Manic Pixie Dream Girl (MPDG), erkek kahramanı kendisinden kurtaran, genelde garip fikirleri olan, tuhaf, eksantrik, tek boyutlu kadın karakterdir. Film eleştirmeni Nathan Rabin, Elizabethtown (2005) filminde Kirsten Dunst’ın karakterini inceledikten sonra bu terimi geliştirmiştir ve incelemesinde “MPDG’nin derin düşünceli, duygusal genç adamlara hayatı ve onun sonsuz gizemlerini ve maceralarını kucaklamayı öğretmek için var olduğunu” yazmıştır. Tuhaf ve eğlenceli olarak resmedilen bu kadın karakterler filmi daha izlenilesi ve eğlenceli hale getiriyor fakat filmde onların hikayelerini izlemekten ziyade erkek karakter için yaptığı şeyleri, onu nasıl kurtardığını izlemekteyiz. MPDG bu anlamda cinsiyetçi bir tipleme olduğu için eleştirilmektedir. Çünkü MPDG, erkeği destekleyen, filmde erkeğe yardım etmek için var olan bir karakter.

Elizabethtown (2005) filmine ek olarak 500 Days of Summer (2009) filminde Zooey Deschanel’in canlandırdığı Summer karakteri ve Garden State (2004) filminde Natalie Portman’ın hayat verdiği Sam karakteri MPDG tiplemesine örnek verilebilir. 500 Days of Summer filminin bu bağlamda farklı bir açıdan eleştirildiğini de görmekteyiz. Filmde Tom’un Summer’ı “dream girl” şeklinde hayal etmesi ve büründüğü bu efsunlu halden ötürü onu anlayıp dinlememesi ve derinine inmemesi sonucu yaşadığı hayal kırıklığı ile bu tiplemenin tiye alındığı yapılan yorumlardandır. Katie Yee de aşağıdaki metinde MPDG’nin bu filmdeki yerini ve Oscar Wilde’ın Dorian Gray karakteri ile benzerliğini ele almaktadır.

Rukiye Yıldız

“500 Days of Summer” ve “Dorian Gray”de Manic Pixie Girl Portresi

500 Days of Summer (Aşkın 500 Günü) filminin sonlarında her kitapseverin şüphesiz fark ettiği bir replik vardır. Asansörde ikisinin de The Smiths’i sevdiğini anladıktan, fotokopi odasındaki öpücükten, karaokeden, IKEA’nın koridorlarında koştuktan sonra. Artık görüşmeyi bıraktıktan, bir arkadaşlarının düğününde dans ettikten ve Summer başka biriyle evlendikten sonra…

Tom ve Summer’ın, Tom’un en sevdiği bankta oturdukları sahne. Summer elini Tom’un elinin üstüne koyuyor ve bu sırada alyansını görüyoruz. Tom sürekli inandığı her şeyin yalan olduğundan, aşkın tam bir saçmalık olduğundan ve ruh eşi diye bir şeyin olmadığından bahsediyor. Summer ise bunca zaman boyunca diğer adama aşık olurken Tom’un da haklı olduğunu düşündüğünü söylüyor. (Ah!) Kader gerçektir.

Üstte bahsi geçen replik ise şu: “Yani, bilirsin… bir kafede oturup Dorian Gray okuyordum, bir adam gelip kitap hakkında bir şeyler sordu ve sanırım bu yüzden işte… o adam şimdi benim kocam.”

Dahiyane! Manic Pixie Dream Girl (The Smiths, Belle and Sebastian, Ringo Starr) illüzyonunu filme yedirmek için yapılan diğer tüm referanslar hakkında ne söylüyorsanız söyleyin ama Oscar Wilde’ın Dorian Gray’inin filme dahil edilmesi dahiyane bir fikirdi.

Sayın okurlar, biliyorsunuz ki Dorian Gray’in Portresi, ruhu bir portrede yaşadığı için gençliği ve güzelliği değişmeyen bir adam hakkındadır. Adam, portresi çirkin bir şeye dönüşürken hayatını zevk (bunu günah olarak da okuyabilirsiniz) peşinde koşmaya adamaktadır. Estetizm kokan, sanatın rolünü ve yaratılışında ahlakın bir payı olup olmadığını sorgulayan bir kitaptır.

Dorian Gray çiftimizle ilgili yanlış giden her şeyi bize mükemmel bir şekilde gösteriyor. Bankta otururlarken Tom, yeni sevgilisini ona neden daha erken söylemediği için Summer’a kızıyor. Eğer onun için farklı bir anlam ifade ediyorsa arkadaşlarının düğününde neden kendisiyle dans ettiğini öğrenmek istiyor. Summer’ın cevabı ise çok basit: Çünkü öyle istemişti. Tam bir modern Dorian Gray! Tom şüpheci bir şekilde: “Sadece istediğin şeyleri yapıyorsun değil mi?” diye soruyor. Ah zavallı tutucu Tom…

Ayrıca Tom, Summer’ın hayalindeki kız olduğu düşüncesiyle öyle büyülenmişti ki durumun gerçekliğinin farkına varamadı. Filmin yarısına kadar biraz belgesel bir tarz var. Bütün karakterlerden hayalindeki kızı tasvir etmesi isteniyor. Tom’un çocukluğundan beri aynı ilişkide bulunan bir arkadaşı sevgilisinin hayalindeki kıza hiç benzemediğini ama onun daha iyi olduğunu çünkü gerçek olduğunu söylüyor. Bunları not al Tom!

Tom kendini tamamıyla bu ilişkiye vermişti çünkü bunun Hollywood mükemmelliğinde olduğuna inanıyordu ama hiçbir zaman gerçekten ilişkinin derinine inemedi. Sonuçta Manic Pixie Dream Girl gençliğin ve güzelliğin zirvesiydi, en azından 2009 yılında film çıktığında öyleydi. O da Dorian gibi zamanla kötüleşti.

Katie Yee

Kaynak: Literary Hub (20 Temmuz 2021)

Çeviren: Rukiye Yıldız