17.Haziran.21
Ülkü Tamer’in yazılarının iki cilt halinde Ketebe Yayınları tarafından yayımlandığını yazmıştım daha önce. Yazıların ilk cildi “Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği”nde rastladığım bir “olaydan” açmak isterim.
Bir edebiyat dergisi, 1919 yılında, Amerikalı eleştirmen Richard Aldington’dan “gelecekte dünyaca ünlü olacak beş yazar” adı vermesini ister. Aldington, maşallah ona, sanki mücevher avcısıdır, bir nefeste şu isimleri sıralar: Joyce, T.S. Eliot, D.H. Lawrence, Aldous Huxley, Marcel Proust.
Derginin yayın yönetmeninin Aldington’a gönderdiği yanıt ibretliktir:
“Tanrı aşkına, Richard, adı duyulmamış, duyulma olasılığı da olmayan bu kişileri nereden çıkardın?”
Bazen “bizde eleştirmen yok” deyince kızıyorlar. Bizim “eleştirmenlerimiz”in adı sanı duyulmamış, belki henüz kitabı yayımlanmamış ama ümit vadeden bir yazarı işaret ettiklerini gördünüz mü hiç son yıllarda? Gördüyseniz söyleyin, biz de öğrenelim. Bizim “eleştirmenlerimiz” halihazırda kitabı yayımlanmış [hatta “iyi ve büyük” yayınevinden yayımlanmış], okur nezdinde belirli bir ilgiye ve övgüye mazhar olmuş yazarları ele alırlar. Biraz da onlar överler. Bu eleştirmesiz tavrın gerekçesi de çoktan hazırdır: “İyi kitaplar konuşulsun isterim. Kötü kitaplara ayıracak vaktim yok.”
Doğrudur ve fakat bu durumda senin adın da “eleştirmen” değil kardeş.
18.Haziran.21
Dino Buzzati’nin, ilk baskısı Can Yayınları tarafından 1995’te yapılan “Büyülü Öyküler” kitabına el attım. Bu kitaptaki öykülerin çevirmeni Rekin Teksoy. Ve fakat, bu kitaptaki öykülerin bazıları yine Can Yayınları baskısı olan Tanrı’yı Gören Köpek (Çev. Rekin Teksoy) ve Colombre (Çev. Eren Cendey) kitaplarında halihazırda mevcut. Bendeniz, o iki baskıda okuduğum öyküleri, bir kez daha okuyorum.

Sözü yorduk. Öyküler çok iyi. Çeviri de iyidir herhalde [öyküleri İtalyanca aslından okuyamadığımıza göre ancak herhalde diyebiliriz] fakat birkaç yıldır bünyemi ele geçiren hastalığım nüksetti. Bir çeviri kitap okuyorsam, acilen, en acilinden bir yerli kitap okumam gerekiyor.
***
Gerekiyor derken… imdadıma Tahsin Yücel’in Mektuplar öyküsü yetişti.
19.Haziran.21
Yakın zamanda yayımlanan Sonra Hayat adlı deneme kitabımla ilgili, çok şükür, güzel tepkiler aldım şimdiye kadar. Sevgili dostum ve abim Murat Gümrükçüoğlu da güzel şeyler söyledi ama takdir etmekle yetinmedi, kitaptaki yanlışlara dikkatimi çekti.
“Refik Halid ve Yorgo Seferis’e Göre Bergama’da Otelcilik” başlıklı denemede, Refik Halid’in Bergama’ya gelişinden bahsederken şu defolu cümleyi kurmuşum: “Otobüs, Anadolu’nun birçok yerine gidiyor, bizse direksiyonu Refik Halid Bey’in Bergama topraklarına teşrif ettiği kısımlara kıracağız.” (Sonra Hayat, s. 90)
Murat abinin de uyardığı üzere, galat-ı meşhur ağlarına bendeniz de takılmışım.
Kubbealtı Lugatı’na göre teşrif etmek, “Gelerek veya giderek şeref vermek, şereflendirmek” anlamına gelmektedir ve sözlükte verilen örnek cümlelerden de anlaşılacağı üzere, benim “Bergama topraklarını teşrif ettiği” demem gerekirdi.
Oğlum Onur, yazdıkların ipe sapa gelmez bile olsa, mademki yazarım diye ortalıkta geziniyorsun ve kitap yayımlayarak insanların vaktine talip oluyorsun dil yanlışı yapmaman gerekir.
Bir marangoz düşünün ki testere, çekiç, zımpara kullanmayı bilmesin. Matkabı yanlış tutsun. Olacak iş mi?

20.Haziran.21
Tuğba Gürbüz’ün çocuklar için yazdığı ilk kitabını, Pelin ve Küçük Dostu Karamel’i okudum. Doğrusu çok keyif aldım, Pelin’i çok sevdim. Umarım devamı gelir Pelin’in maceralarının.
27.Haziran.21
“orada olmasaydım, bunu sürekli hatırlamasaydım,
yırtılmasaydı ortadan fotoğraf: ben hiç olmasaydım
sonrası hep kuşku: yılların geçtiği yerden,
yaranın dağıldığı yerden, şehrin bittiği yerden geçelim;
karşılar bizi gün batışlarında Ankara”
Kerim Akbaş, Lodos Devam, s. 46
28.Haziran.21
Aslı Akarsakarya’nın 12 yıl sonra gelen ikinci öykü kitabı “Buraya Kısıldık Sanırım”ı okudum. Hayat gibi tuhaf, komik, hüzünlü, tereddütlü anlar içeren, karakterlerin anlamla boğuşmalarına ilk elden ve omuz kamerasıyla tanıklık eden öyküler. Boşluk ve anlamsızlık duygusunu derinden hissettiren, hayatın o ne mutlu ne mutsuz anlarını iyi yakalayan bir yazarın öykülerinden oluşuyor Buraya Kısıldık Sanırım.
Onur Çalı
Büyülü Öyküler’i bana bir arkadaşım “Sen seversin,” deyip vermişti. Haklı da çıktı. Epey oldu kitabı okuyalı ama öykülerin hepsi hâlâ aklımda. İnsanların korkmaktan korkması, korkmamak için kıpırdamaması, kitapta ilk öyküyle başlayıp devam eden izlek sanki.
Necip Tosun’a katılmamak mümkün mü?
“Bir eleştirmenin asıl işlevi, risk alarak, gözden kaçmış, gölgede kalmış yazarları gün yüzüne çıkarmaktır. Özellikle işin başındaki genç yazarlara işaret etmektir. Bir başka deyişle eleştirmenler edebiyat ortamına yazar, şair, sanatçı teklif ederler. Onların işlevi edebiyat dünyasındaki bu haksızlıkları gidermek, bu olumsuzluğa müdahale etmektir. Asla bu olumsuz ortamın bir parçası, figürü olmak değildir. Kuşkusuz anlık, zamansal dönemler hariç, hiçbir ‘güzelleme eleştirisi’ kötü bir kitabı edebiyat dünyasına sokmayı başaramamış, geleceğe aktaramamıştır. Hiçbir ‘olumsuz eleştiri’ de iyi bir kitabı edebiyat dünyasından silememiştir.” (“KENDİ İPİNİ ÇEKEN ELEŞTİRİ”, Hece, Şubat 2013)