının önemli olmaması ve asıl meselenin tamamen şiirin olduğu vurgusu yapılmaktadır. Bu sebeple özgeçmiş kitaplarda yok. Bu tavır benim için olmazsa olmazlarıma uygulanan bir veto değil. Daha doğrusu bir veto da değil. Bu bir tavır ve benim için sorun teşkil etseydi zaten kitabı yayımlatmama kararım da kabul kararım gibi saygıyla karşılanacağı için rahatlıkla reddederdim. Bütün mesele bu.

Evlerde Unutulan Yüzüm’de olmasaydı olmazdı dediğin şiir hangisi? Neden?

Benim için “Dokunduğum Suyun Ağrıyan Gövdesi” sanırım kitaptaki en özel şiir. Şiir iki bölümden oluşuyor ve hem iç hem de dış dünyamı açığa çıkardığım bir bütünlükte. Belki de politik ve nostaljik tutumu sabırla işlediğim ve net ifade ettiğim için benim için daha özel. Aile yapısı ile devlet olgusunun benzer yanlarını açığa çıkarmaya çalıştığım bir mesele. Bir şiirden öte bir mesele. Sanırım bunu okur nihayete erdirecek okuyunca.

Yeni yazacağın şiirleri merakla bekliyorum. Son okuduğum şiirlerinde kitaptan oldukça farklı bir üslup sezdim. Bilinçli bir yenilik yaratmaya çalıştığını söyleyebilir miyiz?

Yenilik, her zaman risk almakla birlikte güzeldir. Sonuçta ortaya çıkan son kitap lirik bir bütünlük ile duruyor. Okuyan aynı çizgiyi bekliyor fakat ben bir şeylerin değişmesine olan inancımı şiirimde de var etmeyi düşünüyorum. İyi mi olur, kötü mü olur? Bunu bilemiyorum fakat bu üslupta da baz aldığım yegâne mesele şu ki, şiirimin bir derdinin olması. Hangi üslupla olursa olsun o derdi ortaya koyabilmişsem o zaman kendimi tatmin edebiliyorum. Tabii, yine şiirin hissiyatını nihayete erdirecek olan okuyanın kendisi olacaktır.