Öznur Yalgın

Devletin sergilediği bu acizliğin bir üst sınırı, bir doygunluk noktası olacak mı diye düşünüyor insan. Herhangi bir canlı yaşamına asgari düzeyde saygı gösterilmesi, değer verilmesi için daha başka ne olması gerekiyor?

Göz göre göre gelen onca şeyin karşısında yetkililerin ilgisizliğine isyan ederken bir de acısıyla dalga geçildiğini hissedebilir, öfkeden kudurabilir insan. Yangın bölgesinde yaşayan insanların nasıl hislerle dolup taştığını bilmeden belki haddimi aşarak yalnızca tahmin yürütüyorum. Bu yazıyı yazarken neredeyse altı gündür yangına dişe dokunur hiçbir müdahale yapılmadığı için yangın söndürülemedi, havadan destek çağrıları günlerdir aynı bölgeler için tekrarlanmakta, yaşadığı bölgenin yanarak tükenişiyle başa çıkmaya çalışan insanlar sosyal medyadan seslerini duyurabilmek için çırpınıyor. İnsanlar gece gündüz havadan destek talebini yinelerken, alevlerin aydınlattığı gece göğünün, turuncuya dönmüş koyların fotoğraflarını görüyorum, adım adım çevrelerini sarmış birçok yangının kendilerine yaklaşmakta oluşunu bekleyenlerin korkusunu, çaresizliğini hayal etmeye çalışıyorum.

Aramızdaki insani uçurumun derinliğini halihazırda hepimiz biliyorken yaşananların gene de hepimizi bunca tetikliyor, sinirlendiriyor oluşunun sebebi ne?

Günlerdir yangınları kontrol edebilmek için tek başına mücadele eden insanların tamamen yalnız bırakılması mı? İnsanların kendi sesini duyuramama, gerekli yardımı, hayat kurtaracak müdahaleyi günlerdir bekleme hissinin yorgunluğu mu? Bu öfke onun öfkesi mi?

Bir tanesi bile iyileşemeden hep bir yenisi açılan toplumsal yaralarımıza karşı hassasiyet eksikliğini yeniden konuşmaya, anlatmaya sahiden ihtiyacımız var mı?

Yangına gerekli müdahaleyi yap(a)mayıp üstüne gelen yardım talebini aciz görünmemek için reddetmenin aymazlığıyla #wedontneedhelp (#yardımaihtiyacımızyok) yazabilme cüretini, akıl tutulmasını görerek sağlıklı kalmak, sakin kalabilmek herhalde çok zor.

Madımak Otel’ini katliamdan sonra kebap salonuna çevirip halka açmış inceliklerle örülü bir ülkede insanlara destek için çay atılmasının bizi öfkelendirmemesi gerekiyor belki de, yedi yıl önce Soma’da insanlara yumruk atılmıştı çünkü, ve bir maden işçisi yerde tekmelenmişti. Herhangi bir insanlık beklememizin boşunalığını yıllar içinde bize öğretmiş olsalar da insan her defasında yeni bir umutla bir sorumluluk örneği bekliyor. İnsan öbürünün de bir insan olduğunu düşünerek asgari bir insanlık düzeyi bekliyor inatla. Yaşama inanma ve devam edebilme umudu herhalde bunu gerektiriyor.

Aladağ’da yangın merdiveni kilitli olduğu için yurttan çıkamayıp alevler içinde ölen çocukları televizyondan izlemiştik. Şimdiyse yardım çağrılarını duya duya, başka katliam haberleri eşliğinde cayır cayır yanışımızı, -abartı kaçacağını düşünmüyorum artık- kayıtsız kalınarak bile isteye cezalandırılışımızı izliyoruz. Yalnızca bir bilgisayar uzaklığından bir çoğumuzun tanık olduğu şey sanıyorum şimdilik bu.

Öznur Yalgın