2017-11-17 Doktor Kontrolünde Şiir 

Duygudan arındırılmış, hijyenik şiir. İlaçlar alıyor, kloraklarla, tuzruhuyla yıkayıp ovuyor kuburunu. Geceleri yalnız yatıyor. Külotunun içine gidiyor eli. Ne yapıyorsa artık orda, bilmiyoruz ne olduğunu. Kapıları kilitli bir şiir bu. Ne içeri giren var, ne dışarı çıkılabiliyor. Görmüyor dışarısını. Bakmıyorlar içeriye.

2017-11-17.2 Annem Oyun Yazarı 

Annem oyun yazarıydı. Babam sahne tasarımcısı. Bir de yönetmen vardı. Kim olduğunu bilmediğimiz. Eve gelip giden. Annemle babamın arkadaşları. Bana rolümü o verdi. Ve benim eşimi o buldu. Annem oyunu yazdı. Babam evi düzenledi. O sahneye koydu. Evimiz bir sahneydi bizim. Gelen giden herkese oyunumuzu oynadık. Ben bu oyunda başkişiydim. Eskilerin esas oğlan dediği. Bölümler, perdeler halinde oynuyorduk. Çocuklarımız oldu. Onlar büyüdüler. Onlar da başkişi oldular. Biz sonra figüranlığa geçtik. Köpeğimiz vardı. Adı Cerrah. Kula mensucat perdelerimiz. Ve Mintax marka bulaşık kremimiz. Ellerimiz bozulmuyordu, kaplarımız aşınmıyordu. Emayeyi çok seviyorduk. Çelik tencere maden devri oldu mutfakta. Okula gönderdik çocuklarımızı. Okul iyidir dedik. Bir futbol taktiği gibi 4-2-4, 4-4-4 gibi yıllarla çocuklarımız okula gittiler. Dersanelere yazdırdık, özel dersler aldırdık. Özel dersleri verenlerin hepsi erkek ve orta yaşlıydı. Kadın ve genç olanlardan ders alsınlar istedik. Kısmet olmadı. Öyleleri özel ders vermiyor dediler. Aileleri izin vermiyor kiminin. 

Plajdan dağa doğru çıktık. Bir asit yağmurunun ardından. Bir sabah uyuyakalmışız. Akşamdan kalma bir baş ağrısı. Plajdan dağa doğru çıkıyoruz. Baş ağrımızla beraber. Ağrılar büyütüyor bu dağları. Ağrılar plajda uyuyor. Uysallaştırıyor kumsalları ağrılar.

2017-11-22 Nazım Kadri 

Heart of Darkness & Apocalypse Now. Bunu daha iyi öğrenmek gerekiyor. Kitabıyla, filmiyle. Belki de o adamın hikayesini, onun biyografisini yazmak gerekiyor bir Lydia Davis tonuyla. Bütün bir Vikipedi makalesi gibi kurallara uyarak bir biyografi, bir özyaşamöyküsü, özgeçmiş. 

Türk edebiyatında da var böyle sonradan Türkleşmiş Türkçeyi seçmiş aslında başka dillere doğmuş insanlar. Onlardan birinin hikayesini anlatmak gerekiyor belki de. Bir koloni hikayesini, Osmanlıların başka diyarlara gidip oralarda kendilerini nasıl uygarlık getirici saydıkları. Joseph Conrad’ın bizim edebiyatımızdaki karşılığı kim örneğin? Kim yapabilir bunu? Yani ben kimin hikayesini anlatabilirim? Ve bunu Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı kitabına bir eksiltme, bir black-out, bir white-out olarak, bir negative space olarak uygulamak. Hatta Nazım’ın çok sevdiği ya da Nazım’ın hiç sevmediği, eleştirdiği, put olarak yıktığı birinin hikayesi olabilir bu. Mesela Yakup Kadri Karaosmanoğlu olabilir. Ona benzeyen biri diyelim ya da. Yaban romanını Nazım Hikmet’in sözleriyle tekrardan yazmaya kalkmak gibi. Ya da Yaban romanının yazarını Nazım Hikmet’in evcil lisanı ve üslubuyla yazmaya kalkmak. Yaban’ın yazarını evcilleştirilmiş bir Yaban kitapla anlatmaya çalışmak. Böyle bir proje. Yaban yazarını aklaştırmak. Yaban bir kitabı karartarak aklaştırmak. Evcil yaratmak yırtıcıdan.

2017-11-23 Müzikli Şiir Senfoni 

Images poetry. İmgeler şiiri. Relied on very direct language. Doğrudan dile dayanıyor. Sculpting by using very powerful words. Yalçın kelimelerle yontulan şiir. Nina Simon: Images. İmgeler. Vezinli, kayifeli. Incredible presence. Muazzam mevcudiyet. Görkemli varoluş. O ana kadar tutulmuş nefesle, bir nefeste söylenen aşk. Bir ilahi. Bir nefes. Bir yakarı. Ama koçaklama kadar kunt ve dadal. Küçük bir bulutun kopardığı fırtına. Susma ile yontulan yontu. Susarak yunduğumuz yonut.

2017-12-13 Yürek Değil Çarık

Evden taşınma günlükleri: Bu evdeki en son Çarşamba: 4 York Place, bir devrin nihayeti, ya da kitap bitiyor mu yoksa? Roman bitiyor mu yoksa? Bitecek belki. Korkunç güzel günler geçirdik burda. Yürek söker. Ben ki yurdumu, ailemi bırakıp başka bir ele uçup gelmişim. Bir göçmen gibi yurt toprağı da getirmemişim yanımda. Bu çarık derili kösele yürekten başka. Evet, memleket deyince göçmenlik, özlem deyince, memleket hasreti deyince Nazım Hikmet’ten başka bir şey gelmiyor akla. Onunla kıyaslayınca biz minyatür kale oynuyormuşuz gibi.

Yüreksöken dedik değil mi? Yürek söken: Kimseye kendi hayatımızı dayatma hakkımız yok. Kendi hayatımızla başkalarının hayatını karşılaştırıp onları küçük düşürmek de bizi küçültür sadece. Kimseyi hayat tarzı yüzünden utandırmak ya da mahçup etmek, küçümsemek aklımızdan geçmez. Biz bırakıp gittik. Bırakır gideriz de hâlâ. Bırakıp gitmeyi dile getirmek söz konusu olduğunda dünyanın en büyük muhacir şairi olan Nazım Hikmet’i usta belleriz. Bizimki haftasonu bir izci kampına gidiş gibidir onun göçmenliğinin yanında, onun memleket hasretinin yanında. Ben memleketimi Nazım Hikmet kadar, memleketim insanını NH kadar sevemediğim için benim yurt özlemim, benim gurbet ağrım, onunkiler yanında bir ilkokul kompozisyonu gibi kalıyor. Ben Varna’dan memleketime bakıp ağlamadım. Ben bunu yaşamadım yani. Onu da söyleyeyim. Ben Metris’in demirkapılarının önünde, Bursa emniyet müdürlüğünün giriş merdivenlerinde, Bursa Cezaevi’nin ziyaretçi avlularında ağbimi görmek için umutsuzca bekledim. Kürt ırgatlar, Hint fakirleri gibi bir duvarın önüne çaresizlikle çöktüm. Yine de benim memleket diye bildiğim bu kelepir arsa, çorak toprak parçası, bana annemi babamı, kardeşlerimi, arkadaşlarımı verdiği için gözümde her zaman en değerli, en nadide müstakil parseldir yani. [gülme sesleri] Müstakil parsel & Kelepir arsa. [Alkışlar] İmara açılmak için rüşvet bekliyor. [Kıkırdamalar]